2.8

765 70 10
                                    

Ilgaz

Masada kızlarla klasik sohbetlerimizi yaparken benim gözüm Azra'nın odasındaydı, doğru düzgün yemek yemediği için acaba içerde bayıldı mı diye yarım saate bir saçma sapan sebeplerle odasına gidiyorduk. "Kanka, onu boşver de dün Oktay sen git İpekle kenar köşelerde şeyap tabiri caizse, neyse işte sonra Zerrin gelmiş bunları bir bamlat-"

"Çıktı," dedim heycanla Azra'nın odasına bakıp, hepimiz oraya dönerken aynı anda muhteşem zamanlama ile Deniz de odasından çıktı. "Çıktılar," diye düzelttim cümlemi.

Deniz masamıza doğru gelirken gülümsedim. Azra bir kaç saniye bize bakıp tekrar odasına yönelince Heves telaşla ayağa kalktı. "Azra! Çok acil gelsene, valla çok acil ya?" Önce inanmayıp Kaş göz etse de Hevesin ısrarları sonucu masaya doğru geldi.

Deniz de Azra da bitmiş haldeydi ve iki yabancıyı oynuyordu. Deniz'in gözleri şiş kıvırcık saçları dağılmıştı. Azra da artık hapishanenin hırkalarını giymeye başlamıştı, yani buna giymek denirse çünkü hep düşmek üzere gibi oluyordu. "Ne oldu bu kadar acil Heves?" Deniz yanımda kıpırdanıyordu.

"Şey diyecektim kanka," Heves yutkunup birden tavana baktı, ilahi güçlerle yardım gelmesini bekliyordu herhalde. Sonra heycanla Azra'ya döndü. "Ped var mı sende diye şeyedicektim." Masadaki herkesten farklı sesler çıkarken Hasret gülmemek için kendini kasıyordu. Azra sinirle kaşlarını çatıp bize baktığı anda kurtarıcımız konuştu.

Yemek Saati Başlamıştır, tüm Mahkûmlar Yemekhaneye.

"Tüm Mahkûmlar yemekhaneye. Emir büyük yerden, başkan" dedi Rüzgar ayağa kalkıp. Günler sonra birlikte yemekhaneye gideceğimiz için mutlu bir şekilde ayağa kalktım. Deniz önden ilerlerken Azra hepimizin geçmesini bekleyip arkadan geliyordu.

Yemekhanenin kapısından girdik. Kudret hala gelmemişti. Hepimiz sıraya girerken Hevesin attığı kırk takla sonucu Azra ve Deniz sıraya yan yana girmek zorunda kalmıştı. Gergin bir şekilde tabağımı aldım. Tam kazasız belasız atlattık diye düşünürken Azra ve Deniz aynı anda kaşıklara uzandı.

Elleri birbine çarparken kısa bir duraklama sonrasına Deniz telaşla elini çekince kaşıkların hepsi gürültüyle devrilmişti. "Birlikteyken ayrı değilken ayrı sorun çıkarıyorlar." Diyip güldü Rüzgar.

Deniz telaşla yere eğilirken Azra da eğildi. "Şey ben toplarım, şey yapma sen." Dedi Deniz göz ucuyla Azra'ya bakıp. Azra umursamdan Denizin toplamasına yardım ederken başını kaldırdı. Çok yakın bir mesafede olduklarını farkedince telaşla ayağa kalktı. "İyi, topla sen." Tabağını orda bırakıp masamıza geçerken kızlar kaşıkları hallediyordu.

Azra'nın yemeğini alıp önüne bırakırken mırıldandım. "Unutmuşsun, aklın neredeyse artık." Azra bana sen de mi? Bakışı atarken omuz silktim. "Ouv! Ne oluyor yine ne bu tantana, kınalı? Ne oldu sevgilin yüzüne bakmayınca hayata mı küstün?" Azra gülüp başını salladı.

__________________
Deniz

Kızlarla masada oturmuş konuşurken esnedim. Kaç gündür uyuyamıyordum. "Kızlar bu gün gece televizyonda dizi maratonu varmış!" Dedi Heves sırıtarak. Ilgazla birbine bakıp sırıttılar. "Ee, yani?" Dedi Derya ikisine bakıp. "Yanisi şu kuşum, birisi gidip Zerrin'i ikna etse de izlesek."

"Hı hı, kesin yaşanır bu." Dedi Rüzgar gözlerini devirip. Dudu da onlara baktı. "Gı iyi olur ha aslında, sahura da kalkmayın öyle yiyiveririz dimi?" Gülüp başımı salladım. "Kim izin alacak peki?" Heves gülerek bana döndü.

"Orda devreye sen gidiyorsun."

_________

"Deniz ölümü gör!" Dedi Ilgaz ağlamaklı bir şekilde bana bakıp. "Ya kızlar lütfen ya ben yapamam." Dedim önümde eğilmiş kızlara bakıp.

"Deniz, lütfen Öyküyü seviyorsan. Hem odasına da gitmeyeceksin kütüphane de karşılaşmış gibi!" Dedi Heves dudağını büzüp. Sinirle inleyip kızlara tek tek baktım. O kadar hevesli bakıyorlardı ki hayır diyemeyecektim.

Tam o sırada Azra odasından çıkıp koğuşun kapısına ilerleyince Heves bana bakıp ayağa kalktı, Azra'nın yanına koşup zorla koluna girdi.

______________

Saçımı başımı telaşla düzeltmeye çalışırken Yonca fısıldadı. "Güzel güzel, hadi!" Telaşla dudağımı ısırdım. "Siz burda mı olacaksınız, gitsenize?" Heves omuz silkip sırıttım. "Çok ses çıkarsa kapıda nöbet tutalım diye." Ters ters bakıp kapıdan içeri girdim. Hadi bismillah.

Azra, kitaplığın önünde sırtı kapıya dönük bir şekilde yere oturmuştu. Yanına on beş yirmi tane kitabı üst üste dizmiş tek tek bakıyordu. Boğazımı temizleyince Azra telaşla sıçrayıp bana döndü. "D-deniz?" Gülümsemeye çalışıp yanına ilerledim. "Bir şey mi oldu?" Dedi göz ucuyla bana bakıp.

"Evet, yani hayır. N-nasılsın?" Azra başını kaldırıp bir kaç saniye bana bakınca telaşla yanımdaki birkaç kitabı devirdim, bu hafta boyunca en uzun göz göze geldiğimiz an olabilirdi. Ve o an farketmiştim, Azra çökmüştü. Tüm kalbimle onu sarmak isterken yutkundum. "Saçma sapan bir soruyu boşv-"

"İyiyim," yutkundu. "Sen nasılsın?" Cevap vermedim. Berbattım, ama bende saklamayı tercih ettim. Azra ayağa kalkıp bir kaç kitabı masaya koydu. "O-oğuz, görüşe geliyor mu bu gün?" Gözlerim dolarken başımı öne eğdim. "Görüş günü yarın."

Azra başıyla onaylayıp kitapları kitaplığa yerleştirmeye başladı. "Kusura bakma, bana pek görüşe gelmezler de karıştırmışım." Biraz daha durursam hıçkırarak ağlayacakmışım gibi hissediyordum. "Azra, kızlar dedi ki bu akşam televizyonu açık tutmak için izin alabilir misin?" Dedim ayağa kalkıp.

"Alırım." Bu kadar kolay olması şaşırtırken kapıya doğru ilerledim. "Şey, ben gidiyim o zaman." Azra cevap vermeyince kapıyı açtım ama çıkarken sanki mırıldanmış gibiydi. "Sen bu aralar gitmekten başka bir şey yapmıyorsun zaten."

_______________
Azra

"Konuşmazsan çözüm bulamayız." Dedi Melis umutla bana bakıp. Başımı iki yana salladım. "Bu sefer ki konuşarak hallolmayacak Melis."

red and blue-AvluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin