Başlamadan önce söylemeliyim ki bu hikaye fazla okunmasa da benim için çok önemli. Final yapmamak için kendimi zor tutuyorum, ki yapsam da kimse fark etmeyecek o da ayrı bir konu. Lütfen siz de bu kitaba benim verdiğim gibi değer verin, olur mu? Ve lütfen bu kitabın ağır atmosferini hissederek okuyun. Zira yazarken içimde oluşan o ağır duyguyu ancak böyle anlarsınız.
Jimin ve Hoseok eve gidene kadar ikisinden de çıt çıkmamıştı. Hoseok sormaya korkuyordu,Jimin ise sormasından.
Nihayet kapının önüne geldiklerinde Jimin zile basmak üzere olan arkadaşını engelledi. "Hyung...Bugün olanları unutsak olur mu?" Tekrar hatırlamak istemiyordu Jimin, ne onu ne de onun içinde bulunduğu anıları.
Hoseok arkadaşına güven veren bir gülümseme sundu ve ona sıkıca sarıldı. "Pekala miniğim, ama senden tek isteğim kendini toparlaman. Sana güveniyoruz." Ardından Jimin'in saçlarını karıştırıp zile bastı.
Yoongi kapıyı açtığında karşısına çıkan görüntüyle kahkahalara boğuldu. Karşısında kaşları çatık bir şekilde Hoseok'a vurmaya çalışan Jimin vardı çünkü.
"Yine ne yaptın Minnie'ye Hoseok?" Kahkahalarının arasından zorla Hoseok'a konuştu.
Jimin yorulmuştu bu yüzden pes ederek onu Yoongi'ye şikayet etmeye başladı. "Yine saçlarımı dağıttı Hyung! Çocuk değilim ben!" Hoseok ise Yoongi'den farklı bir durumda değildi. "Ama çok karıştırılası duruyorlar Jimin-aaaah."
Yoongi bu sırada ikisini de eve çekip kapıyı kapatmıştı. Jimin'e dönüp kendinden emin bir şekilde konuşmaya başladı. "Merak etme Jiminie ben ona bu gece cezasını veririm."
Duyduklarıyla kusacakmış gibi yaptı ve odasına kaçarken arkalarından bağırdı. "İğrençsin Yoongi Hyung. Ayrıca dikkat et avlanayım derken av olma~" Kafasına atılan ayakkabıdan son anda kaçıp kapıyı kapatmayı başarabilmişti neyse ki.
Jimin için uyku zamanı çoktan gelmişti fakat içinde uykuya dair en ufak bir istek yoktu. Hep beraber yemeklerini yemişlerdi, bugün onun bulaşık günü olduğu için bulaşıkları yıkamıştı, Netflix'de ortak takip ettikleri diziyi izlerken mısır patlatmadı diye Yoongi Hyung'una küsmüştü; kısacası her şey Jimin için normal ilerliyordu. Onu uyutmayan şey dışında.
Onun güzel ellerini düşünmekten daldığı bir anda, telefonuna gelen bildirimle sıçradı. Instagram. O aktif kullanmıyordu ki, ne olmuş olabilirdi?
Telefonunu biraz karıştırınca Yoongi ve Hoseok Hyunglarının onu bir fotoğrafta etiketlediğini gördü. Jimin böyle şeylerden pek hoşlanmazdı ama hyunglarını üzmemek için bir şey demeyecekti. Tam telefonunu bırakacağı sırada eskiden çok görüştükleri fakat uzun zamandır görüşmediği arkadaşı Taemin'den mesaj gelmişti.
Jimin'e fotoğrafta çok tatlı çıktığını ve onu özlediğini yazmıştı. Kalbi epey kırılmış oğlan bu sırada aklından Taehyung'u çıkarabildiği için mutluydu ve bir sonraki gün için Taemin'le buluşma ayarladı. Tabii, yine uyuyamamıştı. Belki de onu tekrar rüyasında görmekten korktuğu içindi, kim bilir?
•
"Jimin, dışarı mı çıkıyorsun? Kahvaltı bitince bırakayım mı seni?" Yoongi Hyung'unun sesiyle oynadığı zeytinden başını kaldırdı ve hyunguna çevirdi. "Sağ ol Hyung ama gerek yok gideceğim yer uzak değil." Tekrardan zeytinlere döndü ve ruhu çekilmişçesine bakmaya devam etti.
Hoseok, arkadaşının durumunu anlıyordu ama artık onun bile canına tak etmişti. "Yiyecek misin artık o zeytini Jimin?" Küçük olan bu soruyu bir de kendine sordu, ne yaptığını yeni fark ediyormuşçasına masadan kalktı. "Eline sağlık Hyung, ben kaçtım." Kapıdan çıkarken dikkatli olmasını ve üzülmemesini söylüyorlardı, sanki mümkünmüş gibi, dedi Jimin içinden.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
v i e w
FanfictionPark Jimin, öğle aralarında Kim Taehyung'un sanatına tanık olmaya bayılırdı. • Manzaranı kapattığım için üzgünüm, |VMİN|