Yavaş adımlarla nikah masasına doğru ilerlemeye başladım. Ben de şahit olarak masada yerimi aldım. Nikah memuruna bakarak, "kusura bakmayın, geciktim."
Bizimkiler hâlâ bana bakıyorlardı. Buna Eren'de dahil. Fakat ben onların hiçbirini de takmıyordum bile. Önüme bakıyordum sadece.
Nikah memuru önce Ceyda'ya, ardından Rüzgar'a malum soruyu sordu. Ve imzalardan sonra ben ve Eren'de imzalarımızı attık. Böylelikle de nikah kıyılmış oldu. Nikah memuru gider gitmez Ceyda'nın hemen yanıma gelip bana sarılması bir oldu.
"Geldin, beni kıramayacağını biliyordum."
Ondan sonra Rüzgar, ardından da Güneş abla bana sarıldı. Serkan'a baktığımda transa girmiş gibi hâlâ bana bakıyordu. Ve ben daha ne olduğunu bile anlamadan o da bana sarıldı. Ve sevinç dolu sesiyle;
"Kuzen, seni çok özledik yaa. Geldiğine inanamıyorum. Hani gelmeyecektin sen. Ama iyi ki geldin."
"Rüzgar ve Ceyda'yı kıramadım."
Gözyaşlarım akmaya hazırlanıyordu yine. Ama soğukkanlı olmalıyım. Ağlamamalıyım. Kendimi tutmalıyım. En doğrusu da bu benim için. Onların dışındakiler ise bana özlemle bakıyorlardı. Hepsi de. Ama biliyorum ki, sarılmaya yüzleri yok.
Anneme ve babama baktığımda onlarda bana özlemle bakıyorlardı. Onları da çok üzdüm. Onlar benim 3 gün sonra geleceğimi sanıyorlardı. Ama ne yapabilirim, onlara söyleyemezdim ya.
"Anne, baba. Ben sizden-" annemin aniden gelip bana sarılmasıyla lafım yarıda kaldı.
"Özür dilemene gerek yok güzel kızım. Biz seni çok özledik."
Annem benden ayrılınca babama döndürdüm bakışlarımı. Ama bana hem özlemle bakıyordu, hem de kızgın bir şekilde. Babam bana böyle bakarsa ben gözyaşlarımı tutamam kii ama. Babam da bunu anlamış gibi bana sarıldı birden.
Babamla da sarıldıktan sonra gözüm önce kızlara takıldı, sonra Umut ve Eren'e, ondan sonra da abime. Sanki kendilerini zor tutuyorlarmışta, sarılmak istiyorlarmış gibi bir halleri vardı. Ve öyle de oldu, Melis birden ağlaya ağlaya geldi ve bana sarıldı. Ben ise hiç bir şey yapamıyordum. Ne sarılmasına karşılık veriyordum, ne de onu itebiliyordum. Kollarım iki yanımdan aşağı sarkık bir şekilde öylece duruyordu.
"Seni çok özledik." dedi ağlamaklı sesiyle. Ağzımı açıp hiç bir şey söylemedim. Onun bu haline diğerlerinin de gözleri doldu. Ama ben de hiçbir mimik yoktu. Melis'te bunu anlamış gibi yavaşça benden ayrıldı ve gözlerimin içine bakmaya başladı. O bakışlarda hem özlem, hem de pişmanlık gördüm. Diğerlerinin gözlerinde de aynı bakışlardan vardı.
Sonra Eren'in annesiyle babası da bana sarıldılar. Ve onlar bana sarıldıkları zaman Eren'in yüzünde bir gülümseme gördüm. Onun gülümsemesini bile o kadar özledim ki. Onları takmayıp masalardan birine oturdum. Diğerleri de benimle birlikte aynı masaya oturdular. Ve düğün başladığı için de müzik çalmaya başladı.
Ceyda sürekli saate bakıp duruyordu. Sanki birisinin gelmesini bekliyormuş gibi. Dayanamayıp sordum.
"Ceyda sen iyi misin? Neden sürekli saate bakıyorsun?"
Benim bu soruyu sormamla masadakilerinde bakışları ona gitti.
"Hiiç, yani, benim bugün abimde gelecekti de, ama hâlâ gelmedi."
Evet, Ceyda'nın birde abisi varmış. Ama yurtdışındaymış. Daha çok önceden öğrenmemize rağmen bir türlü tanışmaya fırsat olmadı. Yani Rüzgar hariç hiçbirimiz tanımıyoruz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EZİĞİN İNTİKAMI 2 (TAMAMLANDI)
Roman pour AdolescentsEziğin İntikamı adlı hikayenin 2. kitabıdır. 🌹🌹🌹 Bakalım Hazal ve Eren'in hayatları ve ilişkileri bundan sonra nasıl ilerleyecek. Yine birileri gelipte ikisinin arasını bozmayı başaracak mı, yoksa hiç kimse onların aralarına giremeyecek mi? H...