Tarihten Silinen Çağ: Karanlık Çağ
Yine her zamanki gibi güzel bir sabahtı. At arabaları kasabaya yaklaşmıştı. Kasaba halkı büyük bir heyecanla bekliyordu çünkü kasabaya her ay bir kez gelen bu at arabaları kaliteli eşyalar satar, yemek dağıtırdı. Öylede oldu. Adamlar kasabayı selamladı, gülen yüzleriyle kasaba halkını doyurdu. Saatler böyle geçti hava kararmıştı. Adamlar kasabanın yatakhanesinde kaldı. Bu kişiler Ken ve Steve'di. Steve uzun temiz saçlarını kovboy şapkasının içine doluşturup yataktan kalktı. Üstündeki ceketi çıkardığında kaslı ve kıllı göğsü gözüktü. Ken bu fırsatı kaçırmayıp usulca arkasına gitti ve kıllarından birini çekti. Steve korku ve acı dolu bir çığlık attı. Ken gülmekten yerlerdeydi. Steve sinirli bir şekilde ceketini giydi;
"Komik olmadığını hiç yüzüne vurmadılar mı aptal herif?"
"En azından korkunca senin gibi karı çığlığı atmıyorum dostum." Gülmeye devam eder"
Steve Ken'in karşısında gülmesine dayanamaz ve oda gülmeye başladı. Gülmeleri uzun sürmedi. Kasabanın karşı tarafından yüksek sesi bir çığlık yükseldi. Sesi duyan duymayan bütün halk sesin geldiği yıkık eve gitti. Kasabanın şerifi önden gitti ve arkadakilere beklemeleri gerektiğini söyledi. Şerif, Yavaş ve ürkek adımlarla eve girdi. Kemerinin arkasındaki Uzun namlulu tabancasını çıkarıp ışık gelen odaya doğru ilerledi. İlerledikçe ağlama sesleri yükseldi. Şerif gittikçe korkmaya başlar köy halkı da tedirgin bir şekilde şeriften ses bekledi. Şerif odanın kapısına geldiğinde korkudan rengi atmıştı, nefesini tuttu ve içeri daldı. Duvarlarda kanla çizilmiş semboller yanan parşömenler vardı, hepsinin baş ucunda çıplak ağlayan rengi griye dönmüş zayıflıktan kemikleri belli olan bir kız vardı. Şerif bir adım daha ileri gelince kız konuşmaya başladı;
"Lütfen affet beni dünya...Lütfen affet beni insan." Ağlamaya devam ederken birden ayağı kalkar.
Şerif ecel terleri dökmeye başlamıştı. Elindeki tabanca titriyordu. Şerif yavaş adımlarla geri geri gidiyordu. Kız yüzünü döndüğünde her yeri kesikler içindeydi. Kız şerife doğru koşmaya başladı. Şerif yutkundu ve titreyen elleriyle şarjörünün hepsini kızın üstüne boşalttı. Birden kara bir duman etrafı sardı, evden çıktı etrafta yayıldı bir süre. Kasaba halkı silah seslerinden ve dumandan iyice gerildi. Olay yerine geç kalan Steve ve Ken dumanı görünce kalabalığın arasından en öne geçti, içeri girdi yanan odayı gördüler. Steve odaya ürkek adımlarla ilerliyordu, Ken ise korkudan dona kalmıştı. Steve odaya girdi yerde kanlar içinde yatan şerifi gördü. Kurşun darbeleri almıştı. Duvardaki kanlar akmış ateş sönmüştü. İçeride başka bir şey yoktu. Duvara doğru ilerlerken Ken'in çığlığını duydu. Koşar adımlarla odadan çıktı ve birden yerde Ken'i gördü. Yerde titreyip duruyordu. Ona doğru yaklaştı. Yaklaştıkça arkasında bir şeyler hissediyordu ve hissettiği gerçek oldu. Koskocaman kara bir kurt vardı karşısında, kurdun sırtından dumanlar yükseliyordu, koca gözleri kendisi kap karaydı içinde küçük bir parlaklık vardı. Steve yutkunamadı ve yerdeki Ken'e takılıp düştü. Nefes zar zor alıyordu, kurt gittikçe yaklaştı;
"Beni anlayabiliyorsun değil mi Steve?"
"suskun olan Steve başını sallar."
"Seni neden öldürmediğimi merak ediyorsundur değil mi? Sen normal değilsin, sen özelsin. Sende bilmediğin bir potansiyel var. Bana katıl ve sana yardım edeyim, birlikte çöp olan bu Dünya'ya şekil verelim."
Steve uzun süre düşündü. Kurt gölgeler içinde insan formuna büründü. Steve yaklaştı ve boğazına yapıştı. Steve mecburi kabul etmek zorundaydı. Aylarca kölesi oldu. İnsanları öldürdüğüne ve işkence yaptığına şahit oluyordu. Bu Steve'in piskolojisini bozuyordu. Bu onun içinde bir işkenceydi.. İnsanlar ona yalvarıyordu fakat yapabileceği bir şey yoktu. Her gün dualar ediyordu Yaratıcıya. Saçları dökülmüş uykusuzluktan yüzü dökülmeye başlamıştı. Şeytan ise imparatorluğunda sefalet içinde yaşıyordu. Ona karşı gelen korkusuzlar Kara vebayla öldürülüyordu. İnsanların aklına girip onları intihara sürüklüyordu. Bir akşam Steve' gözüne tatlı bir uyku girdi. Haftalar sonra düzgün bir şekilde ilk kez uyuyabilecekti. Gözlerini kapattı ve horlamaya başladı. Etraf aydınlıktı sanki hiç kabus var olmadan öne gibiydi. Buğday tarlasındaydı Steve, rüzgar ile beraber oda buğdayları okşuyordu. Karşısında bir kadın vardı, gülümser yüzü altın renginde saçlarıyla kapanıyordu kadında her seferinde geriye yatırıyordu. Steve ilerleyip selam verdi kadında karşılık verip söze girdi.
"Steve... Zorunda olduğun durumdan kurtarabilirim seni. Yaratıcı her daim her şeyi görür fakat insanların felaketlerine dokunmaz. Bu bir insan felaketi olduğu kadar doğaüstü bir olay da. Yaratıcının gücü seninle olacak ki uyandığında yanında bir kapsül göreceksin, onu Azazil'in göğsüne değdir. Senin ve insanlığın başka şansı yok..."
Steve konuşmaya çalışır fakat birden yattığı odundan fırladı. Etrafı harabe kasabanın son döküntüleriyle çevriliydi. Odunların yanında metal bir cisim parlıyordu. Heyecanı bir şekilde yerdeki odunları kaldırdı. Ağırlıkları umrunda değildi sağa sola atıyordu. Hiçbir şey kalmayınca metal şeyin rüyadaki kapsül olduğunu gördü. Gittikçe neşesi arttı. Kendini hazır hissetti. Günlerce planını yaptı, şeytanın davranışlarını izledi. Farklı bir şehire gelmişlerdi. Şeytan öldürdüğü insanlardan bir ordu yapmıştı. Yaşayan ölüler kasabaları köyleri harabe ediyordu. Buna bir dur deme vakti gelmişti. Şehirdeki surlardan okçular dolu gibi yağdırıyorlardı. Şeytanda tahtından onların hamlelerini izliyordu. Steve doğru anı buldu ve Kapsülü Şeytana doğru attı. Ne olduğunu anlayamayan kabus birden ışık süzmesi halinde ordusuyla birlikte ortadan kayboldu. Aylarca süren bu karanlık çağ bitmiş gibi gözüküyordu. Bunla beraber Steve de bitik gibiydi. Surlardaki askerler koşarak Steve sıhhiye yardımı yapmaya gitti. Haftalarca komada kaldı. Bir gün şans eseri uyandığında hastanede olduğunu fark etti. Canı acısa dahi çıkarak Şehir beyine gitti ve sordu;
Öksürerek. "Kapsül... Nerede? Gömdünüz değil mi?"
"Bizimle güvende savaşçı. Topraklarımız için yaptığın unutulmayacak. Seni ödülle...."
Şehrin beyi sözünü bitirmeden Steve kan kusmaya başladı. Yere yığıldı hastaneye kaldırıldı tekrar. Fakat hastanenin en uzman cerrahları bile onu kurtaramadı, onun için bir sondu. Anısına bir tören yapıldı ve toprağa veridi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Duzey|Kâbus
Science FictionBir çağı sonlandıran kabus yeniden diriliyor. Bir Şeytan insanları kölesi haline getiriyor. Peki bu nasıl engellenecek? Kim engelleyecek? Klasik gibi görünebilir fakat tabi ki bir grup genç. Peki klasik bir eser olmadığını nereden çıkarıyoruz. Bunu...