"İşte son olarak da o yazıyordu."
Telefonu tutan elim kulağımdayken yatağımda sırt üstü uzanmış şekilde sırıtmalarıma engel olamıyordum. Dün gece oldukça geç uyuduğum için göz altlarım çökmüştü belki ama şu an benden daha mutlu biri olduğunu sanmıyorum. Sabah uyanınca hemen Kathie'yi aradım ve ona olanları anlattım.
"Cidden saf saf davranıp sinirlendiriyorsun beni."
Ah Kathie... Sanki kendisi çok akıllıymış gibi konuşuyor yine. Ben de en az onun kadar her şeyin farkındaydım fakat üzülmemek için uğraşıyordum.
"Saf değilim ben, sadece hayal kırıklığına uğramamak için emin olmadan davranmak istemiyordum. Ayrıca tüm gece günlüğü okudum, şu an ne kadar uykusuzum haberin var mı?"
Ben uzunca esnerken o da konuşuyordu.
"Ben bile buradan eminim. Sesinden belli uykunun olduğu."
Kıkırdayışları telefondan çıkıp odamı doldurdu. O yüksek enerjili gülüşü benimkini daha da arttırmıştı.
"Artık ben de eminim zaten. Sen ne zaman geliyorsun?"
"Birkaç güne, tam belli değil. Ama şu an orada olmalıydım ya şansa bak. Daniel'den de nefret ediyormuş yani kıskandığı için öyle mi?"
"Öyle yazıyor, evet."
"Şu sessiz aşığa bak sen. Ben dedim sana hatırlıyorsun değil mi çiçek kurabiyeleri?"
"Hatırlamam mı?"
"Unutursan kafanı kırarım zaten. Neyse şimdi kapatmam gerek, görüşürüz."
"Görüşürüz."
Telefonu kapattım. Defteri elime alıp masama oturdum ve onun kaldığı yerden ben yazmaya devam ettim.
"O gün... Daniel'i sevdiğimi sandığım son zamanlardı. Onu başka bir kızla görmüştüm. Aslına bakarsan yıkılmam gerekirdi, kalbimi paramparça hissetmem gerekirdi ama öyle olmadı. O an bir tuhaflık olduğunu anladım. Ama gerçeği fark etmem biraz zaman aldı. O takıntılı halimden kurtulduğum için çok mutluyum. O sürede hiç gelmemiştim oraya ve bir zaman sonra geldiğimde kutuya not atarken beni yakaladın. Hem de çok kötü yakaladın beni. Burada okumasam asla anlamayacaktım bana olta attığını. Demek makarnalarınızın her çeşidini deneyip hiçbirini beğenmeyen ve bunu şikayet eden biri yoktu. Sen emin olmak için bana yalan söyledin. Ne kadar adisin SeokWoo? Ama ben de senden hoşlanıyorum. Biraz utandım evet. O zamandan sonra işte Daniel'i tamamen silmiştim. Sonrasında yavaş yavaş seni fark etmeye başladım. Daha doğrusu sen kendini fark ettirdin de diyebiliriz. Ben pek anlamak istemedim başta, doğru. Ama kurtarıcım olduğun da bir gerçek. Ve son notlarımı senin okuduğunu bilerek yazdım. Gerçekten de sadece senin için oraya geliyorum. Senden cidden hoşlandığımı senin yüzün asıkken hep seni merak ederek geçirdiğim günlerde anladım. Çünkü normal ve sıradan değildi. İşte o zaman kendime de itiraf ettim. "
Defterin kapağını kapatıp arkama yaslandım ve eğik durmaktan ağrımaya başlayan sırtımı ve boynumu esnettim.
Uykusuzluk baş ağrıma sebep olduğu için günün öğle vakti de olsa yatağıma girip uykumu almak için gözlerimi kapattım.
Birkaç saat uykunun ardından uyandığımda mutluluktan zaten dinç olan vücudum iyice kendine geldi. Hazırlanıp evden çıktım.
Hafif esintili hava saçlarımı arkaya doğru dalgalandırırken, o sevdiğim serinlik yüzüme ve boynuma dolaşıp iyi geliyordu bana.İşlerimi hallettikten sonra yüzümde olan geniş gülümsemeyle kafeye adımımı attım ve yine her zamanki yerime oturdum. Kahvemi içerken biraz zaman öldürdüm açıkçası. SeokWoo yoğun çalışıyordu, henüz beni fark ettiğini sanmıyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love in the Complaint Box [TAMAMLANDI]
FanfictionBenden, benim hiç farkımda bile olmayan sana. Düşüncesi bile tuhaf hissettirebilirdi Anastasia'ya. Neden sürekli gittiği yerde sürekli görmek istediği adamı sürekli yanında istemekten vazgeçsindi ki? Ama bir yanlış anlaşılma ve birkaç tesadüf onun t...