Sesi çok toktu. Belki 27 belki 30 ama bana tanıdık gelen hiç bir tarafı yoktu. Duyar duymaz kalbim tekledi. Etrafıma baktım ama kimse yoktu delirdim mi bilmiyorum bu ihtimal bunca yıl yalnız yaşamamdan ötürü oldukça olası. Ama sesindeki sıcaklık içimi ürpertiyor hala. Yok lan daha neler tabi ki hepsini ben kurmuş olmalıyım hem Lusnika' da nereden çıktı. İsmim Ayşe ama belki başka şeyi ifade ediyordur Lusnika. İnternet'ten anlamına baktım 'ay ışığı' demekmiş. Kız isimlerinde kullanılıyormuş. Bir gün kızım olursa bu ismi düşünebilirim oldukça dikkat çekici. Oturduğum banktan biraz ürkmeye başladım o yüzden toparlanıp kalktım zaten hava yavaştan çiselemeye başlamıştı. Yağmurla birlikte insanlar koşuşturmaya başlamış yavaşça kimse kalmamıştı. İşte aradığım huzur bu. Çok klişe gelecek belki ama ellerimi açıp kendi etrafımda yüzümü gökyüzüne çevirip dönmeye başladım her şey benim için bir anlığına o kadar durağanlaşmıştı ki. Böyle anlar da hayatı sevdiğimi fark ediyorum. Saçlarımın rüzgarda dans etmesini, yüzüme değen yağmur tanelerini, bir çocuk gülüşünü... Aslında hayat arada kaynayan küçük mutlulukların farkına vardıkça güzelleşiyor. Ulaşılması kolay ama farkına varmak o kadar zor ki hayatın karşımıza çıkardığı telaşelerden dolayı. Midem bulanıp kusana kadar dönmüşüm inanın ki fark etmedim ne kadar döndüğümü. Midem rahatladıktan sonra kendi kendime kahkaha atarak çimenlere attım tüm bedenimi. Annem, babam yok. Çimenlere yatıp üstüm çamur olacak diye kızacak kimsem yok, bu soğukta dışarıda olup hastalanırım diye kaygılanan kimsem yok. Tüm bunları düşünürken gülüşlerimde yavaş yavaş söndü. Aklı başına gelmiş gibi kalkıp üstümü silkeledim. Üşümeye başlamıştım. O kadar normal ki bu durum her yerim çamur olmuş ve ıslanmıştım. Ah anne izliyorsan eğer şu an ne diyorsundur kim bilir. Onu bile tahmin edecek kadar tanıyamadım ki seni. Bulunduğum yerle evime olan uzaklık eğer koşarsam beş dakika sürecekti. Bende tabanları yağladım. Canım aşırı derece donut çekmişti. Çektiğim güzel fotoğraflar sayesinde oldukça para kazandığım söylenebilirdi. Düğün çekimlerine gitmişliğim bile oluyor. Bu yüzden para derdim fazla olmasa da hayat ne çıkarır karşıma bilmiyorum. O yüzden canımın çektiğini değil gerekli olanı almaya alışkındım. Zaten donutları almaya bu şekilde giremezdim. Allah aşkına kafamı neyle bozdum da bu hale geldim acaba. Neyse evime girdim en sonunda üstümdekileri çıkartıp direk kendimi banyoya attım. Küçük ama bana yetecek kadar bir banyom vardı. Gerçi duvarları boyamam gerekiyordu küften içi geçmiş garibimin. Duşa girdiğim her zaman düzgün düşünebilmeyi de sağlıyordum kendimde. Ama bu sefer fazla sürmedi çünkü içeriden bir kaç ses duydum. Bir on saniye kanım donmuş şekilde başka ses gelip gelmediğini kontrol ettim ama başka bir şey duyamadım. Banyodan çıkmaya cesaretim yoktu sanırım artık sonsuza kadar burada kalacaktım. Havluyla kurulanıp çamaşır makinesinin üstüne koyduğum temiz kıyafetlerimi giyindim hızlıca. Elime ise acınacak halde kurutma makinesini aldım. Karşıma bir hırsız çıksa napardım elimdekiyle bilmiyorum. Eğer evde hala birisi varsa düşüncelerini de okuyabileceğimi düşündüm ama kimse yoktu. Derin bir nefes alarak elimdekini tam bırakırken 'yeniden görüşeceğiz' dedi o duydum ses. Sesi hala aynı sıcaklıktaydı. içime elektrik şoku verilmiş gibi irkildim. hassiktir hayatımda bu kadar korkmamıştım. Korku filminde olsaydık şuan arkamdan birinin çıkıp cesedimi deşmesi gerekiyordu. Ama kimseler yoktu. Hızlıca balkona çıktım belki görebilirim diye. Bir adam arkası dönüp işaret ve orta parmağını birleştirip kafasına götürerek arkasından selam verdi. Hemen aşağı koşup ona yetişmeye çalıştım. Arkasından geldiğimi fark etmiş olacak ki o da koşmaya başladı. Kendimi hızlı sanardım ta ki onu görene kadar. Tam köşeyi dönecekken kenardan yüzüme bakıp alaycı bir şekilde güldü. Sonunda yüzünü görmüştüm bu aklımla kendim arasındaki kurgudan ibaret değilmiş ama buna sevinsem mi üzülsem mi bilemedim. canı oyun oynamak ister gibiydi sanki. Bu ne şimdi nereden çıktı karşıma ve nasıl aklıma girip düşüncelerini okuduğumu biliyordu. Onu bulduktan sonra her şeyi teker teker sorcağıma karar verdim çünkü ben cevaplayamazdım. Eve doğru umutsuza giderken yüzünü düşündüm. Fazla esmer olmayan bir teni vardı kaşları kalın ama burnu fındık kadar küçüktü. Siyah gözleri ve yanaklıydı ama kilolu değil. Boyu 185-190 dır en fazla. Bu sefer onunla karşılaştığımda koşmak yerine bende düşüncelerimle konuşmaya çalışıcam belki beni duyar.Daireme geldim ama yine de her an çıkacakmış kadar korkuyordum. Banyonun ışığı açık kalmıştı onu kapatmaya giderken ayna da 18:00 da bankta yazıyordu...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
LUSNİKA
FantasyDÜNYAMA HOŞGELDİNİZ! KAPAK İÇİN KUSURA BAKMAYIN KAPAĞA GÖRE DE YARGILAMAYIN LÜTFEN BEN HEP ÖYLE YAPARDIM AMAN DEYİM SİZ YAPMAYIN :)