╳ ╳ ╳
Gitmeyi planladıkları gündü. Jimin rahatça fakat kafası karışık bir halde yatakta uzanıyordu. Örtüleri çenesine kadar çekti, dışarı çıkmak istemiyordu.
Jimin uyanana kadar Jungkook çoktan yataktan kalkıp gitmişti. Yokluğu beklenmedik değildi, ama bu Jimin'e artık
sabahları nasıl uyanacağını farkettirdi, yalnız ve eşsiz. Tekrar biriyle eşleşme şansı oldukça düşüktü, ve kendi yavrusunu yetiştirmeyi istediği geleceği yok olmuştu. Ama burda kalsa bile, böyle bir sürüde çocuğu olsun istemezdi zaten.
Yaklaşan adım seslerini duydu ve alfasının yatıştırıcı kokusu havaya karıştı. Artık onun alfası sayılmazdı doğrusu.
"Jimin?" Yatağın kenarına geldi. "Ah, uyanıkmışsın. Muhtemelen yakında yola çıkacağız."
Jimin kafasını sallayarak onu onayladı ama yine de örtünün altında daha çok kıvrıldı. Dışarıdaki dünyadan çok ayrı hissediyordu. Herkesten, hatta kendinden bile.
"Hey..." Jungkook yanına geldi ve elini sırtına koydu, eli ve Jimin'in teni arasında battaniye olsa bile dokunması iyi hissettirmişti. O da zorlanıyor gibiydi. "Düşündüm de... belki gidiyorsun diye heyecanlı olursun."
Jimin derin bir nefes aldı ve titrek bir halde geri verdi. Kimsenin onu tanımadığı bir sürüye katılmaya istekliydi, taze ve yeni bir başlangıç. Dudaklarını ısırdı ve yastığın ipliklerine baktı. "Öyleyim, ama... "
Jungkook Jimin'le göz göze gelebilmek için dizleri üzerine çöktü. Bakışları çok tatlıydı, Jimin onu olabilecek her şekilde üzdüğü halde hala Jimin için endişeliydi o bakışlar. "Sorun ne?"Jimin'in göğsü sıkıştı, kalbi için çok dardı. "Seni bırakmak istemiyorum."
Alfası elini Jimin'in yanağına koydu, yüz ifadesi acı doluydu. "O zaman bırakma."
Ama bırakmak zorundayım ve sen bunu hiç anlamıyorsun.
Jimin doğruldu, Jungkook'un dokunuşundan uzaklaştı ve tek bir söz söylemeden yataktan çıktı. Üstünü değiştirdi ve ihtiyacı olabilecek şeyleri bavuluna koydu. Jungkook her işin altından kalkabilen bir tipti ve Jimin'in son kaçma girişiminden sonra bu sefer önemli ölçüde daha az endişeliydi.
Bugün gerçekten gidecek ve geri dönmeyecekti.
Ceketine uzanmaya çalıştığı sırada Jungkook'un ellerini belinde, ağzını boyun kıvrımında hissetti, çaresizce kokusunu ona mühürlüyordu. Jimin farkında olmadan kucağına yaslandı, son kez böylesine tutuluyor olabilirdi.
"Neden seninle gelmemi istemiyorsun? Neden bu sürüyü senin için terketmemi benden istemiyorsun?" dedi Jungkook, sesi çatallanmıştı. "Çünkü senin için yaparım. Sen istersen bu sürüyü bırakırım."
Bu sözlerle arzu, sevgi ve ihtiyaç yüzüne tokat gibi indi Jimin'in. "Ama sen sürünü seviyorsun, bu-burası senin yuvan."
"Ama sen de benim eşimsin ve her şeyden önce gelirsin." Jungkook ısırık izinde burnunu gezdirince Jimin kollarında eriyiverdi. Herkes bunu isterdi, böyle tutulmak, böyle sevilmek. "Mevkimi bırakacağım. Eğer sen burda kalamıyorsan, seninle gelmeme izin ver."
Jimin yüzünü görebilmek için kolları arasında döndü. Omega tarafı teklifi kabul etmesi için ona yalvarıyordu. "Ama Jungkook-"
Jimin ne olduğunu anlayamadan Jungkook onu öpmeye başladı, ellerini kalçalarına koydu ve bedenini bedenine yasladı. Jimin tamamlanmış hissetti, içindeki boşluk gitmişti.
Jungkook önceden onu öptüğü gibi nazik değildi, bu seferki ateşli, çaresiz ve baskındı, ve Jimin'i nefessiz bırakmış, kalbini yarışa sokmuş gibiydi. Jimin daima Jungkook'un kendini kontrol edebilmesini takdir etmişti. Fakat şimdi, kısıtlamaları serbest bırakmış, kurt gibi aç ve istekliydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
[✓] Finally • Jikook • Çeviri
FanfictionTamamlandı. Sevilmeyen ve dışlanan Jimin, eşinden ve sürüsünden uzağa kaçar. Jungkook ise peşinden gider ve Jimin'i hayal edebileceğinden daha farklı şekillerde kurtarır. (Küfür ve hakaret içeren yorumlar yapacaksanız lütfen bu fici OKUMA ZAHMETİNE...