KURT VE MELEZ AŞKI

KAMP

Cumartesi
08.30

Çantamı tek hamle ile yerden aldım. Gerekli olan her şeyi koymuştum. En fazla da kan.. Tanrım, kendime hakim olmalıyım.

"Clara! Hazır mısın?" ayna da kendime son kez baktım. Sonra da odadan çıktım. Kapının önünde uykulu uykulu bir Jeremy ile karşılaştım. "Hazırım. Yine de pek razı değilim bu kamp işine.." çantasını yerden aldı. "Emin ol ben hiç razı değilim. Şunu halime baksana! Cumartesi kalkmaya alışık değilim."

Kahkaha attım. "Mutfakta pek taze kan yok.. Yoldan birini avlamaya ne dersin? Taze, taze kan!" elini omzuma attı, "Tanrım! İyi ki senle kardeşim." birden kolumdan tutup beni çekiştirdi. Aniden çekmesiyle bir an kendimi toparlamasam da düşmedim.

Evden çıktık, kapıyı da kilitledik. Andy de gelecekti ama şu an avlanacaktık ve bir kurt'un yanımızda olması inanın hiç sağlıklı değil.

•••

Okula girince herkesin burada olduğunu gördüm. Yani A sınıfının. Hatta Vampirleri bile burada olduğunu gördüm. Aynı ortamda kalmaları ironiymiş gibi duruyordu.

Birbirlerinin korkularından iğrenmiyorlar mıydı yani? İki tür'ün kokusu karışınca, ortaya garip bir koku çıkmıştı. Yüzümü buruşturdum.

"Sevgilim!" birinin bağırmasıyla üçümüz de oraya döndük. Gelen Elizabeth'ti. Cidden ikisi birbirini tamamlıyordu. Jeremy,  koşar adımlarla Elizabeth'e sarıldı. "Bu ikisi deli." Andy'nin konuşmasıyla kıkırdadım. "İnan sana hak veriyorum."

Andy, "Seninki geliyor." Andy'ye baktım, çenesi ile bir yeri gösterdi. Gösterdiği yere baktığım da onu gördüm, Jackson'ı. İçimi yine huzursuzluk kapladı. Biraz kıpırdandım. Jackson'ı her gördüğümde bu oluyordu..

Biraz gülümsemeye çalıştım. Şu an iğrenç göründüğüme inanırım. Jackson, kollarını açıp beni sıkıca sardı.  Kokumu içine çektiğini hissettim. "Mmm. Kan ve çilek kokun birbirine girince bile harika kokuyorsun." tebessüm ettim. Elleri hâlâ belimdeyken geri çekildi. Yanağımı birden öptü.

"Sarılmayı kesin. Profesör geldi." Andy'nin uyarısıyla geri çekildik. Jackson'ın biraz arkasında profesör ve öğrenciler vardı. "Gidelim." elimden tuttu ve profesör'ün yanına ilerledik.

"Evet, gençler. Birazdan servisler gelecek, sonra kamp alanına doğru gidiceğiz. Vampirler ve kurtlar ayrı servisleri binecek. Kavga olsun istemeyiz." profesör sözünü bitirince konuşmalar başladı. Sıkkınlık ile ofladım.

•••

Ormandaki patikadan ilerlerken sağa sola sallanıp duruyorduk. Tabi, bunu fırsata çeviren Jackson omzumda yatıyordu. Aman ne büyük ironi! Tam tersi olmadı lazımdı.

Şikayetçiydim yada değildim. Emin olamıyorum.. İçim daralıyordu. Özellikle ormana girince olmuştu. Tanrım.. Belki ormandan dolayı dedim. Ama cidden orman karanlıktı. Ağaçlar sanki üstümüze geliyordu. Ve fazla ağaç olduğundan karanlıktı. Ama çok değildi.

Sabahın ilk ışıkları ağaçların arasından yansıyordu. Bu görüntü, ağaçlar çok olunca oldukça hoş duruyordu.

Omzumda kıpırtı hissedince, camdan bakışlarımı ayırdım. Omzuma baktığım da Jackson'ın yeni, yeni uyandığını gördüm. Gözlerini zorlayarak açtı. Beni görünce kendine geldi. Gülümsedi, gülümsemesine karşılık olarak sahte bir şekilde gülümsedim.

Üzgünüm..

Diye geçirdim içimden. Gülümsemek istemiyordum. Sanki, sabah ki enerjim sömürülmüş gibiydim.