on üç kasım 2016
Televizyondakilere odaklanmaya çalışıyorum. Taehyung'un geçen ay sinemada izlemek için yalvardığı aksiyon filmi vizyonda.
Sürekli değişip duran sahneler, ışıklar kapalı olduğu için gözlerimi rahatsız ediyor. Son teknoloji silahlardan çıkan sesler, kulaklarımı acıtıyor. Sinirlenip kapatıyorum televizyonu. Etraf zifiri karanlığa bürünüyor.
Kendi düşüncelerimi duyamayacaksam ne anlamı vardı şeytanlarımı kovmamın? Televizyon da eksik kalsın.
Bacaklarımı kendime çekiyorum. Gözlerimi, karanlığa alışsınlar diye az kırpmaya çalışıyorum.
Anneme gitmeliyim. Özlemiştir beni.
Hem... Belki yine görürüm seni.
Düşünmek istediğim şey sen değilken bile birden geliyorsun aklıma. Şaşırıyorum kendime.
Nasıl bu kadar etkilendim senden? Boşluğuma mı denk geldin?
Evet, boşluğuma denk geldin.
Ne acınası bir düşünce. İnsanın senden etkilenmesi için boşlukta olmasına gerek yok, yıldızların yeter sevgilim.
Hırkanla konuştuğumu fark ediyorum. Kendi halime gülüyorum.
Delirmeye mi başladım?
Gözlerimi kapıyorum. Yıldızların göz kapaklarımın içinde beliriyor. Gözlerimi açmak istemiyorum. Yıldızlarının kaybolmasını istemiyorum. Ama bu olmaya devam ederse şeytanlarım geri gelir, biliyorum.
İstemeden de olsa siliyorum hayalini zihnimden. Çenemi dizlerime yaslıyorum. Babam aklıma geliyor. Suratımı buruşturuyorum.
Siktir et şeytanları. Seni düşünmemin tam sırası.
Beş gün geçti tanışmamızın üzerinden. İki günüm kendimi Taehyung'a affetirmeye çalışmakla, dört gecem hırkanı koklamakla geçti. Bu beşinci gece ve hırkan tam karşımda.
Neden bu kadar etkilendim senden?
Hırkanı giymek içim sebep ararken üşüdüğümü fark ediyorum. Hırkanı giymek için güzel sebep, tabii onu omuzlarıma sen bırakacaksan. Bu şu an imkansız. Üzülüyorum. Hırkanı giyiyorum. Kokunu içime çekiyorum. Artık üzgün değilim.
Kokunu daha net alabilmek için kapüşonu kafama geçiriyorum. Ama bu kez koklamaktan çekiniyorum. Burnumun zamanla kokuna alışmasından, kokunu diğer kokulardan ayırt edememesinden korkuyorum.
Ne anlamsız bir korku. Milyarlarca koku sarıp sarmalasa etrafımı, senin kokunu bulmam bir saniye sürmez.
Oturuyorum. Uzanıyorum. Balkona çıkıyorum, çıkmadan önce hırkanı çıkarıyorum. Rüzgar eserse kokun uçup gitmesin diye.
Bir dal sigara yakıyorum.
Çok da uzaktan gelmeyen silah seslerini duyuyorum. Kendimi az önce kapattığım filmde gibi hissediyorum. Bir çift, el ele tutuşmuş, sarı sokak lambalarının aydınlattığı sessiz sokakta yürüyor. Kadın, adamın dudaklarına aşkını bırakıyor. Kedi çöp kutusunu karıştırıyor. Ağaçlar son yapraklarını döküyor. Kamburu çıkmış çöpçü yaprakları temizliyor. İçimi titreten bir rüzgar esiyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Death Cliffs
Fanfiction... "Ne o? İntihar mı edeceksin?" Ölümün büyüleyici sesini bölen ilahi tınının sahibini, seni görmek için kafamı çeviriyorum. Aradaki on adımlık mesafeye rağmen gözlerindeki minik ışıltıları görebiliyorum. Gökyüzünde belirmeye başlayan yıldızlardan...