3. Bölüm

6 2 0
                                    

Aradan 4-5 gün geçmişti. Bir kahve yapıp salona geçerken zil çaldı. Kimdi bu? Kapıya baktığımda gelen kişinin soo yun olduğunu gördüm. Hemen sarıldım. Nasıl da özlemişim.
Eun sun: neden haber vermedin?
Soo yun: sürpriz yapmak istedim.
Sun: çok iyi yaptın. Geç içeri.
Yun içeri geçti. Etrafta Göz gezdiriyordu.
Yun: bu çok tuhaf..
Sun: ne?
Yun: gitmeliyiz burdan. Seni buraya göndermek bile saçmalıktı zaten!
Sun: sorun ne?
Yun: Bu ev büyük ve içi eşyalı. Az bir parayla kiralamış olman tuhaf değil mi? Biliyordum bir b*kluk olduğunu! Git topla eşyalarını!
Sun: saçmalama
Dedim ve güldüm.
Sun: ev ben eskiyim diye bağırıyor resmen. İçindeki eşyaların da bir farkı yok. Hadi gel sana evimi gezdireyim.
Dedim ve kolunu tutarak çekiştirmeye başladım. Uzun süren muhabbetin ardından mutfağa gitmiş ve yemek hazırlamıştık.
Sun: gel hadi bahçede yiyelim.
Yun: olur.
Pencereden dışarı bakmıştı.
Yun: manzara çok güzel görünüyor.
Gülümsemiştim. Üzerimize birer hırka almış ve bahçeye çıkmıştık. Anahtarımı ve telefonumu almayı ihmal etmemiştim.
Yemeklerimizi yemiş kahvelerimizi yudumluyorduk.
Yun: içeri mi geçsek?
Sun: üşüdün mü?
Yun: Hayır. Sadece... sebebini bilmiyorum ama izleniyormuş gibi hissettim.
Etrafa göz gezdirmiştim.
Sun: peki geçelim. Hava da soğumaya başladı zaten.
Elimizdeki kupalarla birlikte içeri geçtik. Sohbetimize salonda devam ediyorduk.
Yun: ha birde... üzmek istemem ama..
Sun: merak etme duydum. Evleniyormuş.
Yun: daha ne kadar burda kalacaksın? Onun umrunda bile değilken neden kendine bu eziyeti yapıyorsun?
Sun: ne eziyeti?
Yun: burdasın işte.. tek başınasın. Gün boyunca hiçbir şey yapmayıp onun yaptıklarını düşünüyorsun. Beni de kendinden uzaklaştırdın sana destek olmama bile izin vermiyorsun.
Sun: ben iyiyim. Hemde hiç olmadığım kadar. Burda oturup tüm gün boyunca onu düşünmüyorum. Temiz havada çiziml-
Yun: ne çiziminde bahsediyorsun sen?! Sen modayla ilgileniyorsun. Defile defile gezip modayı takip etmen gerekirken sen saçma sapan bir yerdesin.
Sun: onu mutluyken görmekten korkuyorum. Neden anlamıyorsun!
Yun: bende onu diyorum ya. O mutlu. Sense buraya hapsettin kendini.
Sun: bende burda mutluyum. Neden beni anlamak istemiyorsun? Öleceğimi de bilsem burdayım. Burası artık benim evim. Onu görmek istemiyorum tahammülüm kalmadı.
Gözlerimden akan yaşa engel olamamıştım. Yun bana sıkıca sarılmıştı.
Yun: korkuyorum. Kendini kaybetmenden, seni kaybetmekten korkuyorum.
Sadece ağlıyordum. Bu hayatta beni seven tek kişi yundu. Ailem beni küçükken terketmişti. Üniversitede tanımıştım onu. Aile olmuştu bana.
Yun: ağlama artık.
Sun: uykum geldi yatıyorum. Iyi geceler.
Yun: iyi geceler.
Ağlayarak odama geçtim ve uyudum.
Gözlerimi açtığımda saatin 11 olduğunu gördüm. Yunun yanına gitmek için ayağa kalktım. Odasına girdiğimde orada olmadığını görüp aşağı indim. Mutfak masasının üzerindeki kahvaltıyla gülümsemiştim.
Sun: soo yun!
Ses yoktu.
Sun: yun?
Masanın üzerindeki nota yönelmiştim.
"Acil bir işim çıktı. Afiyetle ye :)" nasıl afiyetle yiyeceksem artık. Bir şeyler atıştırıp dışarı çıkmıştım. Geçenlerde karşılaştığım çocuğu bulmak istiyordum. Şu katil acaba o olabilir miydi? Bir anda ortadan kaybolmuştu. En azından onu gördüğümde kaçmalı mıydım bunu bilmeye hakkım vardı.
Arabama bindim. Yürüyerek gitmek aptalca olurdu.
Yolun ortasında duran ağaçla arabamı durdurdum. Ne olmuştu bu yola. Tam geri vites alıyordum ki camıma tıklanmasıyla yerimde sıçradım. Bu o çocuktu. Penceremi açmıştım.
Sun: ne oldu bu yola böyle?
Soo: sen nerde yaşıyorsun acaba?
Sun: anlamadım?
Soo: dün hava bayağı rüzgarlıydı. Kasırga da denilebilir.
Sun: ha. Anladım.
Soo: bir yere mi gidecektin?
Sun: Hayır.
Soo: ne yapıyorsun o zaman burda?
Seni arıyorum diyemezdim.
Sun: market alışverişi. Sanırım geri dönmem gerekecek.
Soo: istersen farklı bir yol gösterebilirim. Hem daha kestirme.
Sun: gerek yok. Erteleye bilirim.
Soo: ne kadar ertelersen ertele bu ağacı yoldan kaldıran olmayacak. Sen bilirsin.
Sun: şey.. peki o halde.
Direksiyonu ona teslim edip yan koltuğa geçtim.
Yanımdaki çocuk arabayı markete sürerken bende etrafı izleyip yolu tanımaya çalışıyordum.
Soo: eun sun.
Sun: efendim?
Cevap vermek yerine gülmüştü.
Ne yapmaya çalıştığını anlamamıştım. Neden birşey söylemek yerine gülüyordu?
Sun: birşey demeyecek misin?
Soo: Hayır eunsun. Birşey demeyeceğim.
Hâlâ gülüyordu. Umursamayıp yolu izlemeye devam ettim. Bir dakika adımı nerden biliyordu!!

cennetin karanlık yüzü Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin