*

37 13 1
                                    

günümüz


05.57

Elinde tuttuğu telefonun ışığı kapandı. Telefonu sehpanın üzerine koydu. Elinde durmasının bir anlamı yoktu. Aradığı videoyu bulamamıştı.

İyi ki bulamamıştı. Düşüncesi bile beyninin karıncalanmasına sebep olurken kaldırabilir miydi göreceklerini? İyi ki görmedi Taehyung o görüntüleri. İyi ki yoktu o görüntüler.

Görmedi ama inkar edebiliyor muydu ki? Net bir şekilde Jimin ölmedi, yaşıyor diyebiliyor muydu? Diyemezdi. Kanıt yoktu. Öldü de diyemezdi. Kelimeler çıkmazdı ağzından. Tek güvencesi hisleriydi. Ölseydi Jimin, Taehyung hissederdi.

Gideceğini nasıl hissedememişti o zaman?

Belki beynindeki düşünceler durur diye gözlerini kapadı ama düşünceler durmadı. Aksine daha da arttı. Düşüncelerini de kapatabilseydi ya. Zihni dinlenseydi. Uyusaydı keşke. Uyuyabilseydi. Sonra uyansaydı. Jimin yanında olsaydı.

Mümkün müydü bu?
Hayır, değildi.

O zaman uyanmasam. Hep uyusam.

Yoongi içeri girdiğinde Taehyung gözlerini açtı. Yoongi kan çanağına dönmüş gözlerini Taehyung'un bakışlarından kaçırdı, sonra onun karşısındaki boş koltuğa oturdu.

Taehyung çekmedi bakışlarını kan çanağına dönmüş gözlerden. Ama onlara baktığı için huzursuzdu.

Taehyung bu sefer başka bir yere dikti gözlerini. Konsolun üzerindeki fotoğraflara, Jimin'le olan fotoğraflarına dikti. Çok eski bir fotoğrafta takılı kaldı bakışları. 

Neden ben somurtuyorum da Jimin gülüyor?

Sonra birden hatırladı. Girdikleri bir iddiayı kaybetmişti. Ama ne iddiası? Hatırlayamıyordu. Jimin fotoğrafın arkasına yazmıştır diye düşündü.

Her şeyi yazdığı gibi bunu da yazmıştır. Tarih de atmıştır bir köşesine. Kalkıp baksam ya. Ne diye oturuyorum?

Yoongi uykusuzluktan ve biraz da ağlamaktan acıyan gözlerini, göz göze gelme korkusunu yenerek Taehyung'a çevirdi. Neyse ki Taehyung ona bakmıyordu, gözlerini bir noktaya dikmiş, hiç kırpmadan o noktaya bakıyordu. Yanakları hafif içeri çökmüştü, yanaklarının içini kemiriyordu ve durmadan bacaklarını sallıyordu.

Gergin diye düşündü Yoongi. Sonra gözü sehpanın üzerinde duran telefona kaydı. Cevabından korktuğu soru kendini hatırlatmak istercesine Yoongi'nin beynine iğnelerini sapladı. Yoongi öksürdü, Taehyung ona baktı. Yoongi sustu, Taehyung sessizce haykırdı.

Sor artık Yoongi. Kıvranıyorsun görüyorum. Sor da rahatlatayım içini. Sonra yeni ve daha zehirli kurtçukları düşüreyim beynine. Kemirsinler kıvrımlarını. Delir sen de. Yalnız kalmayayım. Sor artık.

Yoongi sordu.

"Buldun mu?" Korkuyordu.

 Taehyung garip kaçacağını düşündüğü için gülme isteğini bastırdı. Taehyung nasıl anlıyordu Yoongi'nin hissetiklerini? Kayıp mı etmişti yoksa Yoongi perdelerini? Yüzü neden açıktaydı ? Nasıl akıyordu duyguları Taehyung'un içine zehirli bir su gibi?

Death Cliffs Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin