Bölüm 2:KARAR

48 11 12
                                    

Arkadan Beyza'yı tutan adama yaklaşırken titriyordum. Beyza'ya dokunan ellerini kırmak istiyor olmama rağmen Ocak ayında denize girmişcesine titriyordum. Berkay bana yapmamı teşvik eden bakışlar atınca kendimi daha güçlü hissettim.

Zamanım yoktu bu adam her an bir şey yapabilirdi. Taşı derin bir nefes alıp kafasına attım.

Gözlerimi sımsıkı yumduktan sonra kulaklarımı ellerimle kapatıp ağlamaya devam ettim.

Kan... Görmek isteyebileceğim son şey... Hele ki benim neden olduğum... Ben ne yaptım? Yapmamalıydım!

Kulaklarımı sımsıkı yummama rağmen adamın acı dolu haykırışlarını duymaktan ne yazık ki kaçamamıştım. Onun haykırışları daha da vicdan azabı çekmeme yol açmıştı.

Pişmanlık dolu düşüncelerimi beni sarsan ve bana seslenen Berkay uzaklaştırdı.

"Berkay... Ben... Sizin için... Yoksa ben asla yapamam... Lütfen Berkay... Ben ne yapacağım?" Dedim korkudan titreyen dişlerim ve hıçkırıklarımı yok saymaya çalışarak.

"Şşşş!" Dedi benimkinden yüksek bir ses tonuyla "Biliyorum, biliyorum! Sen şimdi Beyza'yla arabaya geç biz geleceğiz. Tamam mı? Hem sen üşüyorsun Derya, çabuk ol!"

Ses tonu sonlara doğru alçalıp yumuşasa da istediğini yapmamı açıkça belirtiyordu.

Ben kendimde ayağa kalkacak gücü bulamazken adını hâlâ öğrenemedim siyah gözlü çocuk beni kollarımdan tutup kaldırdı.

"Sakin ol!" Dedi güven verir bir tonda "Ben sana inanıyorum." Bende konuşmak, isteyerek yapmadığımı anlatmak istiyordum. Ama onun gözleri tüm cesaretimi kırıyordu sanki.

O hissettiğim garip duygulardan habersiz beni Beyza'nın gösterdiği arabanın önüne kadar getirdi. Beyza kapıyı açınca arka koltuğa geçip bu kadar kısa sürede sakinleşmeme şaşırırken onlar arabadan çıktılar.

Aklıma tekrar yaptığım şey gelince sessizce ağlamaya başladım. Sanırım yorgunluğumdan kaynaklanıyordu.

Ben kendi kendime arabanın camına başımı yaslayıp son yarım saati gözyaşlarım ile beraber değerlendirirken göz kapaklarım daha fazla dayanamayıp kapandı.

***

Uyanır uyanmaz başıma saplanan ağrıyla yüzümü buruşturup etrafıma göz gezdirdim. Araba ısınmıştı. Fakat içinde kimse yoktu. Benim dışımda...

Beynim benden habersiz saçma senaryolar uydurmadan önce arabanın biraz ilerisinde oturmuş konuşan Beyza, Berkay ve adını bilmediğim o çocuğu görüp rahatladım.

Ne konuştukları hakkında tek tük tahminlerde bulunarak onlara doğru ilerledim.

"Selam!" Diye mırıldandım ve yanlarına oturdum. Kendimi hiç olmamış gibi yorgun ve yıpranmış hissediyordum.

Aslında son 10 ayda hep böyleydim ama şimdi ki daha farklı... Daha fazlaydı...

"Çünkü sen bir katilsin artık! Katil... Katil!"

Bana selam verdikten sonra konuşmaya dalıp beni tekrar iç sesimle baş başa bıraktılar.

Ben iç sesimle derin bir tartışma içindeyken Beyza beni bu tartışmadan çekip aldı. Bi nevi kurtardı da diyebiliriz.

"Derya, Bulut' un çok güzel bir planı var." Dedi heyecanla "Gerçi sen arabadayken biz cesedi bir ormanda sakla..."

"Ne yani? O... O ölmüş... Ö-ölmüş mü?" Dedim sert bir şekilde yutkunarak. Ben katil miydim yani? Kan görmeye bile dayanamayan ben!

"Sakin ol!" Dedi Berkay büyük bir soğuk kanlılıkla. "Bu senin suçun değildi, tamam mı? Kendini ve bizi korumak için mecburen yaptın. Anlıyor musun? Kendin için, bizim için... Yapmak zorundaydın!"

"B-ben katil miyim?" Dedim dolu dolu gözlerimle.

"Hayır! Gerekirse suçu ben üstlenirim." Dedi beş yaşındaki bir çocuk ile konuşur gibi. "Biz bir plan yaptık ve o planla eski hayatımıza geri döneceğiz. Anladın mı?"

"Hayır... " Dedim uzun zamandır bana uğramayan özgüvenimle "Gidip teslim olmalıyım. Ben böyle yaşayamam."

"Saçmalama Derya en az 18 yıl hapis yatarsın, buna izin verecek değiliz!" Dedi Beyza.

Biraz daha düşünüp kararımı beyin süzgecimden geçirdikten sonra kararsız bir şekilde "Tamam" dedim.
Hepsi derin bir nefes alıp gökyüzünü izlemeye koyuldu.





BULUTLARIN ARDINDAKİ UMUTLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin