12.bölüm

2.9K 115 20
                                    

Merve'den

Gün geçtikçe alışmıştım evime. Evden ziyade yalnız kalıp, yalnız uyumaya. Zaten şirkette de yeterince yoruluyordum. Sultan ablanın vefatı çok üzmüştü beni. Yazdığı  mektuptan sonradan haberim olmuştu. O akşam bile Yılmaz ile beni düşünmesi kendimi mahcup hissettiriyordu. Tam 15 gün olmuştu Sultan ablam vefat edeli. Yılmazla en son bana kışlık kıyafet almak için görüşmüştük. Sonraki gün de bana maaşımı vermişti ama nerdeyse her şeyi o karşıladığı için olduğu gibi duruyordu maaşım. Biriktirip, abilerimin para için tekrar rahatsız etme durumunda kullanmaya karar vermiştim. O zaman da Yılmaz'dan isteyip ona tekrar yük olamazdım.

Pekiii, Yılmaz ile biz ne olacaktık. Kabul etmeliyim ki boş değildi yüreğim ona karşı. Ama beklemek en iyi seçenekti. Yıllar bile sürecek olsa beklerdim. Yılmaz ne yapmayı planlıyor bilmiyordum.

Kendi kendime sessizce yaptığım kahvaltı sonrasında salona tv izlemeye geçmiştim. Telefonum çaldı, arayan Yılmaz'dı. 15 gündür alışveriş sonrasında iş yerinde bile doğru düzgün konuşamamıştık. Kovalamaca oynayan çocuklar gibiydik. Şimdi araması heycanlanmama sebep olmuştu. Aramayı cevaplandirdim

"Efendim Yılmaz"

"Merve nasılsın ? Evde misin?"

"Sağol iyiyim şükür. Sen nasılsın. Evet evdeyim bu arada" demiştim. Kısa bir sessizlik sonrası konuştu

"Mehmet amca aradı, bu akşam yemeğine bizi ağırlamak istiyormuş mekanında. Hem seni merak ediyormuş, hem de Bursa da ki akrabalarından abingil hakkında bir kaç şey duymuş" dedi. Şaşırmıştım. Kabul ettim, emir büyük yerdendi. Mehmet amca nasıl beni kızı yerine koyduysa, bende onu babam gibi görebilirdim, şuan ki hayatıma bakılırsa emeği çok büyüktü üzerimde. Akşam üzeri 6 gibi beni evden alacağına dair sözleşmiştik. Telefonu kapattıktan sonra tv izlemeye devam etmiştim. Ev kuşu olup çıkmıştım şu aralar. Alışkın olmadığım bir durum değildi tabi ama yine de bir tarafım "çık evden gez, toz, Mardini keşfet" derken, bir yanım da "yalnız başına ne yapacaksın? Otur oturduğun yerde" diyordu. Görünüşe göre uzun yıllar daha burdaydım zaten. Nasıl olsa gezerdim.

Akşam üzeri saat 5 gibi hazırlanmaya kalktım. Triko bir elbise almıştık Yılmaz ile beraber. Dizimin üstünde bitiyor, belinde ki ince kemer sayesinde vücudum ortaya çıkıyordu iyice. Bu elbiseyi giyecektim. Böyle kıyafetlere alışık değildim. Utana sıkıla giymiştim. Saçlarımı açık bıraktım, zaten hep toplu duruyordu. Makyaj yapmamıştım, bir sürme çektim gözlerime bir de rimel. Makyaj anlayışım buydu zaten. 15 dakika içerisinde hazırdım. Daha çok vaktim vardı, neden acele edip erken hazırladım ki zaten. Telefonumdan bildirim sesi geldi. Yılmaz mesaj atmıştı.

Yilmaz: Aşağıdayım bekliyorum. Biraz erken geldim sanırım.

Ben: Bende erken hazırlanmıştım, geliyorum hemen :) .

Heyecanlanmıştım. Ellerim ayaklarım sanki tutmayacak, heyecandan bayılacak gibi hissediyordum. Dış kapıyı açtım, arabaya yaşlanmış Yılmaz beni bekliyordu. Gözlerimiz birbirine değdiğinde farklı bakışlar görmüştüm. Arzu mu, aşk mı bilemiyordum bu duyguyu. Önümde hafifce bir reverans yaptıktan sonra güldürmüştü beni. Kapımı açtı ve sanki bir laydy gibi arabaya binmemi sağladı. Ilk defa ön koltuğa oturmuştum.

Kısa bir nasılsın sohbetinden sonra zaten gelmiştik Mehmet amcanın mekana. Içeriye önden geçmem için kapıyı açtı.  Mehmet amca güler yüzü ile bir masaya davet etti bizi. Ben ve Yılmaz için yanyana, Mehmet amca için de karşımıza servis açılmıştı masada. Soğuk mezeler ve salatalar ile donatılmış, ana yemek ve çorba siparişleri bizi bekliyordu. Mehmet amca

MahcubiyetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin