1. BÖLÜM

245 11 1
                                    

Her gün düzenli hale getirdiğim şeyi yapıyordum şu an. Her gün artık istemsizce ayaklarım beni o kafeye götürüyordu. Şu anda da hızlı adımlarla yolunu tutmuştum o kafenin, sanki yetişmem gereken bir şey varmış gibi. Artık alışkanlık olmuştu, oraya bir gün gitmesem eksiklik hissediyordum. O gün bir şeyi yapmayı unutmuş gibi. Aslında sürekli oraya uğramamın sebebi Daniel'i görmekti. Kafeye girdim ve her zaman oturduğum masama yerleşip kitaplarımı çıkardım. Sonuçta amacım ders çalışmaktı. Kitapları masaya koyarken gözlerim onu arıyordu yine.

Radarlarıma takılan Daniel'i görmemle dikkat kesilmiştim hareketlerine her zamanki gibi. Müşterisine siparişini teslim ettikten sonra etrafa göz gezdirirken bende takıldı ve buraya doğru gelmeye başladı. Yanıma geldiğinde bir çılgınlık yapıp 

~ "Geçen pazar günü içtiğin latte bardağını ne yaptın? Onu almak ve saklamak isterdim. Bana senden bir hatıra olurdu." ~

 Demek istedim ama henüz o cesareti barındırmıyordu bünyem. Bu yüzden sadece her zamanki kahvemi söyleyebildim. Siparişimi alıp gittiğinde ben de onun sosyal medya hesaplarını kontrol ediyordum bir değişiklik var mı diye. Anladığım kadarıyla sevgilisi yoktu. Erkek arkadaşlarıyla ya da spor salonunda fotoğraflar atıyordu.
Kahvemi masama koyarken her ayrıntısını inceliyordum göz altları koyuydu bugün, uykusuz mu acaba?

Siparişimi masama koyup hızla uzaklaştı, garipti. Yoksa sürekli üzerinde olan bakışlarımı fark edip rahatsız mı olmuştu? Kathie, "takıntılısın" derken doğru mu söylüyordu? Herneyse umursamadan kahvemi yudumlayıp onu, hareketlerini, çalışan arkadaşlarıyla olan ilişkisini, müşterilerle olan ilişkisini süzmeye devam ettim.

Kaç saattir burada olduğumu kararmaya başlayan havayla farkettim ve eşyalarımı toplamaya başladım. O sırada duyduğum gürültüyle bakışlarımı ve dikkatimi o yöne verdim merakla. Bir kadın sinirli şekilde bir garsonla konuşuyordu. Tartışmak da diyebiliriz. Sanırım siparişleriyle ilgili bir sorun çıkmış, tam olarak anlayamadım. Kalkıp kapıya doğru yönelirken o kadının dilek ve şikayet kutusuna bir kağıt attığını gördüm. Gerçekten hoşnut olmadığı bir olay  yaşadı galiba. Kulaklıklarımı takıp evin yolunu tuttum.

Bir bahar günü daha okuldayım. Evet nefret ediyorum bu dersten, hocadan da.

"Kathie, ben uyuyacağım. Son ders zaten, sen not tut."

"Hoca görürse seni rahat bırakmaz. Benden söylemesi Anastasia, yine de gelirse haber veririm."

Kathie'nin ne dediğini önemsemeyerek elimi yanağıma dayadım ve gözlerimi kapattım. Tabii ki de Daniel'i düşünüyordum. Ne ara uykuya daldığımın ve ne kadar uyuduğumun farkında değilken, birden duyduğum sesle geri doğru irkilip kafamı arkamdaki duvara çarptım ve oradan sekip başım önümdeki bir şeye çarptı. Başımın hem arka hem ön kısmını tutarak gözlerimi açtığımda önümdekinin öğretmen olduğunu ve onun da kafasını tuttuğunu gördüm. Yüzümün dibine giren öğretmen miymiş? Bir insan neden uyuyan birinin yüzüne yaklaşır ki? Daha da önemlisi öğretmene kafa mı attım?

"Ah öğretmenim, çok özür dilerim istemeden oldu gerçekten. İyi misiniz?"

Herkes kahkalara boğulduğunda kendimi zor tutuyordum ama ifadem hâlâ çok ciddiydi. Hem hocaya kafa atıp hem de gülmek işleri oldukça zorlaştırırdı. Defalarca özür diledikten sonra bir daha derste uyumamam için beni uyardı ve konuyu kapattı. Sonuçta kendi davranışı da saçmaydı, konuyu uzatmamalıydı. Dersten çıktığımızda Kathie ile yerlere yatarak gülmüştük. O kadının zulümleri karşısında hıncımı almış bulundum, tabii istemeden. Sınıftakiler de beni görünce tebrik ediyorlardı.

"Ee ne yapıyorsun çıkışta? Yine oraya mı gideceksin?"

Diye sorduğunda canım arkadaşım, ona yandan bir bakış atarak konuştum.

"Bildiğin soruları neden soruyorsun?"

Yüzümde tatlı ve bir o kadar da aptal bir gülümseme hakimken Kathie'nin ifadesi biraz bıkmışlık biraz da umursamazlık taşıyordu.

"Sen de gelmek ister misin?"

"Olur. Biraz ödevim var, orada hallederim senin gözlerin birilerine dalarken."

Deyip sırıtmaya başladığında koluna bir tane vurdum. Oraya her gidişimde heyecanlanıyordum. Sürekli geliyor olmama rağmen bir türlü geçmiyordu.
Kathie ile her zaman oturduğumuz masaya geçtik.

" Kathie, Daniel'i görebiliyor musun? Nerede?"
 
Kafamı bir oraya bir öbür tarafa çevirerek onu bulmaya çalışıyordum. Kathie ise dediğimi duymazdan gelip rahat ve umursamazca elindeki telefonla uğraşıyordu. En sonunda pes edip önüme döndüm.
Birden siparişimizi soran sesi duyduğumda büyük bir hevesle başımı kaldırdım fakat umduğum kişiyi görememenin verdiği hayal kırıklığı modumu düşürmüştü.
Lazım bir bilgi değildi ama göğsündeki isim kartına indi gözlerim, adını okudum. Soracaktım, Daniel nerede? Biliyor olmalıydı. Tam ağzımı açacaktım ki Kathie benden önce davranıp iki kahve söyledi ve bana olan bakışlarından aklımı okuduğunu hissettim. SeokWoo gitmişti. Tamam zorlamıyorum daha fazla, bugün onu göremeyeceğim sanırım.

Love in the Complaint Box [TAMAMLANDI] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin