Yyk- 2013.
-
Mia,
Koşarak yanıma gelen Serap'a boş gözlerle baktım.
“hadi gidelim aşkım” dedi sarılırken,“Tamam.”
Yaklaşık altı aylık bir birlikteliğimiz vardı. Serap iyi bir kızdı. Tabii bazı kötü huyları yok değil. Mesela,çok kıskançtır. Bunaltacak kadar çok.
Bense tamamen rahat bir insandım,ne giydiğine,ne yaptığına,kiminle konuştuğuna bakmazdım hiç.
Okulun çıkışına doğru yürümeye başladık. O sırada bisikletini çıkışa doğru iten Deniz'i gördüm. Dün attığı mesajların beni üzmediğini söylersem yalan söylemiş olurum.
Sürekli gözetlemek ve her hareketine dikkat etmek zorunda olmak zor olmalıydı.
Ama bana onca zaman yaptıkları şeyleri unuttuğum anlamına gelmez.
Telefonumu çıkarıp Deniz ile olan sohbetimize girdim.
Mia: beş-altı arabanın olduğuna yemin edebilirim, neden bisiklet kullanıyorsun?
Deniz'in gözleri etrafı taradı. En son bende durdu. Gülümsedi.
Serap fark etmişti,“Niye bakıyor bu sana?”
Cevap vermeden,gelen mesaja baktım.
Deniz: pek sevmiyorum, bisiklet neden bilmem,özgür hissettiriyor.
Mia: görmediğimiz bir yüzün mü var yani majesteleri?
Deniz: Görmediğin çok şey var.
Telefonunu cebine koymuştu yanına Çınar geldiğin de.
En samimi arkadaşı oydu. Farkında olmadan hakkında bir şeyler biliyordum.
Aynı zaman da içim de bitmeyen bir öfke vardı. O ve arkadaşlarına karşı.
Gerçi Çınar diğer arkadaşları gibi değildi. Onları sevmediği yüzünden belliydi. Deniz'in yanına onlar yokken giderdi daha çok.
“Yanlış gördüğümü söyle.” dedi dişlerini sıkarken.
Kaşlarımı çatıp ona baktım,“Ne?”
Telefonu işaret etti,“Sen ciddi ciddi o gerizekalıyla mı konuşuyorsun,Mia? Sana onca yaptığından sonra mı?”
Başımı elime yasladım,“ Fevri davranıyorsun yine. Biraz sakin ol.”
Elinde ki kahve bardağını yere fırlattı. E yuh artık.
“ Bildiğin muhabbet ediyorsun kızla,Mia! Unuttuysan sana hatırlatayım, yüzüne 'kaşar' diye bağıran insanlar onlar! Defalarca şiddet gördün onlardan... Şimdi muhabbet mi ediyorsun? Dininle,ırkınla o kadar dalga geçtiler. Onca iftira atıldı! Tüm bunlar olurken ben yanında oldum ve sen... Senin kendine saygın yok! Hak etmişsin hepsini. Ben onca işittiğim hakaretlere rağmen seninle oldum be! İğrençsin... Beni hak etmiyorsun.”
Gülümseyerek sözünün bitmesini bekledim. Ne yani dediklerine üzülmemi falan beklemiyorsunuzdur sanırım?
Hayatım boyunca hep duydum bunları. Babamın ailesinden, çevredekilerden,okuldakilerden... Pek çok kişiden.
Tüm bunlar zerre sikimde değil. Birer lağam faresinden farksız hepsi.
İnsanlar böyledir dostlarım, sürekli çelme takmak için hazırda beklerler. Dilleri zehir doludur. Kalp kırmaya bayılırlar ve acıdan beslenirler. Hepsi maske takar. Hep yalan söylerler ve hep olmadıkları biri gibi davranırlar. Evet,evet dostlarım... Hepsi bir avuç korkak. Benliklerini gizleyecek kadar hem de.
Ben, Mia,tüm bunları zerre kadar önemsemedim çünkü,harika bir hayatım var. Mükemmel bir aileye sahibim ve mükemmel denecek kadar başarıya sahibim,ne bekleniyor benden bilmiyorum, sanırım zorbalıklarını kafaya takmam falan. Gülünç.
Babam Türk,annem Sudan asıllı İngiliz. Babamın iş için yurtdışına çıkması sonucu tanışmışlar. Bir-iki ay arkadaşlık etmişler ee,işler bitmiş ve babamın Türkiye'ye dönmesi gerekiyormuş. Babam çıkmadan önce bir telefon numarası ve adres bırakmış.
Babam Türkiye'ye dönmüş dönmesine ama ne onca mesafe,ne annemin siyahi oluşu, ne de arada din farkı olması engel olamamış aşklarına.
Annem ve babam aynı zaman da arkadaşdırlar. Neyse,en sonunda,iki yıl sonra annem Türkiye'ye,babamın bıraktığı adresi gitmiş.
Pek çok şey yaşamışlar,mesela babamın ailesi düşmandır bize adeta. Çünkü biz siyanız, hristiyanız,boktan kadar değerimiz yok yeryüzün de.
Küçükken buna anlam veremezdim,beyaz insanlar bizi aşağılıyorsa biz neden onlara aynı şekilde davranmıyoruz diye.
Ya da illa müslüman mı olmam gerekiyor? Tek din İslam mı? Başka bir dinle inanmanın imkanı yok muydu?
Annem ve babam bana bunların hepsiyle başa çıkmayı öğretti.
İlk kez,altı yaşım da sokaktaki bir çocuktan dayak yemiştim. Bundan sonra kendimi savunmayı öğrendim. O küçük yumruk,şişen gözüm ve birkaç damla kan bana çok şey öğretmişti.
Şimdi ise başımı hafifçe sola eğmiş vaziyette Serap'ın nefret dolu sözlerini dinliyordum.
“Yine.” dedim düz bir sesle,“Yine pişman olacağın şeyler söylüyorsun.”
Bir şey demesini beklemeden çıkışa yürüdüm. Dersi bitenler yavaş yavaş ayrılıyordu okuldan ve bizi çekiştirmeyi ihmal etmiyordular elbette.
“Ne o,küçük oruspular ayrıldı mı? Seni aldattı mı yoksa?” dedi içlerinden biri,tiz kahkahasıyla.
Daha dikkatli bakınca, söyleyenin, sürekli olarak hakaret etmeyi kendine görev bilen,Selin olduğunu gördüm.
Deniz'in yanına gitmişti.
Deniz bakışlarını yere dikti. Alaycıl bir gülümsemeyle kafamı salladım. Asla değişmeyecekti ki.
Normal de olsa zeka seviyesini hatırlatıp,dünya'ya çöp kutusu kadar yararı olmadığını hatırlatırdım ama bu kez içimden gelmedi.
Önüme dönüp yola devam ettim.
“Şey gibi mi, Selin? Imm... Hakan'ın seni aldattığı gibi mi? Hem de iki kişiyle... Bu seni üzmüş olmalı,öyle değil mi? Seni başkasına değişmiş,üzücü.”
Bu sözler beni yere çiviledi. Olduğun yer de durup hemen arkama baktım. Bunu söyleyen Deniz'di. Beni korumuştu,öyle mi?
Selin ağzını bir karış açıp şaşkınlıkla ona baktı,“De-deniz neden anlattın bunu?”
Bisikleti bir kenara bıraktı,“Nasıl hissettirdi birinin seninle alay etmesi? Bunu anlamanı istedim. Yıllarca göz yumdum boktan oyunlarınıza ama artık her Mia'ya ve bir diğerine yaptığınız zorbalıkta,bütün pisliğinizi ortaya dökerim. Sen herkesten daha iyi bilirsin ki,sözlerimi tutarım.”
//“Kendi kendiyle savaşan insanlar da var”//
Merkür.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İhtimallerin Heyecanına Üzülüyorum G×G [TEXTİNG]
Cerita Pendek"Hep içimizde bizi mahveden bir his ya da iz var." Merkür.