on iki

266 28 12
                                    

23.2.2018

Aramızdaki buzlar ne zaman yıkılırdı bilmiyordum. Gerçi aramızda bir buz var mı onu bile bilmiyordum. Bana göre iki yakın arkadaş değildik. Dost değildik. Eski tanıdık demek hiç içimden gelmiyordu. Aklımda olan başka sıfatlar hiç değildik. İkimiz hakkında ne söyleyebilirim bilmiyordum.

Yoongi... Bütün kelimelerimi yetersiz kılıyordu. Ona ne söyleyebileceğimi bilmiyordum. Karşıma alıp neden böyle davrandığını sorduğumda her zaman lafı çevirebiliyordu ve ben o andan sonra ona hiçbir şey söyleyemiyordum. Ona karşı ne hissettiğimi de bilmiyordum ve beni içten içe strese sokan belki de buydu, onun yanında. Yoongi ile bir aydan uzun bir süredir konuşmuyorduk. Neden böyle yapıyor bilmiyordum. Fakat ben de konuşmak için bir girişimde bulunmamıştım. Böyle oldukça huzursuz oluyordum. O kızdan eser yoktu iki hafta sonra gitmişti ve her şey normal gözükürken bu sefer de Yoongi ortadan kaybolmuştu. Bu gidişleri hiç hoşuma gitmiyordu ama ona hiçbir şey söyleyemiyordum.

Bir daha konuşmak istemiyorum diyemiyordum, konuşmak istiyorum da diyemiyordum, seviyorum diyemiyordum, sevmiyorum da diyemiyordum, git diyemiyordum, kal da diyemiyordum.

Bir çıkmazın içinde sürükleniyordum. Ne yapmam gerektiği hakkında en ufak bir fikrim dahi yoktu. Onun bana bir şeyler söylemesini istiyordum. En azından bir işaret göstermesini. Ama bunların hiçbiri de olmuyordu. Hiçbiri.

"Yine daldın." Taehyung konuşunca başımı ona çevirdim. Taehyung liseden arkadaşımdı. Ara ara telefonda konuşurduk ama uzun zamandır yüz yüze görüşmemiştik. Jungkook'un de gelmesini beklemiştim ama ikilinin arası bozuk olduğunda Taehyung başka bir gün buluşabileceğimizi söylemişti.

"Jungkook'la ne oldu?" Yoongi ile biz Yonsei Üniversitesini kazanırken Jungkook ve Taehyung Seul Üniversitesini kazanmıştı. İkisi de Hukuk okuyordu ve ilk duyduklarında sevinçten deliye dönmüşlerdi. Neden bu hale geldikleri benim için önemli değildi çünkü kafamda bir sürü düşünce varken onlara yenisini eklemek pek de iyi bir seçenek değildi. Ama konu açmalıydım işte bu işler böyle yürüyordu.

"Önemli değil, klasik arkadaş sorunları işte hallederiz yakında merak etme," dediğinde başımı salladım. İrdelemeyecektim.

Camdan dışarı doğru bakarken cebimdeki telefonum kısa bir an titredi.

Okuldayım, acil gelmen lazım.

Yakınlarda mısın?

Kafamı tekrar kaldırıp camdan dışarı baktım. Taehyung'un dersi olduğu için onun üniversitesinin yakınlarında bir kafeye oturmuştuk. Benim dersim yoktu o yüzden sorun değildi. Hoseok bir anda mesaj atmıştı ama dersim olmadığını biliyordu. Kaşlarımı çattım. O sırada Taehyung hareketlendi.

"Derse gitmem lazım," deyince ben de onunla bir ayağa kalktım. Kısaca sarıldıktan sonra konuştu.

"Tekrar görüşelim." diyerek kafeden çıktı. Ben de arkasından yavaşça çıktım.

Telefonumun ekranını açarak Hoseok'a cevap yazdım.

Biraz uzaktayım ama gelebilirim.

Seslice nefes verdikten sonra kaldırımda ilerlemeye başladım.

Ne kadar sürer?

Çok kısa bir süre sonra mesaj gelince tedirgin olmaya başladım.

Taksiye binersem on beş dakikada orada olabilirim.

Bir sorun mu var?

can't hold usHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin