RESİM:: SAYE ACAR
Geceyi ablama dediğim gibi Yağmur'da geçirdim. Gece çok kötü kabuslar gördüm. Ben küçükken babam beni döver geceleri taciz eder ve okul parasını kendisi ödediği için o parayı benden alırdı. O yaşlarda param içindir için mendil satardım. Selim Abi ile tanıştım. Barı vardı. 2 tane. Biri efkarlı diğeri ise hareketliydi. 15.20 gibi. Daha akşama hazırlık yapıyorlardı. O zaman bana söz verdi. Benim her zaman yanımda olacağına. Kimsenin haberi yoktu tabii ki babamın beni dövdüğünden ya da taciz etti. Sadece ben ve rüyalarım biliyordu. Bu gece de babamın üzerime doğru geldiğini ve benim kaçtığımı gördüm.
Bunları yaşamayı hak etmiyordum. Benimde bir çocukluğum olmalıydı. Annemle babamla birlikte okul pikniklerine katıldığım bir çocukluğum.
Ama yoktu annem gitmiş ... Belki de bu zamana kadar ölmek ama bizim haberimiz yoktur. Kim Bilir?
Bile ben bile hissetmiyordum. Bir kayıt yaşandı. Ama nerede?
Annem beni 40 günlükken bırakmış. Yani 16 Kasım'da. Bu günde 16 Kasım'dı. Her yıl bu gün bir mutsuzluk gerekiyor bende. Ama yine de gülerek sanki bu gün hiçbir şey olmamış gibi gezerdim. Herkes daha titrerdi bu gün üstüme. Şimdi ise üzerimi giyiniyordum. Dışarıda yağmur başlamıştı. Mavi anne Jean krem rengi üzerime tam oturan bir balıkçı, ayakkabı olarak da krem rengi bileğimi biraz üstünde olan botlarımı giydim. Bunlar Yağmur'da olan kıyafetlerimdi. Gerek olur diye birkaç kombinelidirdım. Telefonum çaldı. Yağmur'un odasından çıkarken telefonu açtım. Arayan Didem'di.
Efendim? diye sordum.
"N'aber ne bugün yapıyorsunuz?" dedi.
"Valla benim dersim var. Yağmur'un yok ona bir sorayım istersen." Dedim. O da
" Gerek yok ya senin de dersin varmış. Akşam Selim Abinin barında buluşalım. Eğlenceli mekanda. Ne dersiniz?" dedi. Yağmur aşağıda kahvaltı yapıyordu. ' olur gidelim' deyince akşam buluşamaya karar verdik. Yağmur bir iştahla kahvaltı yapıyordu ki gören de bu kızı 40 yıl aç bırakmışlar der. Bense tam tersiydim. Kahvaltı hiç yapmazdım. Çok saçma bir şeydi bence. Hem bana kahvem yetiyordu. Daha ne isteyeyim. Ders saatim yaklaşınca
" Hadi görüşürüz. 45 dakika sonra dersim var. Anca giderim zaten." Dedim.
" Tamam sen nasıl istersen. Akşamı sakın unutma!" dedi. Yanağından makas alıp üzerime deri ceketimi giydim elime de çantamı alıp çıktım. Seviyordum bu kızları be! Her yıl bu gün beni dışarı çıkarırlardı. Hayatımda iyi ki dediklerimdendiler. Taksiyi durdurup bindim. 25 dakikada okula geldik. Parayı ödeyip aşağı indim. Kartımı okutup binanın içine girdim. Kafeteryadan kahvemi alıp yukarı kata sınıfıma çıkmak için merdivenlere yöneldim.
Karşıdan dünkü sarı çıyan geliyordu. Ne yani biz aynı okulda mıydık? Yuh be! Bir de avukatların dersine giren bir profesörün yanında bir şeyler konuşuyordu. Ne yani meslektaş mıydık? Allah'ım sabah sabah bu ne sürpriz? Yanlarından geçerken profesör kıza
" Sonra görüşürüz Selin." Dedi. Demek adı Selin'miş. Güzel. Ne de olsa bana iftira atmıştı. Bunu unutacağımı sanmamıştır umarım. Sınıfa girip ortalardan bir yere oturdum. Selin'de içeri girdi. Ne yani bu kız sınıfını mı değiştirmiş?
2 SAAT SONRA
Derslikten çıkarken kızları aramak için rehbere basacakken fotoğraflara bastım. Bir video vardı. Videoyu açıp izlediğimde Selin'in kahveyi kendi üzerine kendisinin döktüğü görünüyordu. İşte bir kanıt. Merdivenlerden aşağı inerken biri seslendi.
" Saye!" arkamı döndüğümde Karan olduğunu gördüm. İşte iyi insan delilin üzerine gelirmiş.
" Efendim?" dedim. " Daha asistanlığın bitmedi. Bu günde devam edeceğiz biliyorsun değil mi?" dedi. Yapmacık bir şekilde gülümsedim.
"Sana izletmek istediğim bir şey var." Deyip videoyu açıp izlettim. Yüzünden gerildiği belli oluyordu. Konuşmaya devam ettim
" Yani ben haklı olduğum bir konuda asla özür dilemem. Bir de ablama ne diyorsan de umurumda değil anladın mı?" dedim. Gözlerim doldu. Ablama babamın bana yaptıklarını söylemeye çalıştığımda bana inanmamıştı. Karan'da inanmıyordu. Bir kaç gün sonra unutacağım birine kendimi kanıtlamaya çalışmam çok saçma ama haksızlığa gelemiyordum. Hemen gözlerim doluyordu. Onun bir şey söylemesine izin vermeden hızlıca aşağı indim. Okuldan çıkıp arabaya binecekken
" Saye! Durur musun?" diye bağırdı Karan.
" Ne var?" dedim. Sakin olacaktım. Bu gün daha hassasken birilerini kırmaktan korkuyordum.
" Daha yeni tanıdığım birine güvenmemi nasıl beklersin?" dedi. Artık sinirden gülüyordum.
" Yeter ya! Gerçekten yeter .Tamam inanma bana. Umurumda da değilsin zaten! Sadece beni yanlış tanıma diye sana bu videoyu izlettim. Sen bu videoyu izlememiş gibi yap. Seline inanıp güvenmeye devam et." Dedim. Arabaya binip oradan uzaklaştım. Ne zaman canım sıkılsa, üzülsem, annemi özlesem geldiğim bir yer vardı. Bir uçurumun kenarı. Arabayı durdurup aşağı indim. Dizlerimin üzerine oturdum. Sessizce ağladım. Sadece ağladım.
Bu kadar acıyı neden yaşıyordum. Dayanacak gücüm kalmamıştı. Çevreme hiçbir şey yokmuş gibi davranıp hiçbir şey yokmuş gibi gülmekten yoruldum ben. Arabama bindim. Buraya çok uzak olmayan bir ormanda bir yer vardı. Ayın her 16'sında buraya gelir annemin en sevdiği çiçek olan kasımpatı ekerdim. Arabadan çıkardığım oyuncak kazmayı ve kasımpatıyı alıp ektim. Suladıktan sonra arabaya binip bara gitmek için yola çıktım.
KARAN'DAN
Bu kız ne yapıyor burada. Öyle ağlayarak gidince merak edip peşinden gittim. Şimdi bir uçurum kenarına gelmiş, yere oturmuş hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Hayatında her şey yolunda giden biri için fazla dramatik görünüyordu. Arabasına tekrar binip yanımdan geçti eğildiğim için beni fark etmemişti ve fazlasıyla dalgındı. Takip etmeye devam ettim. Şimdi ise bir ormanın içinde kare bir yere çiçekler ekilmiş alanın başında duruyordu. Bagajdan kürek ve yine aynı tür olan çiçekten ekti, suladı ve onlarında yanına oturup yine ağladı. Arabasına binip şehre karışınca takipten çıktım. Şirkete babamın yanına gittiğimde odasına girip
" Kızı istediğin gibi 2 yıldır takip ediyorum. Biraz önce de uçurumun kenarında ağlıyordu. Senin bahsettiğin gibi bir kız değil. Yani insanları takmayan biri değil. Çevresindekilere gerçek kendisinin göstermiyor. Başkasının yanında ağlamıyor. Sürekli gülüyor." Dedim. Babam dik dik baktı ve
" Sakın aşık olayım falan deme." Dedi. Aşık olacağımdan değil de yine de sordum. Çünkü babam bana sadece bu kızı takip etmemi istedi ve en sonunda da onu kendisine vermem gerektiğini söyledi.
" Baba ya aşık olursam .İşler ya senin planladığın gibi gitmezse? Planı bana anlatmayacak mısın?" dedim. Hadi be adam anlat işte. Ben de farkına varayım insanlara ne yaptığımın.
" Hayır. Sen babana güven biliyorsun ben zarar vermem hem de bir kadına asla!" dedi. Bu yönünü seviyordum. Hak etmeyene bir şey yapmıyordu.
"Neyse ben kalkayım işlerim var." Dedim. O da
"Tamam oğlum." Dedi.
Odadan çıkıp asansöre bindim. Telefondan yardımcılarımdan biri olan Adem'i aradım.
"Kız nerede?" Dedim. O da
"Bir bara geldi abi. Konumunu atıyorum sana." Dedi. Telefonu kapatıp asansörden indim. Arabasına binip üzerimi içindir için evin yolunu tuttum. Aklıma takılan şey ise sabah hıçkıra hıçkıra ağlayan kızın akşam barda ne işi vardı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECEDEN DOĞAN GÜNEŞ
RomanceEn başında çıkar uğruna peşinde oldugu birini gerçekten tanıyınca çıkarı uğruna hâlâ savaşabilecek mi? "Yoksa her şeyim." dediği kadın uğruna vazgeçecek mi? Peki kadın aldığı onca yaranın üzerine bu darbeyi kaldırabilecek mi? Affedecek mı sevdiği a...