Dünkü notlarımı kimse görmeden başarıyla kutuya atabilmiştim. Şuan da Kathie ile yine burada oturuyor kahvelerimizi yudumluyorduk. Kathie yaşadığı tuhaf olayı hararetle anlatırken ben de ses çıkarmadan ve şaşkınlıkla dinliyordum çünkü ilginç gelmişti. Muhabbetimize öyle odaklanmışız ki yanımıza birinin yaklaştığını bize seslendiğinde fark edip irkilerek o yöne döndük. Bu kişi Danieldi ve elinde iki pasta dilimi vardı. Ayrıca nedenini anlayamadığım şekilde benim çok yakınımda duruyordu.
"Merhabalar. Bu güzel iki hanımefendiye bir ikramda bulunmak istedim. Lütfen kabul edin. Afiyet olsun."
Eğilerek tabakları önümüze koyarken göz temasını benimle hiç kesmemişti ve üzerime daha da yaklaşıyordu. Ne? Bir de göz mü kırpmıştı o bana? Oldukça rahatsızlık hissettiğim için sandalyemi geriye doğru itip bakışlarımı dışarı çevirme ihtiyacı duymuştum. Neredeyse midemin bulanmasına neden olacaktı bu yılışık hareketi. Geri çekildiğinde ise ben hâlâ olanlara anlam veremediğim için konuşmuyorken, Kathie atılmıştı.
"Zahmet ettiniz, hiç gerek yoktu. Teşekkür ederiz."
Dikkatimi dağıtmak için etrafa bakınmaya başladım ve birden SeokWoo'nun bu tarafa dönük olduğunu ve çatık kaşlarla buraya baktığını yakaladım. Daniel gülümseyerek cevap verip gitmişti. Tabaklara baktığımızda benim pastamın yanında bir gül vardı, Kathie'nin tabağında ise yoktu. Bu sefer sessizliği ben bozdum.
"Neydi şimdi bu saçmalık?"
"Bilmiyorum ve yine mi sana çiçek? Ağlayacağım sonunda ah."
Bu kız beni neşelendiriyordu. Bu gergin halimde ufak da olsa güldürmüştü beni. Şu an çok tatlı göründüğü için yaklaşıp canım arkadaşımın yanağına bir öpücük kondurdum. Yanağını tutup aptal aptal sırıtarak bana baktığında koluna bir tane vurdum.
"Abartma istersen, kendine gel."
"SeokWoo'nun az önce olanları gördüğünü fark ettin mi?"
"Evet gördüm."
"Sinirlendiği yüzünden açıkça anlaşılıyordu."
Buna cevap vermedim ve sessizlikle konu kapandı. Muhabbetimize geri döndüğümüzde de ister istemez durulmuştuk.
Zaman hem ders çalışarak hem de bitmeyen muhabbetimizle geçerken eski neşemizi yakalamıştık. Bu sırada Daniel'e yazdığım mektupları Kathie'den saklamamam gerektiğini düşünüp her şeyi ona anlattım. O ise benden böyle bir hamle beklemediği şaşırmıştı ama hoşuna da gitmişti. Çılgın arkadaşım böyle heyecanlı şeyleri severdi. Saate baktığımda tahmin ettiğimden daha geç olduğunu fark ettim.
"Ne o? Bir işin mi vardı? Oturalım biraz daha yarın okul da yok."
"Hiç ya öylesine baktım. Otururuz tabii."
Fıstık gibi görünen sarışın çocukluk arkadaşım Kathie... Yanağını sıkmak geldi içimden ve bu zevki kaçırmadım.
"Hey! Ah! Nefret ettiğimi biliyorsun Anastasia."
Benden kurtulabildiğinde elleriyle yanaklarını kapatarak söylenmeye de devam etti.
"Uzun zamandır yanaklarımı rahatsız etmiyordun. Çok mutluyduk biz."
Çocuk gibi konuşarak istemeden aegyo yaptığında kahkahalarımı tutamadım ve dudaklarımı büzerek onu taklit ettim.
"Üzgünüm, bir daha rahatsız etmem o zaman yanaklarını."
"HA HA Çok komik."
Biraz daha oturduktan sonra kalkmaya karar verdik. O sırada karşıda durup buraya bakan Daniel dikkatimi çekti. Kaşlarımı çatmış toplanmaya devam ederken o çoktan harekete geçmiş bu yöne geliyordu. İstemsizce içimden bir küfür savurdum. Bu lanet olası insandan öyle tiksinmişim ki yakınımda bulunmasını istemiyordum. O yolu yarılamışken birden yoluna çıkıp kolunu tutan SeokWoo ile durmak zorunda kaldı.
"Dostum! Şu post cihazı arızalandı sanırım. Bir bakman gerekiyor."
Daniel yönünü kasaya çevirip yürümeye başladığında SeokWoo duraksadı ve buraya döndü. Birbirimize baktığımızda kaşlarım havalanmıştı. Rahatladığım için benim yüzüm gevşerken onunki ise başından beri donuk ve ifadesizdi. Çok beklemeden döndü ve arkasından gitti. Kathie beni dürttüğünde kendime gelip önüme döndüm.
"Oo senin yakışıklı kıskandı galiba."
Uzatarak konuştuğunda kısa süren düşünceli bir halim olmuştu ama sonrasında yüzümde beliren tatlı tebessüme engel olamadım. Yüzü İfadesizdi, sinirli de olabilir fakat kurtarıcımdı resmen.
"Ne! Kurtarıcım mı dedin? Evet çok doğru"
Kathie keyifle konuşup kahkahalar atarken şaşkınlıkla içimden geçirdiğim şeyleri nasıl duyduğu anlık donup kalmama neden oldu ve jeton düşünce de sesli konuştuğumun farkına vardım.
"Çok konuşma da gidelim hadi, geç oldu."
Sonunda ayaklanıp masadan ayrıldıktan sonra hesabı da ödeyip çıkışa yöneldik. Görüş açıma giren şikayet kutusuna bir göz attım. Yoluma devam etmeyi planlıyorken gördüğüm şeyi yeni idrak ettim ve bakışlarımı hızla tekrar kutunun olduğu yere çevirdim. Kutuyu SeokWoo açıyordu. Anlık şokla bakakalınca Kathie de görüp durumu anladı. Onun da benim kadar olmasa da şaşırdığı belliydi. Arkadaşım normal olarak benden daha önce transtan çıktığı için dikkat çekmemek adına ortalıkta dikilmemize bir son verip beni dışarı çıkardı. Temiz hava iyi gelmişti. Şaşkınlıkla konuştum.
"Attığım tüm notları SeokWoo okumuş olmalı."
"Nereden biliyorsun? Belki kutudan sorumlu kişi sonradan değişti."
"Hayır hayır. Çok iyi hatırlıyorum. O gün başka bir çalışana kutudan kimin sorumlu olduğunu sorduğumda, bana gösterdiği yerde Daniel ve SeokWoo vardı. O zamanlar Leyla olduğum için istediğim şekilde anladım. Yani bu zamana kadar Daniel sandım ama SeokWoo'ymuş. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love in the Complaint Box [TAMAMLANDI]
FanficBenden, benim hiç farkımda bile olmayan sana. Düşüncesi bile tuhaf hissettirebilirdi Anastasia'ya. Neden sürekli gittiği yerde sürekli görmek istediği adamı sürekli yanında istemekten vazgeçsindi ki? Ama bir yanlış anlaşılma ve birkaç tesadüf onun t...