Hiçkimseye ve hiçbir şeye hesap vermeden yola çıktım. Artık Werhelm'le hiçbir işim kalmadı. Bir daha geri döner miyim onu bile bilmiyorum. Bundan sonra tek yol arkadaşım rahmetli babamın atı Şövalye.. Kılıç kullanmasını az çok biliyorum, küçükken babamla tahta kılıçlarla savaşırdık. Babam, çiftçi olmasına karşın köydeki diğer ölü insanlara taş çıkartacak biçimde dinç ve güçlüydü. Uzun siyah saçlarımı ve mavi gözlerimi babamdan almışım. Köydeki çoğu dul veya hiç evlenmemiş orta yaşlı kadınlar babamla birlikte olmak için can atarlardı. Bunları kendileri söylemedi elbette, fakat küçük bir çocukken bile bunu hareketlerinden anlıyordum.. Annemde tıpkı babam gibi adından söz ettirecek kadar güzellikte bir kadınmış. Babam ben küçükken her zaman nasıl tanıştıklarını ve evlendiklerini anlatırdı. Babam genç bir delikanlıyken dedem onu Werhelm'in dışındaki uzak bir köye, eski bir arkadaşına mektup yollamak amacıyla göndermiş. Babam uzun yol, açlık ve uykusuzluğun etkisiyle kalmak için durduğu tavernaya girdiği anda yere düşüp bayılmış. Gözlerini tekrar açtığında gördüğüne inanamamış. "Hayatımda gördüğüm en harika şeydi." derdi ne zaman bu hikayeyi anlatsa. Saçları değerli altınlardan daha sarı, gözleri bir çiçek bahçesi kadar yeşil, burnu adeta görenlere alıp verdiği nefesi o kadına sunduracak kadar güzel ve dudaklarından çıkan gülüşü yanındaki herkesi onun himayesi altına sokacak kadar dolgun ve güzeldi diye anlatırdı babam. Babam bir anlık heyecanda aniden kalkmaya çalışırken yanlışlıkla annemin burnuna kafası çarpmış. Genç kızın o narin burnu kanlar içinde kalınca heyecandan ve üzüntüden tavernadan koşarak uzaklaşmış. Babam eve döndüğü zaman bile hep aklında o kız kalmış. Bir gün kendi kendine "Ben bu kızı tekrar görmeliyim." diyerek yola çıkmış. Oraya vardığında genç kızın tavernanın dışında gökyüzüne baktığını görmüş. Gece geç saatlermiş. Yıldızlar o kadar fazla ve belirginmiş ki teker teker sayabilirlermiş. Babam usulca genç kızın yanına yaklaşmış. Genç kız adamın yüzünü tanıyınca hemen geri çekilmiş ama babam yalvar yakar kendini affettirmeyi başarmış. Babam orada bir kaç gün kalmış ve her gün genç kızın yanına gidip güzel şeyler söylemiş. "Onu bana ait yapmak için yalan söylemedim, kalbimden geçen her şeyi söyledim." der babam bunu ne zaman anlatsa. Genç kız en sonunda ikna olmuş ve görüşmeye başlamışlar. Babam genç kıza her zaman "ay parçam" diye seslenirmiş. Günler haftaları, haftalar ayları kovalamış ve babam en sonunda evlenme teklif etmiş. "Bu dünyada hayat kısa biliyorum ama hem bu dünyada hemde Novngarde'da benim olur musun ?" demiş babam. Genç kızın gözleri dolmuş ve sadece başını sallayabilmiş. Daha sonra babam genç kızı Werhelm'e getirmiş ve evlenmişler. "Hayatımdaki tek güzel varlıktı, ve sonra bana seni verip gitti evladım; belkide iki tane güzelliği hak etmiyorumdur." der ve gözleri dolardı hikayenin sonunda. Ama artık bunların hepsi geride kaldı. Ve babam benim hayatımdaki en güzel şey olarak kalacak her zaman. Belki bende hiçbir güzelliği haketmiyorumdur...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Savaşçı: Uzun Yolculuk
FantastikBazıları tarih yazar, bazıları tarih olur. Benim görüşüme göre tarih kitaplarıda bi gün kaybolur. Ben adımı tarihe kazımaya geldim !