╳ ╳ ╳
"Gel hadi. Burada senin için bir şey kalmadı."
Jimin'in yerde küçük bir havuz olmuş kan birikintisinin orta yerinde yatan, eşi olacak sürü liderinin sıcak cesedi yüzünden midesi bulanıyor ve başı dönüyordu. Bu yeni alfa - düşman alfa- elini uzattı. Bakışları kötü niyetli değildi, yaptığı katliama rağmen zararsız görünüyordu.
Jimin yutkundu ve inleyerek vücudunu çevirdi, alfa ona yaklaştığında geriye doğru ayaklarını sürüyerek kaçmaya çalıştı, boynu bir içgüdü ile itaat etmek için açılmış ve alfanın bakışlarından saklanmak için gözleri sıkıca yumulmuştu. Her zamankinden daha korunmasız hissediyordu- çıplak solgun teni kir pasla kapkara olmuştu.
"Korkmana gerek yok." dedi alfa tatlı tatlı.
"Al bakalım." Paltolardan birini ona fırlattı fakat Jimin gözle görülür bir biçimde irkildi, sinirleri bozulmuştu. Belli ki sürü liderinin kokusu, kan kokusundan daha çok iğrendiriyordu onu.Diğer alfa duraksadı, aceleyle ayağa kalkıp odadan çıkmadan önce birkaç saniye düşündü. Jimin kafası karışık bir şekilde onun ayrılmadan önce durduğu yere baktı. Kaçma düşüncesi aklında dolanıyordu fakat sürüsünden gelen korku dolu çığlıklar, dövüşmeye benzer sesler ve acı dolu inlemelerle anında vazgeçti. Ağlamaya bile korkuyordu Jimin.
Diğer alfa birkaç dakika sonra geldi, bu sefer elinde farklı bir giysi parçası vardı. Hiçbir şey söylemeden giysiyi Jimin'in çelimsiz omuzlarına sardı, omega korkuyla geri çekilmeye çalıştığında kaşlarını çattı. Bu yeni koku, hafif çiçek ve tarçın alttonlu sıcacık, mayıştıran bir kokuydu. Jimin göğsünde bir şeylerin hafiflediğini hissetti.
"Sorun yok." Jimin'in elini kendi eline aldı ve Jimin bu sefer, ölü bedenden uzağa götülürken ses çıkarmadı. Tutuşu sıkıydı, ama can yakıcı değildi. "Benim sürümden kimse sana zarar vermez."
Jimin o zamanlar alfaya çabuk güvenmişti- bir tarafı alfanın sözlerinin içtenliğine hemencecik kanmıştı.
Oysa ne de güzel yalan söylemişti.
╳ ╳ ╳
Jimin gözlerini kırpıştırarak Hoseok'a baktı. Beta, muhtemelen sürüde zorunda olmadığı halde isteyerek arkadaşça davranan tek kişiydi. Jimin boğazını sıkan hissi, karnında gezinen suçluluğu ve atlamadığı şok yüzünden titreyen ellerini yok saymaya çalıştı.
"İyi misin Jimin?"diye sordu Hoseok, gülümsemesi sıcacıktı. Gerçekten çok güzel ve hoş biriydi, ve Jimin gözleri betaya ilk değdiği andan beri onun hakkında böyle düşünüyordu. Öyle çok iletişim halinde değillerdi ve Hoseok, Jimin buraya gelir gelmez hemen arkadaşı olmamıştı, sadece sürüdeki diğerleri gibi kaba değildi.
Jimin göğsünü tırmalayan sızlanmayı ve utançtan gözlerine biriken sıcak göz yaşlarını bastırarak kafasını salladı ve Hoseok'u onayladı.
"Gidip ona görmelisin. Senin için çok endişelendi, dikişleri atılır atılmaz yataktan kalkmaya çalıştı." Hoseok ona küçük bir gülümseme verdi.
Jimin kendini yere bırakmak istedi. Tam bir meziyetti, en başından beri bunun iyi bir fikir olmadığını biliyordu zaten. Korkunç bir avcıydı. Kendini kanıtlamak ve bir geyiğin peşinden kendi başına gitmek istemişti ama av alanını pek iyi bilmiyordu. Karlı bir arazide ayağı kaymış ve hafif eğimden aşağı yuvarlanmıştı, taşlar kürkünü zedelemişti ve garip bir pozisyonda tek patisinin üzerine düşmüştü. Jungkook ona yardım etmiş ve daha güvenli olduğunu düşündükleri bir yere kadar yürümesine yardım etmişti fakat ilerlerken yan tarafına derin bir yara almıştı.
Jimin'in muhtemelen burkulmuş olan el bileği sarılmış, dizinin üzerinde duruyordu fakat zonklayan ağrısı, Jungkook'un kalın paltosunun altını ıslatan kanı gördüğünde hissettiğinin yanında hiçbir şeydi. İlk başta bir şey yok gibiydi ama insan formuna dönmek gibi bir hata yaptı ve yarası daha da yırtılarak büyüdü. Jungkook'un yüzü acıyla kasıldı, Jimin keşke dedi, keşke Jungkook bana kızsa ve eşek sudan gelinceye dek dövse, fakat yine de Jungkook'un tek önemsediği şey Jimin'di.
Jimin yutkundu ve bakışlarını kaçırarak ayaklarının dibindeki toplanmış battaniyelere baktı, kulübelerindeki battaniyeden yapılmış yataklarında küçücük hissediyordu. Jungkook'un yokluğu canını yakıyordu.
"Jimin," dedi Hoseok yanına çömelerek, sesi yumuşacıktı. "Sana kızgın değil."
Sorun da buydu ya işte. Hiç sinirlenmiyor. Bana karşı hep... hep çok nazik. Neden bana karşı böylesine nazik?
Jimin dudaklarını birbirine bastırırken utancın hissettirdiği huzursuzluk tekrar açığa çıktı. Jungkook avlanabilen bir eşi olsun isterdi, değil mi? Bu, devamında Jimin'in alfalara kış avı süresince gönüllü olarak yardım etmesini düşünmeye götürmüştü, soğuk yüzünden av bulmak daha zor olduğunda daha çok yardıma ihtiyaçları vardı. Jimin de tam bir salak gibi kendini kanıtlamak istemişti, her şeyden önce, Jungkook onun için bir sürü şey yapmıştı sonuçta. Jimin geri geldiğinden beri Jungkook ona göz kulak olmuş, bir dediğini iki etmez olmuştu. Jimin'i tatlı, gece yarısı sohbetleriyle şımartmış, arkadaş grubundayken rahat hissetmesi için elinden geleni yapmış, yemek ve temizlik yaparken onunla şakalaşmış, ona gülümsemiş, sürüdeki yavru kurtlara bakıcılık yapma işinde kendine bir yer bulmuş ve ona yardım etmişti.
Yine de Jimin neden mutsuz hissettiğini bilmiyordu. Bunun nedeninin ilişkide kendini geri plana çekmesi olabileceğini düşünmüştü. Bu yüzden çaresizce her şeyi değiştirmeye çabalamış ama daha da kötü bir hale sokmuştu. Her zamanki gibi.
"Gidip onu gör lütfen. Her odaya biri girecek olduğunda umutla kapıya bakıyor ama sen olmadığını farkedince üzülüyor." Hoseok ayağa kalktı, o da üzgün görünüyordu.
Jimin boğazını temizlerken mahzun mahzun baktı. "Ne söyleyeceğimi bilmiyorum."
"Bir şey söylemek zorunda değilsin."
╳ ╳ ╳
Jimin küçük köylerinin hastane binasının önünde durdu. Diğer sürü kurtları yanından ona bakarak geçiyor, kimisi değerli, hayran oldukları alfalarının yaralanmasına neden olduğu için kötü bakışlar atıyor, kimisi de alay ederek ve ona kabaca omuz atarak geçip gidiyordu. Jimin buna alışmıştı, ve bu, pişmanlığını daha da harladı.
Hiç geri gelmemeliydi.
Jimin sessizce odaya gitti, kapı hafiften aralıktı. Jungkook'un yarısı yastıklarla desteklenmiş, yatakta uzanan bedenini görmesiyle nefesi kesildi. Biriyle konuşuyordu, ve Jimin bakışlarını takip ettiğinde-
Euna.
Sürüdeki başka bir omegaydı. Çok güzeldi. Oldukça hızlı ve sinsiydi. Jimin daha çok onun gibi olmalıydı. Euna ona karşı nötrdü- ne iyiydi, ne de kötü. Çoğu zaman Jimin'in varlığını yokmuş gibi sayardı, ki Jimin bunun için ona minnettardı. Hakkında alay edilip dedikodu yapılmaktansa böylesi daha iyiydi.
El ele tutuştuklarını farkettiğinde Jimin yutkundu. Euna Jungkook'un yanında oturuyordu, iki eliyle alfanın ellerini tutuyordu. Jungkook ise rahat görünüyordu.
Sadece arkadaşlar.
Jimin içinde tırmanan kıskançlığı hissetti, ve Jungkook'un yanında başka bir omega olduğuyla ilgili tüm o dedikoduları hatırladı. Yapmaz. Yapmadığını söyledi ya. Jimin hissizleşmiş bir şekilde kapıdan geriye bir adım attı.
Her şey fazla gelmeye başladığında sıklıkla yaptığı şeyi yaptı.
Kaçtı.
╳ ╳ ╳
ŞİMDİ OKUDUĞUN
[✓] Finally • Jikook • Çeviri
FanfictionTamamlandı. Sevilmeyen ve dışlanan Jimin, eşinden ve sürüsünden uzağa kaçar. Jungkook ise peşinden gider ve Jimin'i hayal edebileceğinden daha farklı şekillerde kurtarır. (Küfür ve hakaret içeren yorumlar yapacaksanız lütfen bu fici OKUMA ZAHMETİNE...