Bölüm sözü: önce terk edip sonra pişman olanlar var ya hani? Şey gibi biraz. Öldürüp mezarına çiçek koymak gibi.
Hani bazı anlarda birine karşı kin ve nefretle dolar, onu dövmeden rahatlayamazsınız ya işte şuan bende o durumdaydım. Karşımda kendini bilmez bir insan vardı ve tüm hakaret ve küfürleri hak ediyordu bana göre. Gerçi ona insan demek de insanlığa hakaret olurdu ya, neyse.
''Evet, bir sorun var o da sensin.'' Koca cüssesiyle bir adımda yanıma geldi. Erkeklerin kızlardan uzun olmasına bazı anlar çok sinirim bozuluyordu. Ben başımı tamamen kaldırmak zorunda mıydım sanki.
''Okula daha yeni geldin ve direkt eziklerle mi takılmaya başladın?'' Nisa yüzünü yere eğdiğinde ondan bahsettiğini anlayıp sinirle yutkundum. Her kim olursa olsun, insanları yadırgamak kimseye düşmezdi.
''Sen önce kendine baksana, kendini zirvede görüyorsun galiba.'' Gözlerini devirdiğinde Nisa da kolumdan çekiştiriyordu ama ona inat gitmedim. Bir hareketlilik oldu ve yanına birkaç çocuk geldiğinde arkadaşları olduğunu anlayıp bu sefer göz deviren ben oldum.
''Aynen öyle tatlım, zirvedeyim seni duyamıyorum.'' Dediğinde sahte bir kahkaha attım. Komikti, cidden!
''Senin zirve dediğin yere ben kuş bakışı olarak bakıyorum tatlım.'' Göz kırpıp omzuna çarptığımda sinirle homurdandı. Nisa da hızlı adımlarla bana yetişmeye çalışıyordu. İnsanların yargılanmasından ve kendilerini ezdirmesinden son derece nefret eden biriydim. O sussa da ben susmazdım. Okulun içine girdiğimizde koridorda tek tük olan insanlara bakmadan sınıfa geçtik. Sınıfta çoğu kişi oturmuş, koyu bir sohbete girişmişti. Sene sonuna kadar bunların sohbetiyle kafayı yemezsem şükür namazı kılacaktım. Sanki ilkokula gider gibi birbirlerine silgi fırlatanlar vardı ya!
''Hazal, sen ne yaptığını farkında mısın kanki?'' ben en arka sırada yerime geçtiğimde Nisa da çantasını sırasına bırakıp yanıma geldi.
''Ne yapmışım portakal?'' yüzüne gelen turuncu saçlarını geri çekerken yüzünde garip bir ifade vardı.
''O çocuk manyağın teki, benim yüzümden başına bela olur ya. Keşke hiç bulaşmasaydın.'' Sinirle homurdandım. Basit bir ego yığınından korkuyor olamazdı, değil mi? Çünkü bu çok saçmaydı.
''Bu kadar korkmanı gerektirecek bir şey yok. O çocuk kimseye bir şey yapamaz. Ayrıca seni yüzünden olmadı, hak etmişti o lafları.'' Gülümsedi.
''Peki, sen öyle diyorsan.'' Ellerimi masanın üzerine koyup başımı da ellerimin üzerine yasladım.
''Ben dışarı çıkıp geliyorum.'' Dediğinde tamam diyerek geçiştirip tahtaya baktım. Tahtanın köşesinde dersin fizik olduğu yazıyordu. Saate baktığımda dersin başlamasına daha on beş dakika olduğunu görüp gözlerimi kapattım. Uyumak için az da olsa vaktim vardı.
Bu kadar uyuyup da uykumu alamamam normal değildi. Kısa zamanda hastaneye gitmeyi aklıma not edip gözlerimi kapattım. Sınıftaki sesler kesildiğinde gözlerimi aralayıp etrafa baktım. Öğretmen gelmişti. Sınıftaki herkesin ismi okunurken en son benim ismim okundu. ''Burada.'' Diyerek sırtımı geriye yasladım. Biraz daha eğik dursam masanın üzerine yapışacaktım çünkü.
Kapı çalındığında fizikçi ''Gel.'' Diye bağırdı. Kapı açıldı ve içeriye yüzü kızarık bir şekilde Nisa geldi. Özür dileyip yanıma oturduğunda neden sırasına oturmadığını sormak istedim ama boş verip önüme döndüm. Hocanın bize bakmadığı an ''Neredeydin?'' diye fısıldadım. Öğretmenin telefonuyla ilgilendiğini görünce sırada bana doğru döndü.
''Bahçede bir arkadaşla sohbet ediyorduk. Vaktin nasıl geçtiğini anlayamadık ya. Bahçeyi boş görünce direkt sınıflara koştuk zaten.'' Anladığımı belirten mırıltılar çıkartarak başımı duvara yasladım.
![](https://img.wattpad.com/cover/178152563-288-k182736.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen Yapamazsın (RAFLARDA)
Roman pour Adolescentsİnsan kıran varlıktır, üzen, huzursuz eden ve bazen de güldüren. Kimi zaman yıkılan ve öyle kalan, kimi zamanda yıkıldığı an toparlanan. Gücünü içine atan, o kırılmasın bu üzülmesin diye kendini paramparça eden. Yolun sonunda neler olduğunu fark ede...