KUMA***
Yeller esen konakta, kimsenin çıtı çıkmıyor, fıldır fıldır dönen gözler birbirine değmemek için direniyordu. Kulakları sağır edecek, akıllara şok edecek haberi veren Agit Ağa salonun en başında, kendine ayrı köşesinde gerginlikle oturuyordu. Gözlerini oğluna değdirmemek için yerde ki halının motiflerini incelerken, karısı Lalebend Hatun gerginliğe son vermek ister gibi yalancı bir öksürükle sessizliğe bir balta çaktı.
Agit Ağa bu yaptığından hoşnutsuz bir tavırla yerinde kıpırdanıp, söze başlayabilmek için genizini temizledi. Gözleri Lalebend Hatun' a değdiğinde karısıda ona bakmış, yaşı gereği kırışmış yanaklarını büzerek kaş çatmıştı. Sanki, kendi ettiğini kendin toplamak zorundasın dermiş gibiydi...
Agit Ağa huzursuzca aldığı nefesle birlikte direk söze daldı. Sanki biraz daha beklese eceli gelmeden toprağı boylayacak gibiydi.
"Dewran" diye gür sesiyle oğluna seslendi. Gelinleri Ağalarının sesiyle irkilmiş, başlarını hiç beklemeden önlerine eğmişti. Tek eğmeyen, yüreğine korlar düşürdüğü gelini Nârindi...Dewran arkada yumruk yapıp birleştirdiği elleri ve, sıkmaktan kasılmış çenesiyle babasına baktı. İçinde öyle bir öfke yer ediniyor du ki, biri yanından geçse, sen hangi haddin ile yanımdan geçiyorsun diyip patlayacak gibiydi.
"En büyük oğlan olarak, başa geçecek ve soyunu, soyumuzu büyütecek kişisin. Sen bir Ağasın oğlum. Bir evladın olmalı. Yoksa bu ahali diline kilit vurmaz, ocağınıza ateş düşürür." Agit Ağa'nın söyledikleriyle beraber Nârin kafasını kırılganlıkla kaldırıp Büyük Ağasına yapma der gibi bakmıştı. Ama nafile, iş işten çoktan geçmişti...
Dewran sakin tutmaya çalıştığı sesiyle, babasına bir saygısızlık yapmamak için bir süre bekledi. Gözleri, her baktığında yüreğini titreten dünyalar güzeli karısına değdi. Nârin...Nârin' i bir çocuk veremiyor diye, ona bu hayatı zindan edemezlerdi. Oda isterdi anne olsun, kocasını babalıkla şereflendirip, Urfa'nın diline kelepçe vursun, ama hak sahibi ona nasip etmemişti çocuk vermeyi, oda nasibine baş eğmiş herşeyin sahibi Allah'tır açar bir kapı diyip kaderine boyun eğmişti. Fakat tüm kapılar suratına kapanmış, yüreğine ateşler düşürmüştü.
"Haddime değil baba, sözünün üstüne söz söylemem ama ben istemiyorum. Kim laf edersede bana etsin, kim kısır dersede bana desin, fakat ben bu eve bir kadın daha getirmem!" Dewran içinden geçenleri bir bir söylerken, karısının ona minnetle ve aşkla bakan gözlerinden bihaber bakışlarını babasının kara gözlerine dikti. Zaten karşısında ki adamdan, tek fiziksel yönde çektiği şey gözleriydi. İkisininde sert bakan, kapkara gözleri vardı fakat başka yönden hiçmi hiç çekmemişti.
Dewran'ın sözlerinin üstüne Agit Ağa kaş çatarken, sıkıntılı çehresinin yanına birde sertlik ve sinir eklendi. Oğluda olsa, bir Ağada olsa babasının sözüne asla ama asla karşı gelemezdi. Agit Ağaya göre bu ona yapılmış en büyük hakaret ve saygısızlıktı.
"Önce haddini bilesin kurekeri. (Eşekoğlueşek) Sözümün üstüne söz söylemekte nedir Dewran?" diye kükrer gibi sinirle konuştu. Dewran yumruklarını daha çok sıkarken, gözlerinide aynı sıkkınlıkla yummuştu. Karısı Nârin kocasına saf bir üzüntüyle bakıp, dolan gözlerini akmaması için kırpmadı. Allah ne büyük imtihan vermiştide şuan ciğeri parçalanmadan, parçalanıyormuş gibi hissediyordu. Dewran gözlerini açıp ilk karısına baktı. Öyle bir baktı ki Nârin'in akmaması için direnen gözyaşları bile dayanamayıp yanaklarından kaymaya başlamıştı.