Garajda Son Tango

41 3 1
                                    

Karanlık bir odanın kapısını açtı. Merdivenler aşağı doğru gidiyordu. Hemen arkamdaydı.

-- Karanlık. O'na döndüm. Beni arkama çevirdi.

-- Sadece merdivenleri in.

-- İndim. Bu son basamaktı. Göremiyorum..

-- Bekler misin?

İpini çekince açılan bir ampulu yaktı. Tanrım.. Burası mükemmeldi. Atmosfer, koku.. Kalite, marka, ve nostalji kokuyordu. Kısaca anlatılmaz bi kokuydu. Döşemeleri cırtlak kırmızı olan, üstü açık, siyah, bakımlı bir Pontiac Catalina vardı. Duvarlarda üretimleri durmuş rengarek bantlı plaklar. Tarihi belli olmayan tozlanmış siyah bir daktilo. Eski ekose kumaşlarla döşenmiş sevimli ikili bir koltuk. Eski kasetçalar ve kasetler. Eski ne varsa ordaydı. Harika bir garajdı. Sonra O'na baktım. Etrafa dokunuyordum.

-- Burası mükemmel.

-- Öyle.. Dans etmek istiyorum. dedi dokunduğum daktilodan elimi aldı.Kalp atışlarım hızlanmıştı. Elini bıraktım.

-- Dans etmeyi sevmem.

-- Bu seferlik edebilirsin.

-- Beceremem.

-- Kırma beni. Son defa olsun..

Bir şey söylemeyince kasetçalara bir kaset koydu. Elimi tutup, belimi kavradı. Kulağıma fısıldadı.

-- Kendini bana bırak..

Söylemesi çok kolay diye geçirdim içimden. Ve şarkı çalmaya başladı. Cake - Perhaps, Perhaps, Perhaps mı? Tam tango şarkısıydı. Şansa bakın. İleriye geriye adımlar atmaya başladık. Yüzümüz arasında sadece 9-10 santimetre. Kalbim çıkacakmışcasına atıyordu ama ritm de tutuyordu. Bu ne garip bir his böyle. Gülümsedi. Şarkı ortalandıkça adımlar yerini savrulmalara bırakıyordu. Tanrım.. Ne kadar eşsiz dans ediyor.. Beni bir oraya bir buraya savurup duruyordu. Bense ona ayak uydurmaya çalışmaktan başka bir şey beceremiyordum. Beni kendi eksenimde döndürüp kendine çekti. Burunlarımız birbirine değmişti. Gülmeye başladım. Ama o istifini bozmadan beni yönlendirmeye devam ediyordu. En sonunda gülmeye başladı. Müziğin sonunda döndük ve öylece kaldık. İkimiz aynı anda;

-- Peeeeerrrrhaapss.. diye bitirip güldük.

Belimden tutuyordu ve saçlarım yere sürünüyordu. Soluk soluğaydık. Göğüs kafeslerimiz çıldırmış gibi inip kaldıyordu. Gözlerimiz birbirinden ayrılmıyordu. Bu ne romantik an.

-- Küçükken bu şarkıya bayılırdım.

-- Peki ya şimdi.

-- Daha çok bayılıyorum.

Şaşkın şaşkın davranıyorsun kes şunu İzzy. Gülümsedi. Bir gülümseyiş böyle güzel olur mu lan..

Sonra kahrolası ampul yanıp sönmeye başladı. Doğrulduk.

-- Eskiden..

Vee dış kapının kapanma sesi ile Nathan suratını ekşitip bağırarak kapıya doğru koştu. Ama kapı çoktan kapanmış ve kitlenmişti. Bir bu eksikti sahiden. Önümüzdeki beş dakika boyunca kapıyı yumruklayıp o güzel sesini heba etti. Nefesini de boşuna harcadı. Kimse o seste o sarhoşlukla bizi duymazdı. Çantam Emma'nın odasında olduğu için telefon da yanımda değildi.

-- Telefonun?

-- Ah!.. Alnına vurdu. Onu Michael' e vermiştim.

-- Harika benimki de Emma'nın odasında..

Asla Biz OlamayızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin