Yılın her günü yağışlı olan bir taşraya yatılı okul yaptırma fikri kimin aklına gelmişti bilmiyorum. Tek bildiğim, şuan buradan nefret ettiğimdi.
Her şey bir hafta önce başladı. Bir hafta önce, holding sahibi babamın sınırlarını tamamen yok ederek bir gay barda, gazeticelerin önünde kendimden çok büyük bir çocukla öpüşürken yakalanmıştım. Bunu babam neden beni hiçbir zaman umursamayan kafasına takmıştı onu bile bilmiyordum.
Babam uzun zaman önce bana para yatırmayı bırakmış ve sağladığı finansal yardımları üstümden kısmen çekmişti. Çareyi yakın bir kız arkadaşım olan Mary Jane'de kalarak ve okuldan sonra çalışarak bulmuştum. Ama bu son olay babamın sabrını taşırmıştı. Beni özel bir araçla eve getirttiğini ve artık Amerika'dan çok uzaklarda, İngiltere'de olan bir kolejde okutacağını bildirmişti. Okulun bütün masraflarını peşin ödemişti ve iflas etse ya da ölse bile benim o okulda okuyacağımı söylemiş ve beni katil olma düşüncemden uzaklaştırmıştı. Öyle şiddetli kavga ettik ki lüks evin altını üstüne getirdiğimi hatırlıyorum. Yine de uçağa binmiş ve bu lanet yere gelmiştim.
28. Özel Welton Mülkü
İşte pek ihtişamlı sayılmayan tabelada yazan buydu. Benim cehennemim olacak yer. İsmi bile bir okul adı olmaktan uzaktı. Burası iki yüzyıl önce yaşayan Welton isimli bir lordun açtığı seçkin bir özel okuldu ve Avrupa'nın en pahalı okuluydu. Neden mi? Elbette bu aptal taşra yeri yüzünden değildi.
Okulun öğrencileri fizik, kimya, edebiyat, müzik, tarih ya da sinema gibi belli başlı bölümler üzerine çok özel bir eğitim alıyorlardı. Dünyanın en iyi profesörleri Welton Mülkünde bulunuyordu ve benim yeni eğitimimi de onlar vereceklerdi.
Welton Mülkünde ilk senemi belli bir bölüm seçmeden, yalnızca genel ve yoğun tempolu bir eğitim alarak geçirecektim. Los Angeles'ta bıraktığım rock grubumdan sonra elbette ki müzik bölümünü istiyordum ama babamın benimle ilgili her şeyde olduğu gibi buna da şiddetle karşı çıkacağına adım gibi emindim.
Los Angeles'ta okuduğum okul ilköğretimim ile birleşikti ve birinci dönemin ortasında bu lanet yerdeydim. Asıl kötü olan ise bu okul da ilköğretimle birleşikti. Benim açımdan bakmayanlar için söylüyorum ki bu onlar için iyi bir şey olabilirdi. Birbirlerini okumayı bile bilmedikleri bir zamandan beri tanıyorlardı.
Peki ya ben?
Babası yüzünden ünlü melekler şehrinden buraya sürgün edilmiş bir çömezdim. Burada zenginliğimin (?) rock grubumun ya da yüksek IQ'lu olmamın hiçbir önemi yoktu. Burada sadece Louis Tomlinson'dım, sadece.
Ama daha bu lanet yere geldiğimde aklımda beliren parlak bir fikre sahiptim. O ne miydi?
Eğer babam beni bu cehennemden almayacaksa, bende kendim giderdim.
Burada kızlar rahibe gibi oğlanlar ise ineğin tekiydi. Yüksek IQ'lu zengin piçlerin arasında tıkılıp kalmıştım. Yağmurdan ve çamurdan, taşradan ve yatılı okuldan nefret ediyordum. Beni buraya bağlayan tek bir şey yoktu.
Yine de... Bu rahibeler, zengin piçler ve ahlak polisleri özgürlükler ülkesinden gelmiş gözüne kalem çeken ve tüm kuralları yıkan asi çocuğu sevmeyeceklerdi.
Onlar beni kovacaklardı.
Ben-sadece-Louis William Tomlinson buradan kovulmak için elimden gelen her şeyi yapacaktım.
welton mülkünün okul düzeni hakkında kafanız karışmış olabilir ama ilerleyen bölümlerde daha iyi oturacaktır
Wild Child filminden ESİNLENDİM, yine, ilerleyen bölümlerde sadece bir esinlenme olduğunu da anlayacaksınız
•harry tops, louis bottom :)
harry 21, louis 17
hikâyede smut, küfür ve argo kelimeler var ⚡
yatılı okul kurgusu gördüğünüz üzereilk bölümde görüşmek üzeree
08.02.2019
ŞİMDİ OKUDUĞUN
one step closer
Poetrylouis asi bir özgürlükler prensi ve aşk nedir bilmiyor; harry ise ona bunu öğretmekte kararlı (zor yollarla bile olsa...) ya da -; au : louis'in tek isteği zorla geldiği yatılı okuldan kovulmaktır ve bunun için müdirenin oğlu harry edward styles'ı k...