on üç

248 31 5
                                    

17.3.2018

Sessizlik.

Şu anki durumumu tanımlayacak tek kelime buydu. Hiçbir şey olmuyordu, hayatım eski düzenine dönmüştü adeta.

Her şey Yoongi'nin iki yıllık hayatımdan çıktığı o zamanki kıvamdaydı. 

Bahçeden içeri girdiğimde köşede arkadaşlarıyla oturuyordu. Etrafında büyük bir kalabalık vardı ve gülüp, eğleniyorlardı. Hoseok'ta onunla birlikteydi. O günden sora Hoseok'a da çok sinirlenmiştim ve güzelce tartıştıktan sonra onunla da konuşmayı kesmiştim. Bana böyle bir şeyi neden yaptığını açıklamıyordu ve sadece dinlememi söylüyordu. Dinlemek.  

Göz göze gelmeden bakışlarımı çektim ve fakülteme doğru ilerlemeye başladım. Kendimi yorgun hissediyordum. Yorulacak hiçbir şey yapmamıştım ama yine de üstümde amansız bir yorgunluk vardı. 

Yoongi'ye neden bu kadar kızdığımı bilmiyordum. Umursamadan geçemiyordum ve sürekli düşünüyordum. Kendini bana düşündürüyordu ve ben buna engel olamıyordum.

Fakülteye yaklaşmışken bir kol omzuma atıldı ve olduğum yerde durmamı sağladı. Yanıma dönüp kim olduğuna baktığımda şaşırmama engel olamamaıştım.

"Hey, Jimin'di değil mi?" diyerek benden önce konuştuğunda anca şoktan çıkabilmiştim. Seokjin karşımda bana gülümseyerek bakıyordu, onun neden burada olduğunu bilmiyordum açıkçası partiden sonra bir daha onunla konuşmamıştım. Tanrı aşkına partide bile onunla konuşmamıştım ki.

Basitce kafamı salladım ve birlikte ilerlemeye devam ettik.

"Yoongi'nin nesi var biliyor musun? Onu daha önce hiç böyle görmemiştim." Yavaşça yüzüne doğru baktım. Daha sonra başımı Yoongi'nin olduğu yere çevirmek gibi bir hata yaptım.

Buraya bakıyordu. Buraya baktığını fark eden Hoseok'ta buraya baktığında artık her şey için çok geçti.

"Nasıl?" diye bir nida çıkmasına engel olamadım ağzımdan. Başımı Seokjin'e çevirip ona biraz aşağıdan baktım.

"Üzgün, bitkin duruyor ve Yoongi böyle biri değildir." dediğinde istemsizce başımı tekrar Yoongi'ye çevirdim. Yanındaki sarışın bir kızla ilgileniyordu ve gülüyordu. Üzgün ve bitkin hali bu muydu gerçekten? Ne kadar olmuştu iki hafta, üç hafta.

Seokjin'e dönüp ağzımı araladım.

"Ne olduğunu bilmiyorum," dedim ve adımlarımız oldukça yavaşlamışken olduğum yerde durdum. Gerçekten Yoongi'nin şu anki halini görmüyor muydu? Biraz sola baksa her şeyi anlardı şu an.

"Yakın olduğunuzu sanıyordum." dediğinde histerik bir şekilde güldüm. Aniden sinirlerim bozulmuştu.

"Yakın değiliz," diye kestirip attım ve bir şey daha söylemek için ağzımı aralamıştım ki Seokjin buna izin vermeyip kendi konuşmaya başladı.

"Gerçekten mi?" dediğinde şaşırdım.
"Oldukça yakın gözüküyordunuz halbuki, Yani birbirinize bakışınız, birbirinizle konuşma şekliniz ve birkaç haftadır ayrı durduğunuzu fark ettim. Bu ikinizi de üzüyor. Ayrıca partide senin yanına gelememesinin sebebi birkaç mesele çıktı ama gözü hep sendeydi Jimin, sürekli rahatsızca kıpırdanıyordu. İş hallolur hallomaz senin yanına koştu zaten." deyip durduktan sonra devam etti. "Gerçi bunu sana söylemiştir."

Yavaşça kafamı salladım. "Hayır," diye mırıldandım kısık bir şekilde. Kaşlarını kaldırıp bana baktı. "Çünkü ben hiçbir zaman konuşmasına izin vermedim. Hiçbir zaman onu dinlemedim." diye devam ettim mırıldanarak.

can't hold usHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin