"Siyah Gri Tonları"

2.3K 176 279
                                    

Gözlerini açtığında hafızasını kaybetmiş gibiydi alfa. Öylece uzanmaya devam ederken birkaç kez gözlerini kırpıştırıp beyaz tavan ile olan bağlantısını kesti.

Saniyeler sonra olan biten zihnine akın ederken doğrulup korku ile sarmalanan kalbiyle ayağa kalktı.

Odada yalnızdı.

Hızla kapıya doğru yürüyüp açtı. Kapıyı açması ile sert bir beden ile çarpışması bir olmuştu mavi gözlü alfanın.

Liam kahverengilerini koyu mavilerle buluştururken olanları söyleyip söylememek arasında gidip geliyordu. O kadar güç bir durumdaydı ki söylese abisi yıkılacak söylemese ise abisi gördüğü an delirecekti.

"O nerede?" gözlerini kaçırırken ceketini kavrayan kemikli ellerle derin bir nefes aldı kahverengi gözlü alfa.

"O nerede dedim sana!"

"Sakin ol."

"Söyle." sert sesle yavaşça yutkunurken ceketindeki ellerin tutuşu artmış canını yakmaya başlamıştı.

Louis gözlerine bakmayan kardeşi ile zihnini ele geçirmeye başlayan düşüncelerden kaçmak için başını hızla olumsuzca salladı.

"Liam. Nerede o?"

"Üzgünüm." kısık ses kulaklarına geldiği an bir an duraksadı alfa. Ardından gözleri parlamaya başlamış ceketi kavrayan elleri ise gevşemeye başlamıştı.

Neden üzgündü ki?

Kalp atışları hızlanmaya başlarken korku içinde sordu.

"Neden üzgünsün?"

"Louis. Sakin olmalısın." Louis sinsi bir hastalık gibi zihnini ele geçiren kelime ile boğuluyor gibi olurken kaşlarını çattı.

Ölüm.

Dört harf.

Sebebi dört harf sonucu sonsuz bir acılar denizi.

"Sakin falan olmuyorum! Bana ona ne olduğunu söyle! Benim tek sevdiğimin nasıl olduğunu söyle bana! Bu kadar zor mu istediklerim!?" Liam sessizliğini korurken Louis daha fazla dayanamayıp karşısındaki bedeni ittirdi.

Liam beklemediği hamle ile yere düşerken baş alfa koşmaya başlamıştı bile. Koridora çıkarken arkasından gelen adım sesleriyle hızını artırdı.

"Louis! Dur!" korku kalbini ele geçirmiş tüketmeye başlarken sola dönüp her yerini ezbere bildiği hastanenin giriş katına gitmek için merdivenlere yöneldi.

Atlaya atlaya merdivenleri inerken giriş katına gelmiş son hızla koşmaya devam ederken çarptığı bedenle duraksadı. 

Mark rengi atmış oğlunu kollarından yakalarken alfa kırık sesiyle sordu.

"Yaşıyor mu?" Mark Tomlinson daha önce oğlunun sorduğu soruların cevabını vermekte hiç bu kadar zorluk çekmemişti.

"Baba! Yaşıyor mu!? Konuş!"

"Louis sakin olmalısın evlat."

"Siktiğimin sakini falan olmayacağım! Herkes neden sakin olmamı söylüyor!?" alfa duraksarken o dört harf tekrar zihninde uğuldadı. Bedeni şok geçirirken dizleri titremeye başlamış bacakları bedenini ayakta tutmakta zorlanır olmuşlardı. Tam yere düşecekken belinden kavrayan kollarla babasına çevirdi puslanmış mavilerini.

"Öldü mü?" sesi o kadar savunmasız o kadar kırık ve o kadar acı dolu çıkmıştı ki Mark kalbinin acıdığını hissetti.

"Öldü mü!?"

LOVE NEVER FELT SO GOODHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin