Bu sabah da geçen her günün tekrarı olmasına rağmen, içimdeki öfke daha da büyüktü. Bugün onu kaybedişimin altıncı ayıydı ve artık bir şeyler yapmamın vakti gelmişti. Hafızamda canlanan anılar beynimde deprem etkisi bırakırken, adımlarımı daha sert atmaya başladım. Ayaklarım beni yine onun yanına götürüyordu. Onun ölümünden beri her sabah kendimi burada buluyordum. Şiddetli rüzgar yüzüme çarparken, havayı aldırmıyordum. Aksine, soğuk hava ciğerlerimdeki ateşi daha da körüklüyordu. Her Alper'in mezarına gelişimde onu öldürenleri bulacağıma dair yeminler ediyordum. O gideli aylar olmasına rağmen, içimdeki acı hâlâ biraz olsun hafiflememişti. Hatta her geçen gün daha da çoğalıyordu. İçimdeki bitmek bilmeyen öfke, benim bile tahmin edemeyeceğim bir seviyeye gelmişti artık. Gözüm kararmış, kalbim taşa dönmüştü. Nefes almamın artık tek bir nedeni vardı: oda benim nefesimi kesenlerin nefesini almaktı.