Kısık bakıyordum bugün bana, kahvaltı da etmiyordun.
Düşünceliydin, sitemliydin belki de.
Oysa ellerin arasında duran çatalı bükecek kadar yoğun bir çaba sarf etmemiştin.
Kirpiklerin yere uzanan halıya dökülmüştü.
Dalgındın ve karamsar.
Ölüm gelse, kıyamazdı güzelliğine.
Ah öyle güzelsin ki Aidan, irislerin içinde yanan ateşin çıtırtıları kulaklarımda nadide bir ses bırakıyor.
İlaçlarını içtin mi diye soruyorsun bana, sahi içmiş miydim?
Zihnimi yokluyorum, her düşüncem bakışlarına çarpıyor.
'Hatırlamıyorum.'
Kafam karışmış bir şekilde gözlerinden kaçıyorum.
Bir tedirginlik basıyor, hasta oluyorum.
'İlaçlarını iç. '
Gölgen üzerime düşüyor, acılı bir bakışını yakalıyorum.
Rengimin soluk küllerini yansıtırken, ev anahtarını alıyorsun.
Dış kapıyı açarak dimdik bana bakarken sarsılıyorum.
Gitme, yalnızlaşıyorum Aidan.
Dilim düğümleniyor, boğazımda yaşlar birikiyor.
Aidan sen acımasızca kapıyı çekerken kapıyı kilitlemeyi de unutmuyorsun.
Fakat üşüdüğümü unutuyorsun ve ben kapattığın kapılar ardında yıllanıyorum.