8.bölüm

3.6K 141 9
                                    

Yılmaz'dan
Iki gün önce makbule abla artık yaşlandığını  söyleyip işten ayrılmıştı. Haklıydı da kadın. 60 yaşına merdiven dayamıştı. Artık hakkı vardı dinlenmeye. Benimde şuan evde Sultanın yanında olacak bir yardımcıya ihtiyacım vardı. Telefonum çaldı, arayan ikinci babam yerine koyduğum Mehmet amcaydı.
"Alo Yılmaz oğlum. Benim lokantaya gelir misin biraz acil" demişti. Kısa ve öz konuşurdu her zaman. Eğer gel diyorsa vardır bir bildiği. Hemen yola koyuldum. Çok geçmeden çarşıya Mehmet amcanın lokantasının önüne gelmiştim zaten. Içeriye girdiğimde masada bir bayan oturuyordu. Mehmet amca beni görünce ayağa kalktı ve buyur etti. Masaya yaklaştıkça gözlerim kamaşıyordu deyim yerindeyse.  Allah sahibine bağışlasın dedim içimden ve kendimi tanıtarak oturdum masaya. Kız lavaboya gitmek için musade istemişti. Bu boşlukta Mehmet amcanın işine gelmiş kızın basından geçen her şeyi bir bir anlatmıştı bana. Çok etkileyici bir hikâyesi vardı. Elimde olmasa bile bulur yine yardım etmek isterdim. 10 dk kadar sonra yanımıza geldi küçük hanım. Gözlerim ona değmesin diye ekstra bir çaba sarfediyordum.

Şirkete gelmiştik, ne istediğimi anlatmıştım. Normal birisi olsa ilk soracağı maaş olurdu çünkü gerektiği zaman 24 saat çalışması gerekirdi. Ama maaşı hiç sormadı bile. Benden  tek istediği, kalacak bir yer, yiyecek bir aş. Sultan ile çok iyi anlasacaklarini düşünüyordum.
Kapım tiklatildi, tam işime kendimi vermişken. Gelen Merveydi. Yeşil gözleri sanki büyülü gibiydi. Görünce insan ne diyeceğini, ne yapacağını şaşırıyordu bir anda. Ilk iş günün nasıl  pembe önlük yakışmış diye birşeyler saçmalamıştım. Allah aşkına neydi bu koskoca Yılmaz Sahini komik bir saskoloza çeviren. Evet evet, kesinlikle o yeşil gözleri büyülüydü.

Eve gittiğimizde Sultan'ı uzun süredir ilk defa böyle mutlu görmüştüm. Misafirimiz olması onun hoşuna gitmişti yani. Bu ister istemez benim de hoşuma gidiyordu. Son günleri yaklaşan karımın mutlu bir şekilde hayata gözlerini yumması için dua ediyordum. Ama o gittikten sonra napacaktım hiç bir fikrim yoktu.

Mervenin geldiğinin ikinci günüydü, o şerefsiz abileri mervenin Mardine geldiğini öğrenmişler ve her yerde onu arıyorlardı. Iki olasılık vardı. Ya adamları oyalayabildigim kadar oyalayıp merveyi yurt dışında yollayacağım, yada gözümün önünden ayrılmaması için bir  çözüm yolu bulup Merveye hakettiği hayatı sunacaktım. Minicikti o, annesi babasini kaybettiği gün büyüyen, çocuk olmamış, çocuk olmasına fırsat dahi verilmemis gencecik bir gonca gül gibiydi.

Eve erken gitmiştik bugün bir çözüm yolu bulmalı yarına kadar bu iş hallolmaliydi. Eve gittiğimizde Sultan telaslanmisti. Benimle özel olarak odada konuşmak istediğinde benden Merve ile evlenmemi isteyeceğini hiç düşünmemiştim. Nasıl olurdu, formalite bile olsa nikah başka bir şeydi. Biraz sesimi yükseltmiş olabilirim, üzgündüm ama kabul etmiştim. Sultan çok zeki bir kadındı. Tek çözüm yolu da dediği gibi nikâhtı. Merveyi buna ikna etmemiz gerekiyordu.

Merve ile konuşurken ona güven vermem gerekiyordu. Söz verdim, eğer bir gün aşık olursa kendi ellerimle düğününü yapacaktim, beyaz gelinlik içerisinde bu evden uğurlayacaktım. Peki neden bu konuyu düşününce boğazıma bir yumru oturmuştu. Iç sesim başkasına aşık olmasın hayır diye haykırırken ben bunu ondan isteyemezdim. Gencecik bir kızdı o, yaşayacağı uzun yıllar, tanıyacağı çok insan olcakti, elbet bir gün evlenmek için aşık olacaktı. Sonunda kabul etmişti Merve. Hiç vakit kaybetmeden mahallenin hocası ve de yanında şahitler aldım getirdim eve. Hocanında bize inanması lazımdı.

Hoca mehir sorusunu sorunca afalladım, bu konu hakkında bir öneri vermemiştim Merveye şimdi ne diyecekti ki. Göz ucuyla baktigim da dik başı ve kararlı sesi ile 1 tl dedi. Bu bizim buralarda kocaya güvenmek ve kocadan sadece sevgisini istemek demekti. Göğsüm kabardı, formalite de olsa işte böyle olmalı diye geçirdim içimden. Imam tebessümle bakarken ben söyledim artık, 1 kg altın yazdırdım  mehir kısmına. Hem abilerine karşı da inandırıcı olmamız gerekiyordu. Nikâh kıyılmıştı, hoca ve şehitlerimiz çıktı odadan. Merve ağlıyordu. Dengesini kaybetti bir anda ve refleks olarak kollarından yakaladım onu. Koltuğa geri oturttugum da sanki çekim gücü olan bir alan da gibiydim. Yakınında iken böyle hissettiriyordu demek ki o büyülü yeşil gözleri. Zorda olsa ayrıldım yanından ve odadan çıktım. Hayal aleminden gerçek dünyaya geçiş yapmış gibi oldum. Hoca efendi ve şahitleri geri evlerine bırakmak üzere yola çıktım.

MahcubiyetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin