Yoo Jin... (4 yıl sonra.)Evde saatlerdir Jimin'den haber alamama telaşı ile dolanıyordum. Annem bir köşede oturmuş Yoora'yı avutmaya çalışırken kayınvalidem diğer bir yandan telefonla oğlunu arıyordu.
Bu gün hafta sonuydu yani Jimin'in tatil günü, ama lanet olsun ki bir kaç gündür süren kıskançlık krizlerimin getirdiği kavgalarımız büyümüş ve büyük bir patlak vermişti. Sonucunda da Jimin evi terk etmiş ve saatlerdir telefonlarıma bakmıyordu.
Ağlamanın verdiği etkiyle burnumu tekrar çektim. Akşam olmuştu ama hala yoktu. Bir haber dahi vermiyordu! Sinirle telefonumu tekrar elime alıp yine onu aradım. Çalıyordu ama açmıyordu!
Ağzımdan çıkan hıçkırıkla küçük kızımız Yoora'da ağlamaya başladı.
"Kızım çok kötü oldun. Bu halin Yoora'yı da mahvediyor. Hadi gel dışarı çıkalım, hava al kendine gel mahvettin kendini."
Yoora'ya baktığımda kızarmış minik gözleri ile bana bakıyordu. Anneme kafa salladım ve ayağa kalktım. Yoora'yı bu hale sokamazdım. Kızımızı böyle bir durumdan etkilenmesine izin veremezdim.
...........
Bir kaç saat süren Yoora'yı ve kendimi sakinleştirme serüveninden sonra annemin ısrarıyla Yoora onlarda kalıyordu ve ben eve tek başıma dönüyordum.
Kapının önüne geldiğimde cebimden çıkardığım anahtarlara kapıyı yavaşça açtım. Ahh bu eve onsuz girmek istemiyorum.
Karanlık ortama gözlerimi gezdirdikten sonra salondan gelen küçük ışıkla kaşlarımı çattım. Şu an kalbimin hızlı atmasının tek sebebi onun gelmiş olmasıydı. Hızla kapıyı kapattım ve üzerimdeki montu çıkardım. Gözlerim ışık hızıyla dolarken ellerimde bir o kadar titriyordu.
Derin bir nefes aldım ve yavaşça salona girdim. Evet, oradaydı... Ayakta beni düz surat ifadesiyle bekliyordu, dudaklarının minicik kıvrılmış olması bile artık kavga etmeyeceğimiz anlamına geliyordu.
Dayanamayıp hızla kollarımı boynuna doladım. Hıçkırıklarım artarken kendimi ona daha sıkı sarılırken buluyordum. Ne de özlemiştim, sabahtan beri alamadığım kokusunu.
Vücuduma dolanan kollar ile birlikte ağlamam daha da şiddetlendi. Şu an sabahtan beri yaşadığım gerginliği, üzüntüyü atıyordum üzerimden.
"Meleğim, ağlama lütfen."
Boğuk sesi kulaklarıma dolduğunda yavaşça ondan ayrıldım. Göz yaşlarımı onun yardımı eşliğinde sildim ve sonunda boğazımda takılı kalan sesimi duyurabildim.
"J-Jimin ben gerçekten çok özür dilerim. Kavga etmek istemediğimi biliyorsun, sadece dayanamadım, çok sinirlenmiştim. Seni başkalarıyla görmek istemiyordum, iş arkadaşın olsa da. Lanet olsun cidden bir daha böyle bir şey olamayacak, lütfen bir daha beni bırakıp gitme."
Hızla dudaklarıma kapanan dudakları, kalp ritmimi bozarken nefes alışımı da engelliyordu. Ama halimden şu an oldukça memnundum. Sert öpücüğüne aynı şekilde karşılık verdim. Alt dudağımı dişleri arasına alıp ısırdığında da küçük bir inleme bırakmıştım.
Dudaklarımızı sesli bir şekilde ayırdıktan sonra alnını alnıma yasladı. Dolgun dudaklarının yukarıya kıvrıldığını, güzel gülümsemesini görebiliyordum.
"Bebeğim, sana ben hep niye kızıyorum biliyor musun? Elli sefer sana ağlama desem sen yine de ağlıyorsun. Bu halini hiç sevmiyorum, ben senin ağladığını görmek istemiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çikolatalı Dondurma |Texting| PJM
Fanficyoojin.kim_: Ya sen en mükemmel arkadaşsın biliyorsun değil mi?😘☺️ ...... pjm95: Evet. Sende öyle... En mükemmel arkadaş...🙂 *KİTAP YETİŞKİN İÇERİK! OKUMADAN ÖNCE BUNU DİKKATE ALINIZ*