- Bay Jungkook bu nedir acaba bana açıklar mısınız ?
- A..ama efendim oradaki t..tüm veriler araşt-
- Çek şu zırvalığı gözümün önünden uğraşacak daha mantıklı araştırmalarımız var. Şu omega mıdır alfa mıdır şu saçma batıl inancı da at beyninden.
- Efend-
- Jungkook. Yeter dedim. Size gerektiğinden de fazla süre verdim. Artık tahammülüm kalmadı. Ekibinle beraber tüm eşyalarını topla ve ofisi boşalt. Çıkabilirsin.
Ümitsizce müdürün masasındaki dosyayı kendime çektim ve kucağıma aldım. Yapabildiğim tek şey öfkeden dolmak üzere olan gözlerimi kırpıştırmak ve müdürün önünde hızlıca eğilip oradan gitmekti.
Aylarca bu araştırmaya yoğunlaşmış, geceler boyu uyumamış, doğru düzgün yiyip içmemiş hatta hastayken bile yerimden kalkıp çalışmıştım. Ama görünüşe bakılırsa yaptığım her şey boşunaydı.
Dosyayı göğsüme bastırdım ve hıçkırmamak için dudaklarımı birbirine bastırarak çıkış kapısına doğru hızla ilerledim. Özgüven durumumu şu an yerle bir olmak tabiriyle bile kullanabileceğimi düşünmüyordum. Çok daha beter hissediyordum.
- Hey Jungkook sen iyi misin nereye gidiyorsun ?
Beni çıkışa giderken arkamda duyduğum tanıdık ses bile durduramamıştı. Jimin beni de araştırmamızı da bu halde görürse eminim ki berbat hissederdi. Yüzüne kapı dışarı edildiğimizi söyleyebilecek gibi hissetmiyordum. Mesaj atmaya karar vermiştim.
Jimin'i geride bırakıp çıkış kapısından çıktım ve kapının arkamdan kapandığına emin oldum. Ben elimi kapının kolundan çeker çekmez gözlerim bulanıklaştı ve gözyaşlarım benim iradem dışında yanaklarımdan aşağı süzüldü.
Tüm bunlar benim elimdeki tomarlarca kağıdı ve dosyayı yere atmamı ve ellerimle yüzümü kapatarak dizlerimin üzerinde yere oturmamı takip etti. Gözyaşlarım parmaklarımın arasından süzülmeye ve omuzlarım titremeye devam etti dakikalar boyu. İşte geldiğim son nokta burası olmalıydı. Artık işsiz kalmış ve zamanımın çoğunu ziyan etmiş bir haldeydim.
Boğazıma bir yumru tıkanmış gibi hissediyordum. Yutkunmamı engelliyordu. Ellerimi yavaşça yüzümden çektim ve başımı aşağı eğdim. Kelimenin tam anlamıyla salya sümük ağlamıştım, buralarda bir yerde bir paket peçete olmalıydı.
Ben akmış burnumu tutarak tek elimle ceplerimde peçetemi arıyordum ki bir elin usulca omuzuma dokunduğunu hissettim. Burnumu tutarak başımı elin sahibini görebilmek amacıyla kaldırdığımda karşımda yine tanıdık bir yüz görmüştüm.
- Jungkook ? Neden ağlıyorsun sen ?
Omuzumdaki elin sahibi biraz uzun bir süre önce kavga ettiğimiz Taehyung'a aitti. Bir sebepten dolayı ciddi bir şekilde tartışmıştık ve aramız açılmıştı. Şimdi benim başımda durmuş bana bu endişeli gözlerle bakıyor olması gayet ilginçti.
- Bu seni ilgilendirmez.
- Burnun mu akıyor aishh çok feci ağlamışsın şu haline de bir bak. Bekle sana peçete bulalım.
Ben hâlâ yerde dururken o ellerini omuzunda asılı olan kahverengi deri çantasına attı ve karıştırmaya başladı. Aramız soğuktu onun şu an beni burada ağlamaya terkedip gitmesi gerekiyordu. Neden bana yardım etmeye çalışıyordu ki ?
Tek elimi yere koyup ayağa kalktım ve yanından geçip gitmeye kalkıştım. Ama ben tam giderken kolumdan tutmuş ve bunu yapmama engel olmuştu. Ah cidden neden yapıyordu ki bunu ?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐀𝐌𝐁𝐈𝐓𝐈𝐎𝐍 - Jjk+Myg
Fanfiction"Sen sadece insanların taleplerini karşılayabilmek için varoldun Yoongi." •Omegaverse• Top: Jungkook Bottom: Yoongi -Bu ficteki olaylar asla direkt olarak idollere zarar verme, tecavüz, hakaret etme vs. amaçlı değildir kişiler sadece fic senaryosuna...