Cuma günlerinin en sevdiğim yanı ertesi günün tatil olmasıydı. Okul kapısından girip etrafa baktım.
İnsanlar bana bakıp kıkır kıkır gülüyordu ve bu durum biraz sinir bozucuydu.
Yine de umrumda değildi. Gökçe sayesinde insanları umursamamayı biraz da olsa öğrenmiştim. Sımıf kapısını açıp içeriye girdim. Her kes bakışlarını bana çevirmiş ve tuhaf bir sessizlik oluşmuştu.
"Delimiz sınıfa geldi."
Komik miydi yani?
"Cidden Erkut senden hiç beklemezdik."
Kim olduklarına bile bakmadan sessizce sırama geçtim.
İnsanları umursamamak güzeldi. Bu hayat benim hayatımdı ve onların ne düşündüğü önemli değildi.
Şimdi tek yapmam gereken Gökçe'ye kendimi affettirmekti.
Kafamı sıraya koyum gözlerimi kapattım. Onu gerçekten özlemiştim...
*
Sonunda öğle arasına girmiştik. Her yerde Gökçe'yi arıyordum.
Bahçenin arka tarafındaki çardaklardan birinde mavi, kedi kulaklarına benzeyen kapüşonlu bir hırka giyen başka kim olabilirdi ki?
Ellerimi cebime koyup gülümsedim ve yanındaki boşluğa oturdum.
Yerinde sıçrayıp elindeki kitabı yere düşürdü. Yerdeki kitabı alıp kaldırdı. Bir kitaba bir de bana baktı ve kaşlarını çattı.
"Seni affetme yüzdem şu an %20 daha da düştü."
Elimdeki kitabı ve ayraçı gösterdi.
"Şimdi nerede kaldığımı bulmam gerekecek. Hem de en heyecanlı yeriydi."
Dudaklarımı ısırdım ve ona baktım.
"Üzgünüm."
"Ne söyleyecektin?"
"Aslında şey..."
Kalbim çok hızlı atıyordu. Etrafa baktım, ne kadar eskisi kadar insanları umursamayan birisi olsam da yine de bu yapacağım şeyi burada yapamazdım.
Gökçe'nin kolunu tutup yürümeye başladım.
"Ne yapıyorsun?"
"Şş sadece gel."
"Beni böyle çekiştirdiğin için %30 daha da azaldı yani geçen yaptıklarının affetme oranıma olan iyi etkisi azalmaya başladı."
"Bir dakika sus ama."
"%35"
Hala elini tutarken durup etrafa baktım. Sonra ona baktım ve gülümsedim.
"Ne bakıyorsun öyle?"
"Hiç itiraz etmedin hoşuma gitti."
Kaşlarını çatıp elini çekmeye çalıştı ama daha sıkı tuttum. Neredeyse kurtulacakken diğer elimle de destek aldığımda gülmeye başladı ve pes etti.
"Bu arada %50 oldu neden bilmiyorum canım yüzdeyi arttırmak istedi."
Köşeyi dönüp sonunda kimsenin olmadığı bir yer buldum ve rahat bir nefes aldım.
"Ee neden geldik buraya?"
"Çünkü şey..."
"Ne?"
Diye sordu gülerek.
"Yoksa ö-"
Hızla ayak parmaklarımın üzerinde yükselip yanağını öptüm ve geri çekildim.
Kalbim o kadar hızlı atıyordu ki kulaklarım uğuldamaya başlamıştı.
"Lütfen beni affet."
Şaşkınca bana bakıyordu. Dudaklarımı ısırıp yere baktım.
"Bununla seni affedeceğimi mi düşündün?"
Gözlerim dolmaya başlamıştı. Ne yapacağımı bilmiyordum zaten yeterince utanıyordum. Neden bununla affedeceğini düşünmüştüm ki?
Yüzüne bile bakamazken, fazlasıyla aptal ve rezil hissediyordum.
Birden beni kendine çekip yerlerimizi değiştirdi.
Gülümseyip dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Şimdi de benim gözlerim sonuna kadar açılmıştı.
Dudaklarını hareket etmeye başladığında ona karşılıl vermeye çalıştım.
Ellerini yanaklarma götürüp beni daha da kendine çekti. Ben de elimi saçlarına attım. Aklımı kaybetmiş gibi hissediyordum.
Nefes nefese geri çekildi ve gülümsedi. Kızarmış dudakları, yanakları ve dağılmış saçları ile fazlasıyla sevimli görünüyordu.
"Söylemen gereken bir şey daha yok mu?"
"Ha?"
Gülüp elini burnuma götürdü ve sıktı. Sesim tuhaf çıkarken zar zor konuştum.
"Nıdın bıhsıdıyırsın?"
"Sence?"
Sanırım neden bahsettiğini anlamıştım. Gözletimi sıkıca kapatıp açtım.
"Senden hoşlanıyorum."
Kalbim hızla atarken geri geri yürüyüp konuştum.
"Dur! Dur bir şey deme hayır kalp krizi geçiricem yoksa."
Gökçe'yi arkamda bırakıp koşmaya başladım. Az önce olanlar gerçek miydi ya?
Salak gibi sırıtarak sınıfa doğru koşarken birkaç kişiye çarpmıştım ama umrumda değildi.
İçimde kopan fırtınaları dışa yansıtmamak için kendimi zor tutuyordum...
--
Ağğğağağa Erkut neden kaçtın?
Multidekini kim çizdi acabaaaaa dmdjksls
Ne düşündüğünüzü yazar mısınız?
❤️💞🐜