chapter 12; a body without a soul

407 35 19
                                    

Şimdi sonuna bakıp final sanmayın diğer bölüm final.

○●

Albus gerinerek kalktı, Bianca son zamanlarda çok daha kötüydü Bedeni ağır bir hastalığa yakalanmış gibiydi, doktorlar anlamamıştı ne olduğunu, o da anlayamıyordu.

Bildiği tek şey Bianca Black'in gözleri önünde yavaş yavaş eridiği ve kendisinin hiçbir şey yapamadığıydı.

Ve sanki dağılan kendisiymiş gibi hissediyordu.

O da ölüyordu.

Onunla geçirdiği her an özeldi, her bir duyusunu kaybedişinde kalbinden bir parça gidiyordu sanki.

Karşı koyamıyordu.

Odaya girerek Bianca'ya baktı.

"Albus," dedi Bianca artık işlevsiz hale gelmiş gözlerini kırpıştırarak. "Sen misin?"

"Evet," dedi Albus yatağın başındaki sandalyeye oturup Bianca'nın soğuk ellerini avuçları arasına alarak.

"Parmaklarıma mı dokunuyorsun," dedi Bianca kaşlarını kaldırarak. Dokunduğu şeyleri bile anlaması güçleşecek biçimde körelmişti duyuları.

"Evet," dedi Albus boğuk bir sesle. "Hissedemiyor musun?"

"Çok az," dedi Bianca göremeyeceğini bile bile uzaklara dalarak. "Neredeyse anlayamayacağım kadar."

Albus eğilip kadının saçlarını öptü.

"Şimdi beni öpüyorsun," dedi Bianca bulunduğu duruma tezat şekilde gülümseyerek. "Bu çok hoş."

Bir süre sessizce sarıldılar. Kalp kırıkları başlarını döndürdü, ikisi de ölen kalplerine birer ağıt yaktılar kendilerince.

"Gözlerim," dedi Bianca mırıldanarak. "Görmüyorlar. Peki senin gözlerin?" Burnunu çekerek devam etti. "Eskisi kadar yeşiller mi?"

"Evet," dedi Albus başını nazikçe onun boynuna sürterek. Bunu eskiden yapsa Bianca ürperirdi, şimdi hissetmiyordu. Bunları düşünmenin onu üzdüğüne karar vererek devam etti. "Yeşil bir tişört giydim. Tam sevdiğin gibi görünüyorlar..."

"...yosun yeşili," diye tamamladı Bianca onu. Albus gülümseyip nazikçe dudaklarını öptü.

"Seni seviyorum, Al," dedi Bianca gülümseyerek. "Şu an nasıl boktan bir durumda olduğum umurumda değil, seni seviyorum ve sen benden sıkılana kadar sevmeye devam edeceğim."

"Sıkılmak mı?" dedi Albus küçük bir kahkaha atarak.

"Ya da..." dedi Bianca mırıldanarak. "Ben ölene kadar."

"Saçmalıyorsun!" dedi Albus sinirlenerek. "Son birkaç gündür ölümünden söz etmekten başka hiçbir şey yapmıyorsun!"

Bianca'nın yüzünde huzurlu bir ifade belirdi. Gülümseyerek parmaklarını Albus'unkilere kilitledi ve adamın elini kendi kalbinin üzerine yerleştirdi.

"Vakit geldi," dedi Bianca. Albus'un dudaklarını eliyle yoklayarak buldu, nazik bir öpücük kondurdu. "Gidiyorum,"

"BİANCA!" diye bağırdı Albus. "Ne saçmalıyorsun?"

"Ölüyorum Al," dedi Bianca huzurla. Dudakları kıvrılmıştı ve mutlu görünüyordu. "Hayatım gözümün önünden gidiyor. Bak, şu an tanışmamızı görüyorum."

Albus hıçkırdı, ne hissetmesi gerekiyordu?

"Şu an ilk randevumuz," dedi Bianca onun parmaklarını kalbinin üzerine daha çok bastırarak.

Albus dehşetle kalbinin azimsiz bir güçle yavaş yavaş atmaya başladığını fark etti.

"Albus," dedi Bianca da kendi elini onun göğsüne koyarak. "Çok vaktim kalmadı, tek söylemek istediğim... Ben hayatım boyunca bir tek seni sevdim. Seni... Seni çok seviyorum."

Albus Hayır! diye bağırmak istedi. Bir tek beni sevmedin, yalan söyledim!

Yalnızca sustu.

"Bak," dedi gülümseyerek. Uzun siyah saçlarını havalandırdı. "Pink Floyd konseri, vaktim tükeniyor."

"Bianca," dedi Albus hıçkırıklar arasında. Sarsılarak kadına sarıldı, resmen sevdiği kadının ölüme gidişini izliyordu.

"Gülümsüyorum," dedi Bianca, geröekten gülümsüyordu. "Yanımdasın. Tek istediğim buydu. Mutluyum."

Albus'un gözyaşları arasında, Bianca yıllar sonra ilk defa huzura kavuştu.

Evet, dedi Bianca'nın kafasında meşum, küçük ses ölü bedenin üzerinde konuşarak. Hikayenin sonu. Aşıklardı. Her ikisi de yalan söyledi. Albus yanarken ayrıldılar. Ve Bianca Black kendi nefretinde boğuldu.

○●

Tekrar söylüyorum, final değil!





'Cause I Loved || Albus Severus Potter ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin