Bırak Kanasın

28 1 0
                                    

Meraba tekrardan :) Yok gençler azmettim ve bitiricem bu hikayemi :) iyi okumalar dilerim :) 

      Bu kez kendime hakim olamadım. Ve gözüm kapalı giriştim. Yumruğumu yüzüne geçirmiştim. Evet yaptım bunu ve durmadım da. Bir tane daha geçirdim. Fena afallamıştı. Etraftakiler de bize bakıyordu. Sanki amerkan dövüşü izliyorlardı. Six One Nine!  Bir tane daha salladım. Kafasını çekti ve yumruğum duvara tosladı. Tanrım. Sanki tüm sinir hücrelerim oradaydı. Canım fena yandı ve elimi sallamaya başladım. Bir yumruk da o geçirdi. Ve Peter aramıza girdi. Öküz gibi kızdı. Burnum kanamaya başladı. 

-- Ne yapıyorsunuz siz? 

Dudağını emerken cevapladı. 

-- Sanırım ilk kişi benmişim.

Tamam ne söylediğin umrumda değil kaltak. Güzel yumruklardı. Hem ablamı sattığın ve dövdüğün günlerin imtikamı. 

Doğruyu söylemek gerekirse elim felaket halde sızlıyordu. Hatta zonkluyordu. Burnumun kanaması sorun değildi. Koştum ve orayı terk ettim. Judy ne olduğunu şaşırmıştı. Kibar bi kızdı ve bir şey yapamamıştı. Aramıza girmek dahi olsa. O boş merdiven boşluğunda oturdum, kollarımı dizime dayadım. Başımı da kollarıma. Bacaklarım açıktı. Burnumdan yere damlayan kan damlalarını izledim. Üstüm de kan olmuştu. Kapı olanca tizlikle gıcırdadı. Bakmadım. Adım sesleri ve otururken ayağının sürtünerak çıkardığı o ses. Hm. Bir de koku. Bu Nathan. 

-- Sen iyi misin?

Başımı kaldırıp ona baktım. Burnumu ve elimi görünce tatlı çocuk suratı endişeli çocuk suratına büründü. Çeneme dokundu.

-- Burnun kanıyor. Ben anlaşırsınız sanıyordum. 

Çenemi çektim.

-- Bırak kanasın. Nefretim akmıyor kanım aksın. 

-- Ne nefreti?

-- O kızda sevilecek bi yan yok nasılsa.

Cebinden çıkardığı bez mendili burnuma dayadı. 

-- Kanamasın.

Ne kadar da romantik. Hadi tango yapalım!!!  Şu an her şey beni sinir ediyor. 

Ve  birden Peter içeri girdi. Nathan ın eli burnumda ben salak salak bakıyorum. 

-- İyi misin? 

dedi Peter lacivert ceketini omuzlarıma atarken. Kafa salladım. Omuzlarımdan tutup yukarı çekti. Kalktım. Nathan da kalktı. 

-- Evet gitsen iyi olur Arles. dedi Peter. Bencede gitmeliyim.

-- .. Çantanı, eşyalarını sana akşam getiririz. diye devam etti. Başımı salladım. Burnumu silip yürümeye başladım. Yanından geçtiğim herkes kafasını bana çeviriyordu. Bense iki dakikada nasıl kuruduğunu anlamadığım kanı silmeye çalışıyordum. Sakın burnum şişmesin. 

Eve geldiğimde bi kutu kurabiyeyle karşımda Nathan vardı.

-- Senden önce geldim. Baktım ama yolda göremedim seni. Geçmiş olsun demek istedim. Kurabiye aldım.

Yine o masum gülümseme.

-- Başka yoldan geldim.

Telefonum çalmaya başladı. Arayan babamdı..

Asla Biz OlamayızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin