uhm, smut alarmı :)
"Gönlünü almak için güzel bir yol buldum."
Söylediğim şeyle birlikte yeşil gözleri kısıldı ve kaşları alayla sanki asla bunu yapamayacakmışım gibi yukarı kalktı. Ama yapabilirdim, zihnim melekler şehrinde yalnızca geceleri ortaya çıkan arsız bir sürtük gibi çalıştığında... Çünkü çektiğim tüm bu sıkıntılara, huysuzluklara ya da insanlara ettiğim bütün itirazlara rağmen ben buydum.
"Nasıl bir yol tercih ettin gerçekten merak ediyorum, Louis." Alayla konuştuğunda sinirlerim bozulsa da baştan çıkarıcı bir şekilde ona bakmaya devam ettim.
"Oh, öğreneceksin." Gitarların ve baterinin ortasında duran sehpaya tepsiyi koyduğumda eğilip yere oturdum ve dibimdeki boşluğa elimle vurdum. "Hadi otur, Harry. Seninle konuşmak istiyorum."
İtiraz etmesini bekledim ama ona vaat dolu bakıyordum. Pes edip yanımdaki daracık boşluğa oturduğunda kollarımız ve omuzlarımız sürünüyordu. Yüzümü yana çevirince neredeyse burun buruna çarpışacaktık. Küçük ellerimi birbirine sürttüm çünkü heyecanlıydım. Kim müdirenin oğlu Harry Styles'la loş ve sıcak, daracık bir yerde dip dibe oturmak istemez ki? Oh.
"Benimle ne konuşacaksın?" derken sesi ciddiydi. Bana gerçekten kızmış olmalıydı, onu aşağılamıştım.
"Özür dilemek istiyorum, seninle... arkadaş olduğumuz için mutluyum." Seksi bir şekilde gülümsediğimde gözleri karardı. Arkadaş kelimesine özellikle vurgu yapmıştım. "Gerçekten, demek istiyorum ki sadece kendimi yanlış ifade ettim. Kabaydı ve sen bunu hak etmiyordun. Çünkü sen en iyisini hak ediyorsun, her zaman." Fısıldadım, yüzüne doğru.
Tanrım, öldür beni. Şuan. Neden hala beni becermiyor? Onun tarafından sikilmek düşüncesi beni azdırıyordu.
"Tamam," dedi düz çıkarmaya çalıştığı sesiyle. Ama sesi bile düz olamıyordu.
"Harry heyecanlı görünüyorsun," dedim sırıtarak.
"Pekâlâ, derslerin nasıl?" Sorduğu soruyla yüzümü buruşturdum. Sen bu musun yani Styles?
"Gayet iyi, biliyorsun ben bir fizikçiyim."
Vücudunu beğeniyle süzdüm.
"Hala konuştuğumuz kadar yalnız mısın? Payne ve tayfası seninle ilgilenmiyor mu?"
Düşündüm.
Liam ve Niall'la her zaman beraberdim. Ders çalışıyor, espri yapıyor ve odamızı temizliyorduk. Duygusal bir bağ kesinlikle söz konusu değildi çünkü buradan siktir olup gidecektim.
"İlgileniyorlar," dedim düşünceli bir sesle. "Liam'la iyi anlaşıyoruz düşündüğüm kadar gösteriş meraklısı biri olmadığı ortada. Sadece fazla havalı ama bana soğuk havalar için ceketimi unutmamamı ya da yağmur için bot giymemi, ders çalışacağım saatte etüt odalarının dolu olup olmadığı gibi şeyleri söyleyip duruyor. Ensemde sürekli eli varmış gibi. Her zaman benim için iyisini ve doğrusunu düşünüyor. Asla sigara içmemi istemiyor ama nerede yakalanmadan içebileceğimi ve oradan herhangi birinin geçip geçmediğini söylüyor."
Liam'ın güçlü gövdesindeki yakışıklı bronz yüzünü, babacan gülüşünü ve güven dolu sıcak kahverengi gözlerini düşündüm. Eğer L.A. de olsaydı en iyi arkadaşlarımdan biri olabilirdi.
"Niall'a gelince... Beraber oyun oynuyoruz ya da yemek yerken birkaç muhabbet. Fazla samimi ama zararsız, ona birkaç anımı anlattığımda kahkahalara boğuldu. Ayrıca eşcinsel olmamı tuhaf buluyor sanırım. Bu konu hakkında ne zaman konuşsak yanakları kızarmaya başladı. Önümde asla giyinip soyunamıyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
one step closer
Poëzielouis asi bir özgürlükler prensi ve aşk nedir bilmiyor; harry ise ona bunu öğretmekte kararlı (zor yollarla bile olsa...) ya da -; au : louis'in tek isteği zorla geldiği yatılı okuldan kovulmaktır ve bunun için müdirenin oğlu harry edward styles'ı k...