⛓️1⛓️ İLK DİYALOG

55 7 1
                                    

Yeşil gözleri ağlamaktan kızarmış olan genç kız şiddetli yağan yağmurla birlikte sırılsıklam olsa da titreyerek yürümeye devam ediyordu. Bu durumdan hoşnut olmasa da, kalbindeki acı artık dayanamayacağı kadar ağır geliyordu ona. Aslında ne hasta olmayı, ne de soğuğu umursamaması gerekiyordu ama her insan gibi o da en kötü gününde ve en umutsuz anında bile hep iyiyi düşünür, iyi olmayı diliyordu içten içe. Bir süre daha yürüdükten sonra gözüne çarpan eve doğru ilerlemeye başladı. Yabancı birinin evine gireceği için içten içe tedirgin olsa da, gece çökmek üzereydi ve soğuktan donmak yüreğindeki acıya rağmen tercihi değildi. Hızlı adımları sonunda onu evin kapısına ulaştırdığında soğuktan kızaran ve titreyen elleri ile kapıyı çaldı genç kız. Yaklaşık beş altı kez zile basmasına ve kapıyı tıklatmasına rağmen içerden hiç ses gelmedi. Bu durum genç kızın canını sıkmıştı. Annesini defnettikten sonra herşeyden kaçmak isteyen kız arabasına atlayarak saatlerce yolculuk yapmış, uzun yolculuktan sonra arabasının aniden bozulmasıyla hiç bilmediği bir yerde inmiş, saatlerce yağmurlu ve soğuk havada yürümek zorunda kalmıştı. Şimdi ise tek seçeneği geceyi bu evde geçirmek, ertesi gün ise arabasını tamir etmenin bir yolunu bulup, buradan mümkün olduğu kadar uzağa gitmekti. Son bir kez daha kapıyı çalmak istediğinde kapı hafif gıcırdamış, ardından kendiliğinden açılmıştı. Genç kız normalde olsa bundan korkabilirdi ama şu an kendisinde hüküm süren tek duygu korku değil acıydı. Açılan kapının kulpunu çevirerek yavaşça içeri girdiğinde, aslında bir yabancının evine değil de, iki gün sonra yaşamaya başlayacağı aşk, korku ve tehlike dolu hayatına ilk adımlarını attığından bihaberdi.

***

Geldiği bu ev her kime aitse tamamen bomboştu ve bu genç kızı içten içe rahatlatmıştı, çünkü yalnız kalmaya ihtiyacı vardı. İlk kez eve adımını attığı gün içeriye göz gezdirdiğinde bu evde aslında uzun süredir hiç kimsenin yaşamadığını hissetse de, kapının açık olması ve etrafta toz olmaması bu düşüncesini geri plana itmesine sebepti. Sanki bir anda yarım kalmış hayalleri gibi gelmişti o an evin hali genç kıza. Boşaltılmış değil de, terkedilmiş, yarım kalmış gibiydi. Evin soğukluğu üç gün önce kollarında ölen annesinin bedenindeki soğukluk gibiydi. Yaklaşık iki gündür burada olmasına rağmen sadece annesini düşünmüş ve sadece onun için ağlamıştı. Yıllar geçse bile ona olan özleminin dinmeyeceğini ve kalbinde yanan ateşin hiç sönmeyeceğini biliyordu. İnsan acıya alışır derlerdi ve ona göre acıya alışmak yanmaya alışmak gibi birşeydi. Yanıyordu, ama Anka kuşu gibi küle dönmüyor, yeniden doğmuyor, sadece içindeki acının ateşiyle yanıp kavruluyor ve buna alışıyordu insan. Zaten sevdiği birinin yokluğuna, nasıl alışılabilirdi ki. Bir süre daha bunları düşündükten sonra, iki gündür çıkmadığı salondan yukarıya giden merdivenleri çıkmaya başladı Arya ve merdivenlerinin sonunda olan hemen soldaki odaya girdi. İçerisi oldukça hoş dekore edilmişti. Duvarlar da dahil her şey siyahtı ama güzel olduğunu düşündü genç kız. Bu durum ona annesinin ölümüyle birlikte siyaha boyanan ve artık hayatında olan tek renk gibi gelmişti.

"Hayatının rengi bu artık Arya." Diye kendi kendine mırıldandı genç kız. O sırada yatağın yanındaki komidine ilerledi ve orada duran çerçeveyi eline aldı. Beyaz gömlek ve kot pantolon giyen mavi gözlü, yirmili yaşlarda bir erkek resmiydi gördüğü. Kesinlikle çok yakışıklıydı. Resmi çerçevesinden çıkararak arkasında kim olduğuyla ilgili bir şeyler var mı diye bakmak istedi Arya ve düşündüğü gibi resmin arkasında

"21 Mayıs 2011. Değişen tek şey yaşımdaki bir rakam.

Nihat Sansar

Diye bir yazı vardı. 'Nihat' dedi içinden genç kız. Şimdi nerdeydi acaba? Evine geldiği zaman bu yabancı kızı görürse kesinlikle hoş karşılamayacağından, hattâ evine izinsiz girdiği için kendisine kızacağından emindi. Ama evine kimsenin girmesini istemiyorsa kapıyı neden açık bıraktığını da anlayamamıştı. Kim evinin kapısını kapatmadan gider?' diye düşünse de ev sahibinin belki de kısa süreliğine bir yere gittiğini ve başına birşey gelebileceğini düşündü ama başını iki yana sallayarak bu düşünceleri defetmeye çalıştı. Genç kız asıl olan bitenden ve gerçekten endişelenmesi gerekenden habersiz evin sahibinin kendisine kızacak dahi olsa, sağ sağlim geri dönmesini istedi o an. İki gündür aralıksız yağan yağmur yüzünden Aryanın arabasındaki sorunu çözmeye dahi fırsatı olmamıştı. Bunun içinse evin sahibi her kimse onun gelmesini bekleyecekti Arya. Hem evine izinsiz girmişti ve iki gündür burada kalıyordu, bu yüzden kendisine en azından bir teşekkür etmek istiyordu. Ama bilmediği bu evin sahibinin zaten ölmüş olduğu ve şu an tam yanı başında pür dikkat kendisini izlediğiydi. Hiç bilmediği birinin evine ilk adımını attığında kaçtığı acılardan daha büyük acılarla karşılaşacağını da, kabusları aratmayacak bir hayata bile isteye geldiğini de bilmiyordu Arya.
Hiç gelmeyecek olanı ilk bekleyişi o gün başlamıştı Arya'nın. Nihat ise o an sadece hayattayken bile kimseyi almadığı evine neden bu kızı aldığını düşünerek kendini sorgularken, biri ölmüş diğeri ise yaşayan iki insanın da kaderi bu evde kesişmişti artık.

DİL Ü CANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin