Şerefli Yalancı

27 1 0
                                    

Bu kez o hızlıydı. Fotoğrafa bakarken ben gözlerimi kapatıyordum. 'Lütfen ablamı görmesin.' diye yalvarmaya başladım. Beklenmedik şekilde gülümsedi.

-- Çok güzel çıkmışsın Arles.

Ben nefeslerimi birden verdim. Ablamsız ilk doğum günüm.. Eski evimiz. Odessa'daki. Yine gülümsüyorum çünkü beni on dakika önce aramıştı. Ve tabiki Jeremy'de yanımdaydı. Eski dostum. Eski ,çünkü artık İsabella Foster olmaktan çıktım ben. Arles Brisson olarak alacağım tüm öcümü. Sahi.. Jeremy birden kaybolduğum için kızgın mı bana? Bunları duysa ne düşünürdü acaba?

-- Teşekkkür ederim.

Yalandan gülümsemeyle gerildi yüz kaslarım. İçimde ne yangınlar yanıyor oysaki.

Benim toparladığıma emin olduktan sonra herkes evlerine dağıldı. Bense beynimi yiyen fikirlerimle başbaşa kalmıştım. Tanrım sen bana güç ver.

Uyandığımda saat çoktan 8 olmuştu. 15 dk içerisinde okulda olmalısın İzzy. Kısa kot eteğimi ve koyu kırmızı tişörtümü giyip koşmaya başladım. Kot etekle koşma fikri de pek güzel değildi. Ve duşsuz bir gün.

O kadar hızlı koşuyordum ki karşıma çıkan Emma'yı neredeyse yere sakız niyetine yapıştrıyordum. Çantam eşyalarım her yere yayılmıştı. Toplamaya çalışıyordum. O da yardım ediyordu.

-- Biraz daha yavaş olsan.

dedi. Ve çantamdan saçılan eşyaların içinde muştayı gördü. Hemen çantama attım. O muştanın çantamda ne işi vardı ki? Hayır bu ruj değil, kalem değil. Neden çantamda. Saklamaya çalıştığımı fark etmişti. Kendimi korumak için yalanını nasıl söyleyebilirim ki? Muştayla mı koruyacağım kendimi.

-- Özür dilerim. Derse geç kalıyordum görmedim.. İyi dersler!

diye cırlayıp kaçtım oradan. O da arkamdam 'sanada' diye bağırdı. Neyseki derse yetişebilmiştim. Ama bi problem vardı.

Dersin sonlarına doğru içeriye müdür ve bi kaç görevli girdi. Okul genelinde arama varmış. Tabiki bende buna inandım. Ne iki yüzlülük. Bir de bana dönüp baktı. Kahverengi hırkasının fermuarıyla oynuyordu. Ses tüm sınıfta duyuluyordu. Ne o, heyecan mı? Ele verdi aklı sıra beni. Sahi ben ne yapacağım. Judy endişelendiğimi fark etmişti.

-- Sakladığın bir şey mi var Brisson?

Sadece kafamı salladım. Elini uzattı. Judy, asıl sakladığı şeyler olan sensin. Mesela yeteneklerin. Masanın altında bir beze sardı ve yere koyup üzerine bastı. Harika bir fikir Judy. Bende bir şeyler çıkar sanmıştım.. Ön sıradan başlamışlardı aramaya. Judith bir anda ayağa kalktı ve kalkarken ayağıyla arkadaki dolabın altına itti. Süper!.. Ama.. Tanrım ne söylemeyi planlıyorsun şuan ?

-- Bay Flame..

Tüm sınıf ona döndü ve dinlemeye koyuldu.

--Kızıl Kafa ne saçmalayacak acaba? dedi Michael. Saçının kızılına neden bu kadar takmış durumda.

Müdür ona döndü. Judy den tek kelime çıkmıyordu.

-- Imm.. Şey.. Önce beni arayabilir misiniz? Lavaboya gitmem gerekiyor da.

Sınıf gülmeye başladı. Aptallığım yüzünden düştüğü duruma bakın. Zavallı Judith. Kadın beni ararken Emma'nın gözleriyle beni takip ettiğini fark ettim. Keşke şu an nefretmi kusabilsem.

Neyseki sınıftan pek bir şey bulamadılar. Sadece Peter ve Michael'da bir kaç prezervatif. Korunmanız ne harika. Sonra insanların başına dertler açıyor, hayatlarını mahvediyorsunuz.

Mümkün olduğunca sınıftakilerden kaçtım bugün. Peter, Michael, Judith, Nathan.. Bilmiyorum. Aptallık ettiğimi fark etmiş olabilirim. Muşta taşımak da neyin nesi.

Judy beni merdiven boşluğunda tek yakaladı ve soru yağmuruna tuttu. Ona uzun hikaye olduğnu olduğunu söyledim. Öğle yemeği için yemekhaneye gidiyorduk ki Nathan ve Emma..

-- Ben de seni arıyordum. Ve bileğinden tutup ayırdım onları. Nathan de tuttu.

-- Emma da seni arıyordu. Bana sordu ama görmediğimi söyledim. Bence onu bir dinle.

Hayır bunu yapmış olamaz. Nathan'a söylemiş olamaz. Gözlerimin içine baktı. Bileklerini sıkmaya devam ediyordum.

-- Öğlenden sonra amigo takımına yeni ponpon kızlar almak için seçim yapacağız. Katılmanı isterim.

Nathan 'İyi bir başlangıç' dercesine bakışını atıp o güzel kas kütlesini burdan uzaklaştırdı.

-- Müdürü arama yapması için ikna ettiğini bilmiyor muyum sanıyorsun? dedim.

Bilmiyormuş gibi yapmadı. Zevkten dört köşe olmuştu. Nathan'ın gözünde iyi kız görümü sağlıyordu.

Ne Şerefli Yalancı!

-- Seninle dost olmayı denedim. Ama o iğrenç pençelerini Nathan'dan çekmek istemedin..

Duraksadı. Kollarını birbirine bağladı, kaşlarını kaldırıp sordu.

-- Doğruyu söylesene. İlk önce kime kendini becertmeyi düşünüyorsun? Nathan mı? Micheal mı? Yoksa Peter mı?

Asla Biz OlamayızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin