DAĞLAR YETMEZ

53 2 0
                                    

Ama dağları Seyit ile paylaşmak istemeyenler de vardı tabii ki. Önceleri kuru gürültü ile yola gelir sandıkları Seyit’in ne bela olduğunu iyi anlamışlardı Toklu ve adamları. Bunu öğrenmek, adamlarının üçte birine mal olmuştu. Şimdi ise çok daha tedbirli davranarak, intikamlarını alacaklardı. Ancak çok güvendikleri köylülerin aracılığı ile el altından Seyit ile ilgili bilgi toplamaya çalışıyorlardı. Bir kere nerede olduğunu öğrenebilseler; gerisi kolaydı. Bir pusu atıp beklemeleri yetecekti. Ama henüz bir haber alamamışlardı. Tek tahmin edebildikleri, Kızalkaya’ya çokta uzak olmayan bir yerde barındığı ve zaman zaman da evine geldiği idi. birer gün ara ile görüldüğü yerler dikkate alındığında, öyle olması gerekiyordu. Er geç bir ipucu yakalayacaklardı nasıl olsa. Kızılkaya köyü ve Seyit’in evi devamlı gözetim altında idi. ama bu defa çok dikkatli davranılıyordu. Toklu ve adamları, kendi mekanlarında da tedbiri arttırmışlardı. Şayet Seyit bir daha gelecek olursa; bu defa gafil avlanan kendisi olacaktı. Seyit’in de aynı şekilde tedbirli davrandığına şüphe yoktu. Tedbirde kusur eden, karşılığını ağır ödeyecekti.

Taraflar biribirini kollayadursun, beklenmedik bir şey oldu; Veli Başçavuş’un tayini çıktı. Üstelik normal bir tayin de değildi. İlçeyi bırakın, çevre ilçelerde bile herkesin duyduğu bir hadiseden sonra çıkmıştı tayini. Olay günü Veli Başçavuş, müdavimi olduğu içkili lokantada, kafayı bir güzel çektikten sonra, Burunsuz’un kahvesinin kumarhane olarak kullanılan arka tarafına geçmişti. Hemen her akşam, ütülecek bir kaz buluyordu. Aslında, oyun oynadıklarının çoğu, ya kendisine bir işleri düşer endişesi ile, ya da şerrinden emin olmak için mahsus yeniliyorlardı. Kendisi de fark ediyordu ama önemli değildi. Aldığı paraya bakıyordu. O akşam yeni biri vardı. Daha çok İstanbul’da duran, komşu kazaya bağlı bir köylü de orada idi. kılık kıyafetinden, zengin biri olduğu da adamakıllı sırıtıyordu. Deli Celil adındaki adam, sürekli kumarhanede vakit öldüren emekli zabıt katibi Kemal Bey’in de ahbabı idi. Veli Başçavuş’un masasına gelen Kemal Bey arkadaşını da getirmişti. Daha sonra olacakları bilse; değil arkadaşını masaya getirmek, oradan fersahlarca uzağa giderdi ama ne yazık ki olacakları bilemezdi. Gerçi arkadaşının birkaç vukuatını duymuştu ama o kadarını da beklemiyordu. Ortaokulun müdürünü de masalarına alarak, oyuna başlamışlardı. Oyun ilerledikçe, Deli Celil masadakilerin bir hayli parasını almıştı. En çok da Veli Başçavuş içeride idi. bir yandan oyun devam ederken, bir yandan da içkiler yudumlanmaya devam ediliyordu. Vakit gece yarısına doğru geldiğinde, Veli Başçavuş sıfırı tüketmişti. Alışık olmadığı kayıplar, iyice sinirlenmesine yetmişti. Kafası da oldukça dumanlı idi. oyunun sonuna doğru, Veli başçavuş Deli Celil’in yüksek sesle gülmesine ve şakalarına kızarak;

— Karı gibi ne gülüyorsun ulan, hem sen hile mi yapıyorsun bakayım, yoksa bu kadar da kancık eşek şansı olmazki diye gözdağı vermeye kalkınca, hiç birinin beklemedikleri bir cevap aldı;

— Karı senin gibilere derler başçavuş, hem ulan babandır. Belindeki beylik tabancaya mı güveniyorsun hergele, onu alır…

Deli Celil sözünü tamamlayamadan, aldığ alkolün de tesiri ile Veli Başçavuş belindeki silaha davranmış, durumun vehametini fark eden Celil, masayı muhatabının üzerine yıkıvermiş, Veli Başçavuş toparlanamadan, Deli Celil üstüne atlamıştı. Tabancayı çekmeye çekmişti Veli başçavuş ama silahın namlusundan kavrayan Celil, öbür eli ile Veli Başçavuş’un burnuna okkalı bir yumruk yerleştirmişti. Darbenin tesiri ile elinden çıkan silah şimdi Deli Celil’in elinde idi. kendisini tutmaya çalışanlara rağmen, bir yandan yakası açılmadık küfürleri sıralıyor, bir yandan da silahın kabzası ile altındaki Veli Başçavuşun kafasına gözüne yapıştırıyordu. Kavgacılar zorlukla ayrıldığında, Veli Başçavuş nerede ise bayılacaktı. Yüzü gözü kandan tanınmaz halde idi ve nerede ise ağzında sağlam diş kalmamıştı. Deli Celil ise elinde Veli Başçavuş’un tabancası ile fırlayıp gitmişti. Orada yakalanıp, karakolda bir araba dayak yemeye niyeti yoktu. Sonradan anlaşıldığına göre, Malatya il Jandarmasında tanıdıkları olduğundan, bir hafta sonra oraya teslim olmuştu. Olanları da biraz da abartarak anlatmıştı tabii. Sonuçta kendisi esasen alışık olduğu hapishaneyi boylarken, Veli Başçavuş’un da tayinini sağlamıştı. Veli Başçavuş, yirmi günden fazla insan içine çıkamamıştı. Çıktığı zaman dahi hala kavganın izlerini suratında taşıyordu. Anlatılanlara göre, o gece Deli Celil’e bir servet kaptırmıştı. Doğrusu ya, onun için pek de üzülen olmamıştı. Kaybettiği parayı ise nasıl kazandığını alem biliyordu.

TAŞ KINASIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin