Ne demek ejderha gördüm? Nasıl olabilir böyle bir şey? Ejderhalar biz küçükken bizi korkutmak için söylenen saçma efsaneler değil miydi ? Kafam allak bullak olmuştu. Yaşlı adamın üstünden kalktım. Şok etkisindeydim. Yaşlı adam dik dik bana bakıyordu. Adamın deli olduğunu düşündüm. Evet adam deli olmalıydı. Ama neden bu kadar ciddi bir şekilde konuşmuştu ? Neden doğru söylediğini yüzünden anlayabilmiştim? Ihtiyar bana yaklaştı. "Bak delikanlı, bana inanmayabilirsin, kimse inanmadı. Ama ben gördüğüm şeyi iyi biliyorum. Bulutların biraz altından çok gürültülü bir şekilde geçti. Onu gözlerimle gördüm." Sessiz ve ürkek bir sesle "Nerede? Nasıl? Ben.. inanamıyorum.." dedim. Ihtiyar adam anlatmaya başladı:
"Bak evlat, ben çok fazla çatışma gördüm, hatta yaşadım. Bana buralarda Fredris derler. Odunculuktan tut Kiralık Katilliğe kadar her şeyi yaptım. Artık sadece kazandığım altınları yiyor ve keyfime bakıyorum. Raegard'ı dolaşıyorum anlayacağın. Çok uzun süre değil daha bir ay kadar önce hava almak için tavernadan dışarı çıktım. Güzel bir gündü fakat yağmur yağacağı belliydi, gökyüzü bulutluydu. Oturdum ve kılıcımı bilemeye başladım. Bu kılıç benimle birlikte çok fazla savaş gördü, çok adam öldürdü. Kan havuzunda yüzdü kaç kere. O benim tek yoldaşım.. Devam ediyorum; kılıcımı bilerken bir anda büyük bir gürültü koptu. Nerede geldiğini anlayamamıştım, sağıma soluma baktım ama hiçbir şey göremedim. Sonra daha yüksek bir ses geldi ve ne olduğunu o anda farkettim. Kocamandı.. Kanatlarıyla bir mamutu bile devirebilirdi. Tek bir dişi bile senin boyundan daha uzundur. Etrafa saçtığı alevler o kadar fazlaydı ki, içinde kalan hiçbir şey kurtulamazdı. Korku içinde ona baktım, gerçekten bir ejderhaydı! Sana yemin ediyorum bir ejderhaydı!" Nutkum tutulmuştu. Ne diyeceğimi bilemedim. Yalan söylediğini düşündüm ama gözlerindeki gerçekti. O korku gerçekti.. "Peki ne yaptı?" Diye sordum.. Fredris "Tanrıya şükür beni farketmeden uçtu ve uzaklaştı." Dedi birazda rahatlamış şekilde. "Ne tarafa gitti görebildin mi?" diye sordum. Parmağıyla güneyi işaret etti. Belkide başkente gidiyordu. Belki de sığınakları o taraftaydı. Kafamda bir sürü soru işareti belirmişti. Ama bu ihtiyara nedense güveniyordum. Biraz sohbet ederek yavaş yavaş yürüyorduk. Bu sohbet onun kahkahasının bir anda kesilmesiyle sona erdi. Ona dönüp "Bir şey mi oldu" diye sordum. Cevap vermedi. Karnını tutuyordu. Yere düştüğünde ne olduğunu anladım. Bir ok yemişti. Hayatını suikast yaparak geçiren 70 yaşındaki Fredris, suikaste uğramıştı. Bunun tek bir anlamı vardı; haydutlar gelmişti..
Fredris'e bakarken bir anda sol kulağımın yanından bir ok geçti. O kadar yakından geçmişti ki sesini çok net duydum. Diğer okunda geldiğini görünce aniden eğildim. Fredris'in cesedinin yanında yatıyordum. Yapabileceğim tek bir şey vardı, az çok bildiğim kılıç kullanma yeteneğimle savaşacaktım! Fredris'in kılıcından bahsettiğini hatırladım. Bu esnada kafamın üstünden oklar geçiyordu. O kadar sık bir ok atışı olmadığına göre bir okçunun olduğunu düşündüm. Fredris'in kemerinden kılıcı çıkardım ve bir anlık hışımla okun geldiği yöne doğru koşmaya başladım. Bu esnada haydut ok atma hızını artırdı. Oklar bir sağımdan, bir solumdan geçiyordu. Onunda heyecanlandığı belliydi. Belli ki profesyonel bir haydut değildi, ilk sınavı gibi bir şeydir diye düşündüm. Bunlar aklımdan geçerken haydutun önüne geldiğimi farkettim. Genç bir oğlan çocuğuydu! Beni görünce korkmuş olsa gerek, sendelemem için bacağıma bir ok attı. Planı doğru işledi ve sendeledim. Ayağım takıldı ve kılıç elimdeyken genç oğlana saplandı. Onu öldürmüş olamazdım! Bunu istemiyordum ki! -en azından yüzünü gördükten sonra istememeye başladım- O daha genç bir oğlandı! Kendi bacağımın ağrısını bir süre unutarak çocuğa doğru süründüm. Çocuk acı çekiyordu fakat belli etmiyor gibiydi. Sadece uzanıp gökyüzüne bakıyordu. Beni görünce yüzünü bana çevirdi. Ağzı kan içinde kalmıştı. Gözlerinin içinde ölümü gördüm ve benim gözlerimden gözyaşı olarak aktı. Çocuk bir şeyler fısıldadı: "Maheoras Khales".. ve o genç gözler artık bir ölünün gözleriydi. Olduğum yere yığıldım ve ağlamaya başladım. Bir süre sonra bacağımın ağrısıyla bayılmıştım. Kendime geldiğimde iki kolumdan tutulmuş sürükleniyordum..........
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Savaşçı: Uzun Yolculuk
FantasyBazıları tarih yazar, bazıları tarih olur. Benim görüşüme göre tarih kitaplarıda bi gün kaybolur. Ben adımı tarihe kazımaya geldim !