2

4.9K 276 201
                                    

Ellerimi oflayarak saçlarıma geçirdim ve elimdeki kalemi hiddetle bir kenara fırlatıp yazmakta olduğum kağıdı buruşturdum. Hayır imkanı yoktu. Kimse bize inanmayacaktı. Onlara getirebildiğim kadar kanıt getirmeme rağmen hâlâ kimse alfa ve omega ayrımı denen şeye inanmıyor hatta gülünç buluyordu. Bu fikre inanan kişiler benle beraber sadece altı kişiydi.

- Jungkook o buruşturduğun kaçıncı rapor ha ? ㅋㅋㅋ

Kafamı boş boş bakışmakta olduğum yumruğumun içindeki buruşmuş kağıttan kaldırıp elinde bir fincan kahveyle masaya yaslanmış bana kıkırdayan ekip arkadaşıma baktım.

- Sen önce boyunu uzat da ondan sonra bana gül.

- Seni pi-

- Şşş ofiste küfretme ceza alacağız bak yoksa.

- Aisshh.. iyi.

Ekip arkadaşımı sinir etmenin verdiği gurur verici gülümsemeyle önüme geri döndüm. Yaklaşık beş gecedir uyumuyordum ve artık damarlarımda kan değil kahve aktığını hissediyor gibiydim. Yorgunluktan ölmeme ramak kalmıştı.

- Jimin bu gece sen nöbete kalsan olur mu ? Ben uyuyacağım biraz.

- İyi ben kalırım. Ama bir daha bana kısa dersen seni asla uyutmam duydun mu beni ?!

- Tamam tamam ㅋㅋㅋ

Çok dağınık duran masamın üzerinden telefonumu ve cüzdanımı aldım ve benim yerime oturması Jimin'e yer açtım. Artık eve gitmem en iyisiydi. Zaten ertesi gün yeniden ofise gelecektim bir an önce uyuyabildiğim kadar uyumayı planlıyordum.

Cüzdanımın içinden arabamın anahtarını çıkardım ve ofis binasının merdivenlerini inmeye başladım. Her ne kadar bu gecelik işime ara vermem gerekse de kafam hâlâ çok dalgındı. İnsanlara gerçekleri nasıl kanıtlayacağımı düşünüyordum. Ayrıca fikirlerimin doğru olup olmadığını sorguluyordum.

Alfa ve omegaların en temel özellikleri arasında tenlerinin kokusu olduğunu okumuştum. Tabi okuduğum şey resmi bir makale değil sadece bir teori yazısıydı. Ama bu fikre inanan çoğu kişi bu özelliğin doğruluğunu onaylıyordu.

Yazılanlara göre alfaların sert ve omegaları cezbeden bir kokusu vardı. Bu koku erkek alfalarda yoğun ve erkeksi bir kokuyken kadın alfalarda ise keskin ve erkeklere göre daha az güçlü bir kokuydu. Omegalarda ise bu tam tersiydi. Tenleri savunmasız ve saf bir kokuyla donatılmıştı. Tıpkı küçük bir çiçeğin veya ufak bir meyvenin kokusu gibiydi.

İki tür de birbirini çeken zıt ama uyuşan özelliklere sahipti. Bu beni ister istemez çevremde benzerlikler aramaya itiyordu. Bazı özellikleri aşırı derecede insanlara benziyordu. Ayrıca bazı insanlar alfalar ve omegaları farklı varlıklar değil, yaratılış özelliği olarak kabulleniyordu. Ama ekibimle bir süre araştırma yaptıktan sonra bunun yanlış olduğuna kanaat getirmiştik. Çünkü bu düşünceyle bulduğumuz kanıtlar tamamen birbirine ters düşmekteydi.

Bundan bir ay önce birkaç bölgede başka bir araştırmayla ilgilenirken tesadüfen bulduğum DNA örneklerini toplamış ve analiz için labaratuvara göndermiştim. Bazılarının sonuçları bile çıkmamışken bazılarının sonuçları çok şaşırtıcıydı. Başka bir sonuç beklerken aldığım dönüt beni daha da meraklandırmıştı.

DNA örneğini birkaç canlıdan da alınan tüy ve tırnak örnekleriyle karşılaştırdığımda yapısının hayvanlarınkiyle uyuştuğunun farkına varmıştım. Oysaki analiz edilen şey bir insan saçıydı. Tam anlamıyla şok olmuştum.

Bu büyük bir yenilikti. Bu insanlarda şekil değiştirme veya morphing denen şeyi bulduğumuz anlamına mı geliyordu ? Ya da hayvan/insan melezleri gerçek olabilir miydi ? Çıkan sonucu ekip arkadaşlarıma gösterdikten sonra onlar da en az benim kadar şaşırmıştı. Hatta belki benden daha çok. Çünkü onlar da ilk balta bana inanmıyorlardı.

Hiç bir hayvan ve bir insanın karışımının nasıl şeyler ortaya çıkarabileceğini hayal ettiniz mi ? Yunan mitolojisi okuduğum olmuştu. Orada satir, minator ve onlar gibi bir çok yarı insan ve yarı hayvan yaratıkların geçtiğini görmüştüm. Ve böylelikle teorilerim de şüphelerim de artmıştı.

Kafamdaki düşüncelerle gözlerimi yoldan ayırmadan araba sürüyordum. Bana fikirlerim yüzünden çok kişi deli demiş ve dalga geçmişti. Evet kabul ediyordum bu delice bir düşünceydi veya aptalca. Ama gerçeklik payının bu kadar yüksek olması da beni korkutuyordu.

Kısa bir süre geçtikten sonra evime varmış ve arabamı boş bulduğum bir yere park edip aşağı inmiştim Arabamı düzgün park edemeyecek kadar yorgun ve düşünceliydim.

Arabamı kilitleyip anahtarı cebime attım ve bu sefer evimin anahtarını çıkarttım. Uyumak için yaklaşık beş saatim vardı. Daha sonra yeniden ofise gitmem ve işime devam etmem gerekiyordu.

Kapıyı anahtarımla açtım ve ışığı açmadan içeriye girip kapıyı arkamdan kapattım. Ben içeri girer girmez salonumdan ufak tüylü bir canlı yavaş yavaş yanıma geldi. Daha sonra da başını kaldırıp bana boncuk boncuk bakmış ve miyavlamıştı.

Gülümseyerek çantamı yere bıraktım ve yere çöküp minik canlıyı kollarımın arasına aldım. Ben onu kollarının altından alırken patilerini aşağıya sallandırmıştı. Hâlâ aynı şekilde bana bakmaya devam ediyordu.

- Ben de seni özledim~

Sanki beni anlıyormuş gibi başını yana yatırıp miyavlamıştı. Onu okuldan gelirken kaldırımda titrerken bulmuş ve ceketimle sarıp eve getirmiştim. Annem de onu beslemiş ve veterinere götürmüştü. Meğer onu tam zamanında bulmuştum ölmek üzereymiş. Beraber kararlaştırıp adını Yoongi koymuş ve onu evimize kabul etmiştik. Çok uzun süredir de yanımda yaşıyordu.

- Sen hâlâ uyumadın mı hm saat gecenin üçü ?

- Meow~

- Tamam öyle olsun ㅋㅋㅋ

Onu yere bırakıp ceketimi çıkardım ve askıya astım. O da o sırada hep yaptığı gibi beni izliyordu. Bir nefes verip salona gittim ve kravatımı gevşetip kendimi yorgunca kanepeye bıraktım. O da peşimden salona gelmiş ve zıplayarak yanıma çekmişti. Yorgunca elimi kaldırıp kulaklarının arasını okşadım. Gözlerim yorgunluktan kapanıyordu. Elimi geri çekecek gücü kendimde bulamayıp gözlerimi kapattım ve gözlerimi kapattım. Bir süre sonra elimin altı boş kalmış ve Yoongi başını çenemin altına gömüp mırıltılar çıkararak uyumaya başlamıştı. Ne kadar süre öyle durduğumu bilmiyordum. Ama gözlerimi açtığımda çoktan sabah olmuş hatta vakit akşama yaklaşıyordu.

Gözlerimi kırpıştırarak açtım. Karşıma çıkan ilk şey beyaz bir kuyruk ve boş bir tavandı. Başımı hafifçe eğip beyaz kuyruğun sahibi olan canlıya baktım. Kendileri hâlâ istifini bozmadan uyuyordu. Hafifçe gülümsedim ve yavaşça doğruldum. Kim bilir kaç saat uyumuştum. Üstelik işe de gitmemiştim patronum beni öldürecekti. Ama önceki yorgunluktan ölmek üzereydim.

Başını koynuma koymuş beni yatağı gibi sahiplenmişçesine uyuyan Yoongi'yi alıp nazikçe kanepeye bıraktım. Ben onu kanepeye bırakır bırakmaz gözlerini çizgi şeklinde aralayıp bana bakmıştı. Onu uyandırdığım için suçlu hissetmiştim.

- Özür dilerim Yoongi~ uyandırmak istememiştim.

- Meow~

Kendini kanepeye atmış sırtüstü yuvarlanarak bana bakıyordu. Hafifçe tebessüm ettim ve ufak hareketlerle karnını okşadım. Hoşuna gitmişti sanırım mırıltılar çıkarıp miyavladı. Gülümseyerek yerimden kalktım. Daha yapmam gereken çok fazla işim vardı.


𝐀𝐌𝐁𝐈𝐓𝐈𝐎𝐍 - Jjk+MygHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin