Usulca "Ejderhalar sadece çocukları korkutmak için söylenmiş efsanelerdir" dedim. Büyük bir kahkaha attı. "Ejderhaların gerçek olmadığınıda nereden çıkardın ?" dedi yaşlı adam ve anlatmaya başladı:
"Haklı olduğun kısım, ejderhalar çocukları korkutur, fakat bu gerçek olmadığı anlamına gelmez! Ejderhaların bir lideri vardır; Graeron. Vücudu siyahtır ama kanatlarından bile alevler çıkar. İlk başlarda ejderhalar kendi hallerinde yaşarlardı. Gökyüzünde her yerde bir ejderha görebilirdin. Ama sonra kendini kahraman gibi göstermek isteyen kral III.Braden en yaşlı ve bilge ejderhanın kafasını dev bir baltayla kesti. Yavşak herif ! Bu olaydan sonra masum görünen her ejderhanın kafası kesilmeye ve Braden'a götürülmeye başlandı. Braden ejderha kafası getiren herkese 1000 altın vermeye başladı. Raegard'ın her yerinde dolaşan ejderhaların sayısı git gide azalmaya başladı. Yüz binlerceydi, yüzlerce kaldı ! Sonra bir gün ejderhalarda insanların soyunu bitirmeye yemin etti ve başlarında da Graeron vardı. Öfkeden deliye dönmüştü Graeron. Her yeri yakıp yıkmaya başladılar, insanları yaktılar hayvanları, evleri, hatta köyleri bile! Graeron doymuyordu. Hala intikamını alamamıştı. Kral'ın sarayına doğru uçmaya başladı. Braden'ı yok etmek için! O kadar sinirle uçtu ki ona atılan oklar, savrulan kılıçlar ve mızraklar fayda etmedi. Graeron öyle bir ateş püskürttü ki, önünde duran hiçbir canlı hayatta kalamadı, hatta cesetleri bile kalmadı! Yanıp kül oldular. Göt korkusundan dışarı çıkamayan Braden en sonunda çıkmak zorunda kaldı ve Graeron'la yüzleşti. Graeron, Braden'ı zırhından tutarak yükseğe, daha yükseğe, en yükseğe çıkardı! Ve sonra bir daha ne ikisinden ne de diğer ejderhalardan haber alınamadı... Şuana k.." devam edecekti yaşlı adam ama sonra konuşmasını kesti ve kalkıp odasına gitmek için harekete geçti. Onu durdurmaya çalışacaktım ki iki tane kaslı ve sinirli adam önümde durdu. Mecburen kendi odama geçtim fakat aklımda hep bu hikaye vardı. Ne demek ejderhalar gerçekti ? Ne demek kralı aldılar ve neden yaşlı adam bi anda konuşmasını kesip gitti ? Tüm bunları düşünürken gözüme uyku girmedi ve sabaha kadar bunları düşündüm. Sabah olduğunda adamın tavernadan gitmek için hazırlandığını gördüm. Gidemezdi ! Bana her şeyi açıklamalıydı ! Tam kapıdan çıkacakken adamı sırtından tuttum ve kendime çevirdim. Sabah güneşiyle yüzünün gerçekte ne kadar yaşlı olduğunu tam olarak görmüş oldum. Yaşlı adamın uzun ve beyaz saçları arkadan toplanmış, yüzündeki kırışıklıklar ne kadar yaşlı olduğunu belirtircesine belirgin ve mavi gözlerinden ölüm akıyordu. Çok fazla zamanı kalmamıştı, bu belliydi. Ona bir anlık heyecanla yüksek sesle sordum; "Ejderhalarla ilgili hikayeni neden bitirmedin ? Anlatmaya devam edecektin" dedim. Yaşlı adam elimi çekmeye çalıştıkça ben daha da sıktım omzunu. "Hemen konuşmaya başla yaşlı bunak!" diye bağırdım. "Sende bana deli gözüyle bakacaksın, biliyorum" dedi ve suratıma bir yumruk attı. Aman tanrım, bu nasıl bir acıydı! Bu yaşlı adam 70-75 yaşlarında olmasına rağmen hâlâ formunu kaybetmemişti. Burnumdan suratımın kalan kısımlarına doğru bir acı hissettim. Ve daha sonra suratımdan gelen inanılmaz acı vücudumun kalan kısımlarına vurmaya başladı. Elimi burnuma getirdiğimde elimin ıslandığını farkettim. Lanet olsun! Bu yaşlı bunak burnumu parçalamıştı! Saniyeler içinde kendime gelir gibi oldum ve dışarıya fırladım. Yaşlı adam hızlı hızlı yürümeye devam ediyordu. Bir anlık sinirle üzerine atladım ve küfür ederek bağırmaya başladım: "Seni lanet olası! Burnumu ne hale getirdin! Siktir! Hâlâ çok ağrıyor! Alt tarafı soruma cevap verecektin şerefsiz bunak!" diye bağırırken sonunda yaşlı adam pes etti: "Şuana kadar! Çünkü ben bir tane gördüm!!"........
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Savaşçı: Uzun Yolculuk
FantasyBazıları tarih yazar, bazıları tarih olur. Benim görüşüme göre tarih kitaplarıda bi gün kaybolur. Ben adımı tarihe kazımaya geldim !