Belkide Öykü onu elde edince ondan vazgececeğimi veya ondan sıkılacağımı düşünmüştür. Kim olsa öyle düşünür. Ben olsam bende öyle düşünürüm. Çünkü insan elde ettiğin şeyin nankörüdür. Onu elde etmeden önce ağlar sızlar, ama elde ettikten sonrada elinin tersiyle iter onu. Ama bendeki öyle bişey değildiki.. Hep kendi kendime Öykü yokken, onu sevmem için bişey yapmamışken (gülüşünü ve gözlerini saymazsak) bu kadar sevmişken, sevgiliyken, Öykü beni severken kim bilir onu ne kadar sevecektim diye düşünmekten kafayı yiyordum. Ama insanlarla ilgili bişey daha biliyorum. Birine vazgeçilmez olduğunu hissettirirsen ilk vazgeçtiği kişi sen olursun.. Veya birini ne kadar çok ve hızlı seversen o insan senden o kadar çok soğur ve o kadar hızlı uzaklaşır.. Öykü'ye olan aşkımı dünyaya haykırmak istiyordum. Ama bir yandanda korkuyordum. Ya onu çok sevdiğimden emin olupta benden soğursa? ya beni sevmesse? Ya benden giderse? Sevdiğin insana sevdiğini söylemekten zor bişey varsa o da sevdiğin insana onu sevdiğini söylememek için kendini tutmaktır. Evet kalbim Öykü diye atıyordu belki. Belkide hayatımın merkezi Öykü'ydü. Doğru, Öykü benim hayatımın aşkıydı. Ama ben onu ne kadar cok sevdiğimi hissettirirsem o benden gidecekti. İçimde tutmalıydım sevgimi. Öykü'de beni bu konuda uyarmıştı. Bana şöyle demişti;
- Bana çok sevdiğini hissettirme, üstüme çok düşüp beni bunaltma ama bana soğukta davranma.
Ulan hayatımda yapmam gereken en zor şeylerden birini söylemişti bana. Çünkü ben ya var ya da yok tarzında bi insanımdır. Ya sevdiğim insanı sevgiden boğarım ya da sevmiyosam yol veririm. Yani anlayacağınız ortası yoktur bende. Öykü benden denge kurmamı istiyordu ama nasıl olacaktıki bu?
Öykü eğlenmek için kuzenlerinin yanına gitmişti. O benden ayrılmasını söyleyen kuzenide onlaydı :D Neyse. Yine içimden kendimle konuşmaya başladım. Ne yapmalıydım? Öykü henüz beni sevmiyordu. Yani beni kaybetmekten korkmazdı. Yani kavga yaptığımızdada özür dileyen taraf hep ben olacaktım. Kendi kendime söz verdim. Öykü beni sevene kadar ne yaparsa yapsın görmezden gelicem diye. Ben yapamayacağım hiç bi sözü vermem. Öykü kuzenleriyle bi partiye gitmişti. Belkide orda gördüğü erkeklerden sonra Poyraz lamı çıkıyom ben ya? ıyyy falan demiş olacakki heralde bi anda benle konuşurken soğuk davranmalar falan.. Hatta bi akşam başka bi kuzenine şöyle mesaj atmıştı feysbuktan ''Çok tatlı çocuklar var aq''. Şimdi kendinizi benim yerime koyun bi saniye. Erkek olduğunuzu, sevdiğiniz kızı abisinden bile kıskandığınızı, sevdiğiniz kızı kaybetmekten ödünüzün koptuğunu bi düşünün. Ne yapmalıydım? Arayıp Öykü'ye kızsam, umrunda olmuycak belkide sanane diycek. Sonuç olarak ayrılcaz. Zaten ben arayıp Öykü'ye kızsam eminimki kuzeni ynaında olacağı için Öykü'yü dolduracaktı. Yani başka bi zorluk olan kıskandığını gizleme evresine geçmiştim. Normalde öykü 2veya3 günde bir tüm mesajları siliyordu. Ama sanki inatla o mesajı göreyim ve ona kızayım diye silmemişti mesajları. Amacı canımı yakmakmıydı ki? O mesajı silmedikçe ben her defasında o mesajı tekrardan okuyordum. Okudukca içim acıyordu. Kıskanmayı bi kenara bırakın. Sevdiğiniz insanın başkasına baktığını düşünün bi? Evet ayrıyken bile ben Öykü'nün başka bi erkekle konuşmasına dayanamazken biz sevigliyken Öykü başka erkeklere bakıyordu. Saman alevi gibidir benim sinirlerim. Bi anda tutuşurum. Bi kıvılcım yeter anlayacağınız. Ama Öykü'nün bu yaptığı kıvılcım değil alev topuydu sanki. Tutuşmak ne kelime içimdeki ormanı ateşe verdim.. Ama kimseye belli etmedim. Sanki o mesajı hiç görmemiş gibi yaptım. Öykü'ye de sık sık mesaj atmıyordum. Çünkü kendimi tutamayıp patlamaktan korkuyordum. O da ondan soğuduğumu falan sanıyodu. Bu ilişki bi yerlere gelecekti. Ve bunun için Öykü benim yanıma gelene kadar ayrılmamamız lazımdı. Öykü'ye kalsa belkide bitirirdi. Ama ben kıskançlığımı ve gururumu bi kenara bırakıp Öykü'yü beklemeye başladım. Sanki 3-4 günlük gezisi 10 yıl sürmüş gibi geldi. Günler geçmiyordu tam pes edecekken Öykü'nün geleceği gün geldi. İçimden neler geçti neler.. Yok Öykü gelince ona şöyle kızıcam falan.. Bi bok yapamadım. Nasıl kızayım ki? Bi suratı var onca karanlığa rağmen ışık saçıyor. Bi gülüşü var beni her gördüğünde gösterdiği.. Beni benden alıyor.. Ben Öykü'nün gözlerine bakınca dünya duruyo benim için herşeyi unutuyorum. Yine öyle oldu. Öykü bi daha yapmaz heralde diyip bütün sinirimide bir kenara bıraktım.. Ozamanlar yaz olduğu için bi kafede garsonluk yapıyordum. O gün Öykü'de çalıştığım kafeye gelecekti arkadaşlarıyla. Geldide.. Nargile ve nescafe istediler. Bizimki bana hava atacakya nargile istedi :D Neyse istediklerini götürdüm. Tabi nargileyi her zamanki yaptığımdan biraz daha yoğun yapmıştım. :) nasıl içiyo falan diye hiç bakmadım kafe çok kalabalıktı bi müşterinin doğum günü olduğu için. Öykü nargileyi içtikten sonra kusmuş :D Bakmayın güldüğüme. Şu an sadee ne kadar tatlı olduğu aklıma geldiği için gülüyorum. Oysa kustuğunu duyunca nasıl endişelenmiştim bi bilseniz. Neyse daha sonra Öykü akradaşlarıyla kalktı gitti. İşten sonra buluşacaktık. Çıkış saatime 3 saat vardı. Öykü 2 saat önceden kafenin önüne gelip beni beklemeye başlamıştı bile. Öykü beklemeyi hiç sevmez. Çıkış saatime bir saat kala bu hadi gel falan demeye başladı. İlk iş günüm olduğu için izinde istemeye çekindim. Yarım saat daha bekleyip sonunda patrona ben çıkıyorum dedim. O da çıkamazsın falan dedi. Biraz ileri geri yaptı. Garson tişörtünü çıkarıp işi bıraktım. Allah'a şükür kimseye muhtaç değilim :D Neyse Öykünün yanına gittim. Biraz yürümeye başladık. Öykü çok çekingendir. Öyle milletin içinde elele tutuşmakmış falan hiç sevmez. Yapmazda. Bu özelliğini abartmadığı sürece çok seviyorum. Neyse insanlardan biraz uzaklaştıktan sonra elimi omzuna attım oda belime sardı elini. öyle yürümeye başladık. Sanki dünyalar benim oldu. Hasretim geçti diyorum ama ben Öykü'yü yanımdayken bile özlüyorum ki..