Sevimli Kayısı Ağacı

49 13 8
                                    

    Vaktin birinde yemyeşil bir ormanın içinde, karpuz çatlatacak kadar soğuk ve bir o kadar da berrak bir akarsuyun yanında büyük bir kayısı ağacı varmış. Zaman zaman âşıklar orada buluşur, birbirlerine sevdâlıklarını anlatır, o anı ölümsüzleştirmek için de isimlerinin baş harflerini yazar, ağacın yemişlerinden yer ve evlerine dönerlermiş. Zamanla ağaç unutulmuş ve kimse onu ziyarete gelmemiş. Herkes o köyü terketmiş İstanbul yoluna düşmüş. Ağaç öylece kalakalmış. Sadece bir adam ve severek evlendiği yavuklusu hariç... Ama onlar da unutmuşlar isimlerini yazdıkları kayısı ağacını... Ümitle beklemiş yıllarca, belki çocukları olursa getirir gösterirler aşkımızın meyvesi diye... Gelen giden olmamış. Yazlar kışlar birbirini kovalamış. Adamla karısı yaşlanmış hâliyle. Çocukları liseye gidecek yaşa gelmiş. Gelmiş ama gönderecek paraları bile yokmuş. Çünkü yaşlandığı için tarlada ve başka işlerde çalıştırmıyorlarmış köydeki yaşayanlar... Yaşlı amca mecbûren oduncu olmaya karar vermiş. Karısı kocasını ilk günki gibi sevdiği için, onun zor işlerde çalışmasına çok üzüldüğü halde elinden örgüden başka birşey gelmiyormuş. Çoğu kızın çeyizini az bir paraya o dizmiş. Hatta sevdiği kızlara hediye yazma da yapmış. Kızı da annesine her işinde yardım ediyor, oğlu da çobanlık yaparak seneye kardeşiyle gitmek istedikleri okul için para biriktiriyormuş.

    Gelelim bizim o büyük kayısı ağacına; çok yaşlanmış hâliyle o da... Bakmış ki gelen giden yok, pes etmiş hayata, ağacın yarısı ağlaya ağlaya kurumuş gitmiş. Sonra diğer yarısı tam kurumak üzereyken ağaç bir ses işitmiş ve dikkat kesilmiş. Bu bir koyun sürüsü... Sevinmiş koca ağaç, canlanmış birden. Dağın eteklerinden gelen çam kokulu ılık ve temiz rüzgârı içine çekerek şöyle bir kıpırdanmış ve kuru yaprakları üzerinden silkip atmış. Bakmış eskiden adının ve sevdiği kızın adının baş harfini kazıyan o genç yağız delikanlının oğlu çoban olmuş kaval çala çala geliyor. "Tıpkı babası gibi yakışıklı bir delikanlı olmuş görmeyeli" diye içinden geçirmiş. Yaşlı amcanın oğlu, babasıyla annesinin baş harflerini bir kalbin içinde görerek sevinmiş. Sırtını ağaca dayayarak dertli dertli türkü söyleyerek başlamış. Meğerse o da çobanlık yaparken babasıgilin karşı tarladaki çeşmede yüzünü yıkayan mavi yazmalı kıza vurulmuş. Meğer kız o tarlanın sahibinin kızıymış. O da babası gibi ağacın kurumamış dalına kendi ve sevdiği kızın baş harfini yazmış. Aşkını ancak böyle anlatarak rahatlayabilmiş. İmkânsız sanıyormuş ama meğer kızın da ona gönlü kaymış. Kızın babasıyla oğlanın babası bizim genç âşıkla beraber zaten hep birlikte köyün câmisine giderlermiş. Adam aslında çocuğu çok sevmiş. Namazında niyazında sonuçta... Köyde kime sorduysa iyi cevap almış sonunda adam kızını oğlana vermeye karar vermiş, oğlanla kız murâdına ermişler.

 Köyde kime sorduysa iyi cevap almış sonunda adam kızını oğlana vermeye karar vermiş, oğlanla kız murâdına ermişler

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
YAŞ DALIN KURU DALA AŞKININ HİKÂYESİ #TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin