"Yapma,yalvarırım yapma." diye bağırdım ölüm çığlığının en acı tonuyla,korku bir duvar olup karşımda hiç yıkılmayacak gibi dururken.
Kızıla çalan gökyüzü ve insanın yüzüne tokat gibi çarpan rüzgar sadece ayın parıltısını gölgelemeye çalışıyordu.
Titreyen ellerimi ağzıma götürüp "Beni bırak,gideyim." dedim boğuklaşan sesimin,işe yaramaz yalvarışıyla.
Safa kendini kaybetmiş bir şekilde bir bana bir karşısındaki adama bakıyordu.
Gözlerimin içine bakarken 'kaybedecek bir şeyim kalmadı' kavramını tüm hücrelerime işlemek istercesine sert ve acımasız bakıyordu.Elleri titrerken o silah elinden yere düşmek ister gibi duruyordu,ellerine ateş açmak ister gibi...
Soğuk hava bedenimi esir alıp bakışlarımı sadece bir noktaya sabitlemişti.
Olanlara şahit olmamak,bu olanları yaşamayacak olmak istedim.
Gözlerimi sıkıca kapatıp sanki o adamı kurtarabilecekmişim gibi tüm gücümü toplayarak "İstemediğin bir şey olduğunda o kişiyi ölümle cezalandıramazsın.
Bırak o silahı.
Daha çok küçüğüz,lütfen bizi istemediğimiz bir hayat yaşamaya mahkum etme.
Bak Safa,daha önümüzde çok zaman var.
Seneye üniversiteye gideceğiz,hayatını mahvetme..."
Sonlara doğru alçalan sesimle ona doğru bir adım attım ve mantıklı konuşarak sakinleştirmeye çalıştım.
Ama öyle öfkeliydi ki...
Öyle öfkeli bakıyordu ki gözleri,o an o bakışları karşısında yok olacağım sandım.Gözleri kanlanmış,tüm öfkesi bir kılcal damarından fışkıracak ve hepimizi yok edecek gibiydi.
Korkuyla elimi alnıma koyup "Derdini konuşarak hallet.
Beni bırak gideyim.
İstemiyorum dedim,defalarca söyledim seni görmek istemediğimi.
Neden beni böyle bir olaya şahit etmek istiyorsun?" dedim sesim titrerken.
Elindeki silahı bana doğru çevirdiğinde tüm vücudum korkuyla karıştı.
Ağzı bağlı olan adam yine de sesler çıkarmaya devam ediyordu.
Elleri ve ayakları bağlı bir şekilde bir sandalyede oturuyordu."Ne yapıyorsun?
Kendine gel." dedim sesim tonlarca duyguyu sırtlanıp ona ulaşırken.
Silahı adama çevirip neşeden uzak bir şekilde,acıyla karışık bir kahkaha attı.
Kalbim göğüs kafesimi parçalayıp dışarı çıkmak istercesine atarken yutkunup Safa'nın el hareketlerini takip etmeye başladım.
Tetiği çektiğinde "Hayır!" diye çığlık atıp ona doğru koştum.
Bana dönüp "Sakın." dedi dişlerinin arasından.
Dizlerimin üstüne çöküp ellerimi kulaklarıma kapattım ve gözlerimi kapattım.
Beynim saniyeleri takip edip sadece bir ses duymayı beklerken,beklediğini alamadığı her saniye rahatlamaya çalışıp tekrar kasılıyordu.
Ayağa kalkıp bir anda Safa'nın koluna vurup silahı elinden düşürmek için bir hareket yaptığım sırada o çoktan tetiğe basmıştı.
Gözlerim kurşunun isabet ettiği yeri görmemek için kendiliğinden kapandığında adamın acı çeken,boğuk sesi kulaklarımı doldurdu.
Şimdiye kadar duyduğum en acılı haykırıştı bu.
Safa'nın elleri titrerken hala silahı havadan indirmemişti.
Bilincini kaybetmiş bir şekilde başını sallarken "Eylül." dedi,dediğinden kendinin bile haberi yokken.Korkuyla çığlık attığımda titremeye başladım.
Vücudumdaki tüm sinirler boşalıyormuş gibi titrerken gözlerimi adama çevirdim.
Titreyen elimle yüzüme gelen saçlarımı çekerken ellerimi yanaklarıma koyup "Ne yaptın sen?" diye bağırdım.
Adam kanlar içinde yerde yatıyordu.
Göğsünden akan kan,tüm gömleğini kırmızının en acılı tonuna boyamıştı.
Adam dizlerini kendine çekerek acılar içinde can çekişirken koşarak yardım etmek için yanına gittim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kolej Züppesi / Raflarda!
Teen FictionHayat iki kirpik arasında acılı bir mesafe. Bazıları bu yolun sonunda çeker acıyı, bazıları doğarken, bazıları hiç çekmez, bazıları onunla yaşar... Eylül kurtulamadı vedanın olduğu bir dünyada acılı sonlardan. Korkusuz yürür bazıları bu yollarda; ko...