Konunun üzerinden bayağı bir geçtik. Her sordukları soruda dönüp dönüp tekrar başa sardık. Cansel, ona hemen haber vermemiş olmama biraz alındı. Hemde Emine hanımın baktığı falın çıkmasına şaşırmıştı. Cenk gayet rahat, Erdemle ortak olmamı bekliyormuş gibi tepki verdi. Mehmet ise bu durumdan hiç hoşnut değildi. Sürekli olumsuz konuştu ve haklı çıkacağından bahsetti. Erdem'e güvenmiyordu. Hoş, zaten bende güvenmiyordum fakat bu güvenmeyeceğim anlamına gelmiyordu.
Efe'nin kolumu dürtmesiyle arkamı döndüm. Baygın bakışlarıyla "Abla otele dönelim ben çok sıkıldım oyun odasına gideriz" dedi. Bizimkileri gönderip Efeyle otele döndüm ve direk oyun odasına çıktık.
Normalde bu gece döneceklerdi fakat sabah dönmek istediler. O yüzden bu gece de buradalardı. Bu durumdan şikayetçi değildim, aksine Efeyle olmak beni çok mutlu ediyordu.
Oyun odasında biraz oyun oynayarak vakit geçirdik, daha sonra babamın gelmesi üzerine tatlı yemeye çıktık. Yukarı geldiğimizde her zamanki masamıza oturduk ve siparişlerimizi verdik."Mutlu musun Yıldız? Otel işi için" dedi babam usulca.
"Zaten mutluydum, ekstra bir mutluluğum olmadı" dedim. Aslında hayalime bu kadar kolay kavuştuğum için çok mutluydum fakat babama bunu söylemek istemiyordum. En ufak bir olay olduğunda "Ben sana otel yaptırdım" demesini istemiyordum. Yani her an ortaklıktan ayrılacağımın korkusu içinde olsa iyi olurdu.
"Erdem hakkında ne düşünüyorsun peki? Sende tanıyormuşsun zaten" diye sordu babam.
"Birşey düşünecek kadar tanımıyorum. Ünlü bir boksör olduğunu falan biliyorum. Sert birisi"Söylediğim cümlenin üzerine babam tek kaşını kaldırdı. "Sert birisi derken? Bunu sana fark ettirecek birşey mi yaptı?"
"Hayır, yapsa bile ben kendimi koruyabilirim. Senden minnet eylemem." Dedim. Onun bana duygusal olarak yaklaşmasını asla istemiyordum.
Fakat kendimi koruyabilir miydim, onu bilmiyorum."Ben onu iki üç sene kadar zamandır uzaktan tanıyorum. İyi birisine benziyor fakat çok mesafeli. Sert bir yapısı var. Mesleğinden dolayı da olabilir, bilmiyorum" dedi babam çatalını bırakırken.
"Meslekle alakası yok. Tüm boksörler onun gibi değil, biliyoruz. Adam cins işte. Dünyanın kendi etrafında döndüğünü düşünen ego yığınının teki, o kadar işte"
"Babası hiç öyle değil. Onun için çok dedikodular dönüyor, yeraltı mafyası vesaire.. Ben öyle düşünmüyorum" dedi babam.
Omuz silktim.
"Herkes öyle diyorsa, öyledir. Adamın çok fazla gazinosu, işletmesi varmış. Etrafta nerden geldiği belli olmayan paralar dönüyormuş. Çevremdeki herkes bunlardan bahsediyorsa, çokta iyi diyemeyiz"
"Sen yine herşeye inanma Yıldız. Bilemeyiz"
Gözlerimi devirdim.
"Doğru, insanlar bizi yanıltabiliyor" dedim imalı bir şekilde.
Babam, bu sitemlerime alışkın olduğu için cevap verme gereksinimi duymadı.
Semih'in beni aramasıyla telefonumu elime aldım."Abla, mekana gelmem lazım"
"Hayırdır Semih, acil birşey mi var?"
"Abla mekanın güvenliğiyle ilgili. Görmen lazım"
Telefonu kapatıp hışımla kalktım.
"Noldu Yıldız? Geleyim mi?" Diye sordu babam tedirgin bakışlarıyla.
"Yok, kalın. Bi işim var halledip geleceğim" dedim ve otoparka inip arabama bindim.
Ne olduğunu çok merak ettiğim için hızlı bir şekilde mekana gelmiştim. Barın önünde toplanan Semih ve çalışanların yanına doğru gittim. Bir şeyler konuşuyorlardı."Noldu?" Diye sordum tek kaşımı kaldırıp.
Semih önce derin bir nefes aldı, daha sonra konuya girdi. "Abla, mekanın bütün kameraları çevrimdışı. Son iki gündür hemde. İki gün önceki kayıtlar da silinmiş. Neşe ablanın bugün temizlik günüydü, dip köşe temizlik yaparken küçük küçük böcekler bulmuş. Yani dinleme cihazları. Senin odanı da temizlerken odanda dört tane bulmuş. Bu çipler nereye ait en ufak bir fikrim yok fakat biri bize oyun oynuyor"
Derin bir nefes aldım ve Semih'in cümlelerini sindirmeye çalıştım. "Kasa?" Diye sordum.
"Abla kasada bir kuruş dahi eksik yok, bahşiş kutusu da öyle. Bunu yapan kişi istese kasayı çökertebilirdi."
"Birisi mekana sürüyle dinleme cihazları, çipler bırakıyor ve sizin dikkatinizi çekmiyor öyle mi? Çocuklar hiç biriniz mi fark etmediniz be?" Dedim sinirimi kontrol etmeye çalışarak.
Hayır, bir insan neden beni dinlemeye çalışırdı? Neden?"Hay orospu çocuğu, kim yaptıysa onu bulup ağzına sıçacağım" dedim ve arkamı döndüğümde Erdem'le göz göze geldim. "Höst" dedi tek kaşını kaldırıp, ve ekledi. "Neden kendini yırtıyorsun?" Dedi. Antreman yaptığı biraz terli olmasından belliydi, buraya da kesin froozen almaya gelmişti.
"Erdem seninle uğraşamayacağım"
"Uğraşamazsın zaten, baban aradı. Uğramamı istedi. Onun hatrına geldim, yüzünü görmeye meraklı değilim" dedi keskin bir ses tonuyla.
"Çekil şurdan" diyerek kolunu ittim fakat temas ettiğim dirseğimi alıp beni kendisine doğru çekti. "Geç terasa" diyerek beni sert bi şekilde itti. Sabrımı taşırıyordu.
Sigara yakarak terasa geçtim ve ikili masalardan birine sandalye çekip oturdum. Buz kesilmiş Erdem de karşıma geçti.
"Baban rica etti diye buradayım. Dinliyorum" dedi oda bi sigara yakıp.
"Erdem, sana birşey açıklamak zorunda değilim. Babama birşey yokmuş dersin olur biter"
"Yıldız, bak ben şuan çok sakinim. Bence beni delirtme, yoksa hava daha da gerilir"
Cidden, sakin olduğu hali bu muydu?
"Şerefsizin teki mekanın kameralarını çökertmiş, birde benim odam da dahil her yere dinleme cihazları yerleştirmiş. Garip olan kısım, kasada eksik yok. Kim neden böyle birşey yapsın Allah aşkına"
"Seni sevmeyen tek ben değilim demek ki. Şimdi ne olacak" diye sordu gerçekten de sakin bir şekilde.
"Polis çağıracağım" dedim ve telefonuma uzandım. "Benim tanıdık var, bekle" diyip kalktı ve birini arayarak yanımdan uzaklaştı. Bir iki dakika sonra geldi. "Geliyorlar" dedikten sonra içeriye uzanıp bağırdım. "Semih, Mete. Çiplere dokunmayın, polis geliyor oğlum. Bilgisayarın ve sistemlerin olduğu odaya kimse girmesin, önünden bile geçmeyin" dedikten sonra içeri döndüm. "Bide iki tane ellilik bira. Filtresiz olsun" dedim Erdem'e bakarak.
Başını "Eyvallah" anlamında sallayan Erdem, telefonuna gömüldü.Biralar geldikten sonra Erdem'e döndüm. "Sence kim neden böyle birşey yapar?" Diye sordum.
"Belki geçmişte birinin ahını almışsındır, oda seninle uğraşıyordur. Yada o tarz birşey işte nerden biliyim" dedi yüzüme bile bakmadan.
"Sana bakmak bile insanın sinirini bozuyor" dedim.
Bu cümlemle dikkatini çekmiş olmalıyım ki, elindeki telefonu bırakıp sert bir şekilde bana baktı. "Sende bakma o zaman" dedi ve bira şişesini kafasına dikledi.