- Ne yapıyorsun Jungkookie ?"
Bana merakla bakan ışıltılı gözlerin sahibinden duyduğum cümle ile utançtan yıkılacak gibi oldum. Haydi bakalım Jungkook, haydi kurtar bu durumu şimdi. Bir anda geriye doğru adımladıktan ve ağzımı bir şeyler söylemek adına açtıktan sonra da maalesef kendimi daha da rezil etmeyi sürdürdüm.
- Yemin ederim ki göründüğü gibi değil ben sadece-
Narin bir kıkırdama ile yerinden doğrulmasıyla cümlemi yarıda kestim, kızmış veya iğrenmiş gibi görünmüyordu ? Yattığı yerden yataktan destek alarak doğrulmuş ve ince, kemikli eliyle kuyruğunu düzeltmişti. Kendimi bu hareketleri aptal bir hayvan gibi izlemekten alıkoyamamıştım. Belki de cidden aptal bir hayvan genleri taşıyan bir alfa olabilirdim ? Ama aptal olanlarından.
- Kokun çok keskin, uykumu böldü. Ayrıca izlendiğim zaman bunu hissedebiliyorum.
Dişleri gözükecek şekilde sırıtmıştı, harika. Evcil hayvanıma (?) rezil olmadığım kalmıştı bir tek. Gerçi artık evcil hayvanım mıydı onu da bilemiyordum. Ona bakarken bir anda benden nasıl da uzaklaşıyor gibi gözüktüğünü hatırlayarak ona bir adım atarak yaklaştım. Bunu soracaktım.
- Hey Yoongi. Biliyorsun ben senin her zaman iyiliğini düşünüyorum, benden soğumadın öyle değil mi ?
Ayağım ile gergince yeri eşeliyordum bunları söylerken, kalbimin köşesine sanki küçük bir bıçak saplanmış gibiydi. Acıtıyordu. Ayaklarını yataktan aşağıya indirdiğini ve atlayarak ayağa kalktığını görmüştüm. Sonrasında belini düzleştirdi ve esnedi. Fazla rahat görünüyordu.
- Elbette biliyorum, ama hala cevaplamadığın sorularım var.
- Ne.. ne demek istiyorsun ?
Küçük bir sırıtış yerleşti yeniden dudaklarına. Pembe, güzel dudaklarına.
- Neyi kastettiğimi bildiğine eminim.
Siktir, onu sevdiğimi söylemiş oluşumu kastediyordu tabi ki. Detayları duymak istiyordu, ne anlamda sevdiğimi. Hayır bunun için fazla erkendi henüz bilemezdi. Hafifçe öksürerek boğazımı temizledim ve göz temasından kaçınmaya çalıştım. Ama bakışlarını tüm bedenimde hissediyordum.
- Beni seviyorsun.
- Evet.
- O halde bilmeye hakkım değil mi ?
Belime zarifçe sarılan tüylü bir kuyruk hissetmemle yutkundum, başım aşağıda ve gözlerim de zemine kilitliydi. Yanımda duruyor olmalıydı. Hayır, reddedilmekten de benden soğumasından da korkuyordum. Ağzımı bile açmak istemiyordum. Lütfen ısrar etme Yoongi.
- Bunu sonra konuşsak mı ? Hem sen uyuyordun, seni yanlışlıkla uyandırdım. Uykuya dönebilirsin.
Bu cümleleri başımı bile kaldırmadan kurmuştum. Çok utanıyordum.
Vazgeçmiş olmalıydı, yakınlarımda sezdiğim şekerimsi, yoğun koku yavaş yavaş uzaklaşmış ve belimdeki kuyruk da sarıldığı bölgeyi terketmişti. Rahat bir nefes aldım ciğerlerimi şişire şişire. Bu yakındı.
- Bana ihtiyacınız olursa ben banyoda olacağım.
Bunları dedikten sonra odayı sessizce terketmişti. Umarım onu kızdırmamışımdır diye düşündüm içimden, onu sevmemin yanısıra ona ihtiyacımız da vardı. Ayrıca onu gizlememiz, zor da olsa araştırmalarımıza devam etmemiz. Tanrım, bazen bu meslekten nefret ediyordum.
- Pekala ben de şey, salonda.
~
Saçımı, yanağımı ve kolumu didikleyip duran Jimin'e karşı huysuzca homurdanıyordum. Uzun bir süredir bu koltukta hareketsiz bir şekilde oturmaya ve ona da üzerimi incelemesi için müsaade etmeye çabalıyordum. Fakat sabrımın tükenmeye başladığını itiraf etmeliydim. Elindeki cımbızı yanımızda duran bir sehpaya koydu ve düşünceli bir ifade ile hımladı. Ellerindeki beyaz eldivenleri çıkartırken beni dikkatle süzüyordu.
- Jimin... Tanrı aşkına. Belim çok ağrıyor. Daha ne kadar kaldı ? Böyle giderse ben hala hayattayken üzerimde otopsi yapacaksın.
- Kes çocukluğu, daha yeni başladım. Ama sırf huysuzluğundan dolayı ara vereceğiz.
Gözlerimi devirerek yan masada bizi merakla izleyen Taehyung ve Seokjin'e baktım. Seokjin her zamanki tavrının bir gereği olarak hevesle dökümanları incelerken Tae ise sinir bozucu bir şekilde sakız çiğneyerek çıplak göğsümü inceliyordu. Küçük serseri.
- Bakmaya devam edersen gözlerini oyacağım.
Tae'den duyduğum arsız kahkaha ile elimi alnıma yasladım, Tanrı'dan sadece biraz daha sabır diliyordum. Jimin eldivenlerini sehpaya bıraktıktan sonra bilgisayar ekranına döndü ve onca zaman boyunca not aldığı şeyleri yüksek sesle bize okumaya başladı. Onun sesini duymamla kafamı o tarafa çevirmiştim ilgi ile.
- Alfa oluşun ile alakalı bazı şüphelerim vardı ama sanırım Yoongi cidden de haklı. Metabolizman bile bizlerden farklı çalışıyor. Koku konusunda bir şey diyemiyorum, normal olarak o kokuyu alamadığımız için. Ama geçen sefer aynada kendine bakarken deneyimlediğin şeyleri de gözden geçirdim.
Bir iç çektim, içimde tuhaf bir korku vardı. Büyük ihtimalle hakkımda düşündüklerimiz doğruydu. Bu da beni de aranan, nadir bir canlı yapıyordu. Ama şu ana kadar hiç uyanmamış olan taraflarımı yeni yeni keşfetmenin şokunu ise yaşamayı sürdüyordum. Hiç bilmediğim alışkanlıklarım ve özelliklerimle tanışıyordum.
- Peki ya Yoongi ? Bu onun yakınlarında durmamı sakıncalı mı kılıyor o halde ? Alfaların kendilerini omegaların yanında kolay kolay dizginleyemediğini söylüyorsun. Ondan uzak mı durmalıyım ?
Jimin dudaklarını dişleyerek gözlüklerini düzeltti, gözlük camlarından küçük bir ışık parçası yansıyarak gözlerime çarpmıştı. Bakışlarını ve konsantrasyonunu ekrandan çekmeden söylediklerimi cevapladı.
- Bunu bilemeyiz. Bu senin iraden ve kendini keşfedişin ile alakalı, senin yerine kararlar almaya kalkarsak her şeyi mahvetme ihtimalimiz bile var. Kendin olman en iyisi.
Başımı anladığımı belli edercesine sallarken ellerimi izliyordum, dalgındım. Oturduğum yerden kalkarak bir köşede duran tişörtümü üzerime geçirdim. Bu Taehyung'ın aç bakışlarının sönmesine sebep olmuştu.
- Bugünlük bu kadar yeter. Yoongi'yi kontrol etmeye gidiyorum, yatalım artık. Sonra yeniden devam ederiz. Kapıları kilitlemeyi de unutmayın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐀𝐌𝐁𝐈𝐓𝐈𝐎𝐍 - Jjk+Myg
Fanfiction"Sen sadece insanların taleplerini karşılayabilmek için varoldun Yoongi." •Omegaverse• Top: Jungkook Bottom: Yoongi -Bu ficteki olaylar asla direkt olarak idollere zarar verme, tecavüz, hakaret etme vs. amaçlı değildir kişiler sadece fic senaryosuna...