Günümüz: İstanbul
Sıcak bir yaz sabahıydı. Güneş sanki Dünya'yı kavuruyordu. Sıcaktan bunalan Baturalp yataktan kalktı, kalktığı gibi soğuk bir şeyler almak için buzdolabına yamuk adımlar attı. Kapağı açtı, soğuk su dolu sürahiyi alıp masaya koydu. Üst raflardaki bardaklardan birini alıp su doldurmaya başladı. Sürahiyi öylece masada bırakıp bardağı eline aldı. Balkona çıkıp sandalyesine oturdu ve deniz manzarasını izledi. Sandalyesinin yanındaki güneş gözlüğünü alıp taktı. Güneşin etkisini biraz olsun azaltınca uykusu tekrardan ağır bastı, gözleri kapandı... uykuya dalacak gibi oldu. Fakat o an içerden telefonun çalma sesini duyunca bütün havası kaçtı. Alnından akan teri silip ayağı kalktı. Yorgun ve yamuk adımlarla içeriye ilerledi. Telefonu eline aldı ve kimin aradığına bakmadan telefonu açtı.
"Buyur ne istiyorsun?" dedi yorgun bir şekilde Baturalp.
"Efendim merhaba. Ben Beste, ekibinize yeni dahil olan kişi." dedi telefondaki kişi.
"Evet Beste, ne oldu?" dedi Baturalp.
"Efendim, acilen ofise gelmeniz lazım, bütün ekip burada sizi bekliyor." dedi Beste.
"Tamam. 30 dakikaya oradayım. Görüşürüz." Dedi ve kapattı Baturalp.
Baturalp gözlüğünü masaya bırakıp tuvalete gitti. Elini yüzünü yıkadı, kendine gelmişti. Odasına gidip üstündekileri çıkardı, yenilerini giydi. Gözlüğü ve anahtarları masadan alıp evin dış kapısına ilerledi. Kapıdan çıktı, dıştan kapıyı kilitledi. Arabasına doğru ilerledi, kapısını açtı ve anahtarı takıp arabayı çalıştırdı. Gazı verdi ve anayola doğru ilerledi. Yolda teybi açıp bangır bangır müzik dinledi. Dakikalar sonra ofisin önüne gelmişti. Kartıyla içeri girdi. Toplantı odasında 5 kişi onu bekliyordu. En önde uzun boylu bir kız vardı. Bu Masal idi. Baturalp'i görünce ona doğru yürümeye başlamıştı. Kumral omzuna kadar gelen saçlarını ışıkta parlıyordu, arkasına attı. Yolda durup eğildi. Siyah kotunun bileğini düzeltip yoluna devam etti. Yaklaştıkça güzel yüzü gülüyordu. Batu ile karşı karşıya olunca ona sarıldı.
"İyi ki geldin Batu. Uzun zaman oldu görüşmeyeli." Dedi Masal gülümser bir yüzle.
"Bende çok özledim." Dedi Batu'da mutlu bir yüzle.
Sarılmaları bitince içeri girdiler. Oturan herkes ayağı kalktı. Hepsini tek tek selamladıktan sonra geri oturup konuya girdi Baturalp;
"Evet beni telaşla çağırma nedeniniz nedir bakalım?" dedi ukala bir şekilde.
Beste siyah kıvırcık saçlarıyla dikkat çekiyordu. Gözlüğünü düzeltti ve masaya elindeki fotoğrafları koydu;
"Efendim bunlar dalgıçlarımızın çektiği fotoğraflar. Büyükçekmece kıyısının yaklaşık 600 metre ilerisinde bulunan bir mağara." Dedi sakince bir şekilde Beste.
"Peki bir şey bulabildiniz mi?" dedi Batu merakla.
O sırada cebinden telefonu çıkarıp masaya koydu Uygar. Batu'nun önüne doğru ittirdi, keskin bakışlarının hedefi Batu idi Uygarın;
"Gördüğümüz normal su altı mağaralarından 4 kat daha geniş ve içinde su olmayan bir mağara var" Dedi Uygar sakalını kaşıyarak.
"Bu da incelemeye değer bir şey olabilir demek. Fakat.." diyerek söze girdi Masal.
"Fakat ne?" dedi Batu.
"Bu mağarada basınç kat ve kat artıyor. Bu da profesyonel dalgıçlık güvenli olur fakat hiç birimiz bu kadar profesyonel değiliz.
Batu resimlere uzun uzun baktı. Etrafındaki insanlar ona umutlu gözlerle ağzından çıkacak bir lafı bekliyordu. Batu fotoğraflara baktığı kadar da düşündü ve kararını verdi.
"Bunu kimleri yapabileceğini biliyorum." Dedi ve yüzünü Masal'a çevirdi.
Masal anlamıştı ve yüzündeki o tebessüm artık gözlerinden de anlaşılıyordu;
"Gerçekten onları geri toplayabilecek misin?" dedi tedirgin fakat mutlu bir yüz ifadesiyle Masal.
Batu başını salladı ve sandalyeden kalktı. Boynunu çıtlattı ve dışarı yavaş adımlarla çıktı. Beste ve diğerleri olan biteni tam anlayamamıştı. Fakat Masal onlara tedirgin olmamaları gerektiğini vurgulayan bir hareket yapıp ayağa kalktı. Koşar adımlarla Batu'ya yetişti.
"Onları toplasan bile anlaşmalarını nasıl sağlayacaksın?" dedi Masal.
"Eskisi gibi değil artık, çocuk değiller. Bunu umuyorum...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Duzey|Kâbus
Science FictionBir çağı sonlandıran kabus yeniden diriliyor. Bir Şeytan insanları kölesi haline getiriyor. Peki bu nasıl engellenecek? Kim engelleyecek? Klasik gibi görünebilir fakat tabi ki bir grup genç. Peki klasik bir eser olmadığını nereden çıkarıyoruz. Bunu...