Keder, bütün vücudumu bir kol gibi sarmış, bir virüs gibi yayılmıştı bedenimde. Nefes aldığımı bilmesem öldüğümü zannederdim. Öyle ki boş bakıyordum hayata. Şu an başka bir şehire doğru yol alırken, yine abimi düşünüyordum. Cansız bedeni, gözlerimin önünde belirdiğinde tüylerim ürperiyordu. Son nefesini verirkenki yüzünün beyazlığı, akıl sağlığımı tehdit ediyordu adeta. Zaman çare olamamıştı yokluğuna. En azından içimi soğutmanın vakti gelmişti artık. Kendime söz vermiştim. Hiçbirine merhamet etmeyecektim. Aldıkları nefesin cezasını çekeceklerdi.
Birkaç saatlik yolculuğun ardından Bursa'daydım. Kendime burda bir ev ayarlamıştım. Sahte kimlikle sadece soy adımı değiştirmenin yeterli olduğunu düşünmüştüm. Artık Berrak Toprak değil, Berrak Acardım. Polis kimliğimin ve geçmişimin açığa çıkmaması gerekiyordu. Hakkımda en ufak bir şey öğrenmeleri bile üzerimde şüphe oluşmasına neden olabilirdi.
Yeni evimin önüne geldiğimde, saat sabah on biri gösteriyordu. Etrafa şöyle bir göz gezdirdim. Bursa, soğuk, ürkütücü bir şehirdi. Ya da bana öyle hissettirmişti. Belki de bunun nedeni benim kasvetimdi. Hiçbir yer ve hiçbir şey huzur verici değildi artık hayatımda.
Hızlı adımlar atarak evin kapısına geldiğimde anahtarı çıkarıp kapıyı açtım. Girer girmez aldığım koku evin kullanılmamış olduğunun kanıtıydı. Kullanılmamış olmasını özellikle istemiştim. Eşyaları hazırdı. Bana sadece valizimi yerleştirmek kalıyordu.
Burası iki katlı, eski evime benzer bir evdi. Küçük evleri oldum olası sevmezdim. Her an duvarlar arasında sıkışıp kalacakmış gibi daralırdım. Evi havalandırmak için birkaç pencere açıp, derin bir nefes çektim ciğerlerime. Göreceksiniz dedim içimden. Beni abimden ayırmanın ne demek olduğunu hepinize göstereceğim.
Üst kata çıktığımda gördüğüm ilk odaya girip valizimi yatağın üzerine bıraktım. Odaya şöyle bir baktığımda geniş ve ferah olduğunu farkettim. Geniş yatak oldukça çekici gelmişti gözüme. O kadar yorgundum ki gözlerimi kapatsam uyuyacaktım sanki. Hızlıca valizimi açıp içini boşaltmaya başladım. Bana yetecek kadar büyük bir gardırop vardı. Hepsini teker teker yerleştirmeye başladım. Hemen işimi halledip güzel bir banyo yapmak istiyordum. Daha sonra birkaç saat uyuyup akşam ki davete katılmam gerekiyordu.
Planımın başlangıcı bu gece olacaktı. O birkaç pisliğin de olacağı bu davete bende katılacaktım. İşler istediğim gibi giderse Vahap denilen caninin gözüne girip, bana iş teklifi etmesini sağlayacaktım. Güya ihracat yapıyormuş gibi bir izlenim yaratıp, insan ve silah kaçakçılığı yapıyorlardı. Abimi de kandırıp bu işe alet etmeye çalışmışlar, abim karşı gelince onu öldürmüşlerdi. Öfkeyle kasıldım. Sinirlerimi kontrol etmem bir hayli zor olacaktı.
Beni ne için görevlendireceklerini kestiremiyordum ama ne olsa yapmaya razıydım. Çünkü benim o eve girmem gerekiyordu. Hatta orda onlarla yaşamam benim için çok daha iyi olurdu. Onlara ne kadar yakın olursam o kadar iyiydi.
Valiz işini de hallettikten sonra banyo için gerekli olan şeyleri alıp sıcak suyun altına girdim. Vücudum anında gevşerken, geceyi düşünmeden edemiyordum. Hiçbir şey belli etmemem gerekiyordu ki, zaten istesem de edemezdim. Yüzümdeki tek bir mimikten bile ne hissettiğimi anlayamazlardı. Beni çözemeyeceklerinden neredeyse emindim. Bu oyunu çok iyi oynayacaktım.
Suyu kapattıktan sonra bordo bornozu üzerime sarıp yatağa doğru ilerledim. Birkaç saat uykuya ihtiyacım vardı. Alper öldüğünden beri huzurlu bir uyku bana uğramaz olmuştu ama biraz daha uyumazsam bir yerlerde düşüp kalmaktan korkuyordum. Üzerimi bile giymeye halim olmadığı için kendimi yatağa bırakıp anında gözlerimi kapattım. Uyku beni kollarına alırken, gözlerimin önünde canlanan Alper'e gülümsedim.