Jongin okyanusa girip lekeli tişörtü temizlerken aklında düşünceler birbiriyle yarışmaya başlamıştı. Daha önce hiç bir erkeğe ilgi duymuş muydu? Soo'ya ilgi mi duyuyordu? Yoksa bu sadece bir biyolojik ihtiyaç vakası mıydı? Issız ada psikolojisi yüzünden hissettiği bir şey miydi?
////****////
Parmaklarının dokunuşu harikaydı ama Jongin'in dilinin dokunuşu nasıl hissettirirdi acaba?
Tanrı aşkına bir ucube gibi davranmayı kes!
Fakat bütün gün aynı şeyi merak etmeden duramamıştı: Tekrar yapacaklar mıydı?
////****////
Sonunda bir hıçkırık Jongin'in göğsünü sarstı. Gözyaşları omzuna akmaya başladı. " Bir kahraman herkesi kurtarır. Ölen ben olmalıydım. Onlar değil. Suzy de değil. "
Soo kenardaki dallardan ateşe atarak canlı tutarken diğer eliyle genç adamın saçlarını okşamaya devam etti. Bu gece kabuslar görmeden uyuyabilmesini umut ediyordu.
****************************************
Jongin şafağın soluk ışıklarında gözlerini açtı. Ateşleri içli içli yanmaya devam ediyordu ama biraz daha beklerlerse sönebilirdi. Görünüşe göre gece yağmur yağmamıştı. Serin meltem kumların üzerinde dolaşıyordu. Serin olmasına rağmen üşümüyordu. Birden kalbi tekledi. Üşümüyordu çünkü Soo tam arkasında uyuyordu. Çünkü Soo...
Soo ona arkasından sarılmıştı.
Bir kolu belinin üzerinde duruyordu ve sıcak nefesleri ensesine çarpıyordu. Jongin hareket etmeden derin bir nefes aldı. Kendine Soo'dan uzaklaşması veya Soo'yu itmesi gerektiğini söylese de, idolün bedeni bedenine yaslanmış halde olduğu yerde yatmaya devam etti. Bacakları birbirlerine dokunuyordu. Battaniyeler etraflarına sarılmıştı. O anda fark etti ki çadırlarında değillerdi. Dışarıda uyumuşlardı. Yanaklarında kurumuş gözyaşlarının gerginliğini hissedebiliyordu. Şüphesiz gözleri de şişmiş ve kızarmıştı. Belki sadece altı saat uyumuş olmasına rağmen günlerce uyumuş gibi hissediyordu. Soo'nun nefeslerini dinleyerek bekledi. Utancın ve kendine duyduğu nefretin göğsüne çökerek onu ezmesini bekledi. Ancak dünya her saniye biraz daha aydınlanırken bunların hiçbiri olmadı. Jongin o uçak kazasından bu yana onu geceler boyunca uykusuz ve nefessiz bırakan, utançtan meslektaşlarının ve arkadaşlarının gözlerine bakmasına engel olan, kendine duyduğu nefreti aradı ama bulamadı, bunun yerine sadece Soo'nun cümlelerine ulaşabildi.
Senin suçun değildi.
Garip... Bunu ona daha önce sayısız insan, sayısız kere söylemişti. Onlara inanamamıştı. İnanmak istememişti. Ama şimdi olanları bir kere daha anlattıktan, gözyaşlarını Soo'yla paylaştıktan sonra daha rahat nefes alabildiğini fark etmişti. Yapabileceği her şeyi yapmıştı. Gerçekten yapmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beyond The Sea - KaiSoo
FanfictionKyungsoo dünya turlarının ortasında grubunu bırakma pahasına kardeşini kurtarmaya kararlıydı. Kiraladığı jetle yola çıktığında sadece kariyerinin değil, bütün hayatının değişeceğini bilmiyordu. Uçak fırtınaya yakalanıp ıssız bir adanın yakınlarına d...