6.Aklımda kalanlar mı?

265 11 8
                                    

"Ben buradayım Azura, hadi sen eve git ve duş al biraz da dinlen" ikna etmeye çalışırken bir eli güven verircesine kolunu sıvazlıyordu.

"Akşam yine geleceğim tamam mı? " başını sallayan Sehun'un yanağını öperek son kez camın arkasında bilinçsizce yatan bedenine baktı. Birkaç dakika içinde hastaneden ayrıldı.

Kim Jongin gideli kırk yedi gün olmuştu ve sen o gittiği günden beri komadaydın. O gün Azura'nın içi rahat etmemişti ve tekrar eve geldiklerinde nefes alabiliyordun ama bilincin yoktu. Özel bir hastaneye yatırılıp kimliksiz bir şekilde tedavi olmaya başlamıştın. Tabii bu tedaviler yalnızca senin hayatta kalmanı sağlayan destek amaçlı ilaçlardan ibaretti.

Sehun birçok kere Jongin'e ulaşmaya çalışmıştı fakat sonuç alamamasıyla beraber yurt dışına çıktığını öğrenmişti.

Azura ve Sehun senin durumumun neden bu hâle geldiğini bilmeyişlerinin yanı sıra bir de Kai meselesiyle uğraşırken giderek umutsuzluğa kapılıyorlardı.

*

Azura elindeki karton bardağın sıcak dokusunda ellerini ısıtıp kahveyi yudumlamaya devam ediyordu. Gece yarısını çoktan geçmiş olan duvar saatine şöyle bir bakıp, tekrar gözlerini camın arkasındaki bedenine dikmişti. Bu noktaya gelesiye kadar yaşadıklarınızı, maruz kaldığınız durumları gözlerinin önüne getirdi fakat bu bile omuzlarına ağır bir yük olarak geri döndüğünden buna son vermek için dikkatini elindeki sıcak kahveye yönlendirdi.

Yudumladığı birkaç saniyelik süre zarfı ve başını kaldırdığı o kısacık sürede camın arkasındaki bedenin yok olduğuna şahitlik eden gözleri kocaman açılmış, elindeki karton bardağın sıyrılıp gitmesine sebep olmuştu.

Yarım saat içinde tüm doktorlar ve hemşireler aniden kaybolan bedenini hastanenin farklı noktalarında aramaya başlasa da Azura ve Sehun'un nerede olduğun hakkında güçlü sezileri vardı. Hapsolduğun evin önüne geldiklerinde, Azura çaresizlikle yere dizleri üstüne düştüğünde yanan koca evin alevleri göz bebeklerine yansıyordu. Ağır çekimde oluyor gibiydi her şey; Sehun Azura'yı sarıp sarmalıyor, alnına sakinleştireceğini umduğu öpücükleri sıralıyordu. Acil durum ekiplerine haber verirken elleri titrese de az sonra yanındaki kadını ne beklediğini bilmeyişi mahvediyordu.

"Tanrım! Bu şaka mı? Siktiğimin..." Jongin, kucağında neredeyse cansız duran bedeninle çıkarken Azura'nın aklı gördüklerine inanmayı reddetmek ister gibi gözlerini de kapatmıştı ve olduğu yere yığılmıştı.

*

"Bize neler olduğunu anlatacak mısın? " Sehun gergin bir ifadeyle bakışlarını Jongin'e dikmişti. Kim Jongin eliyle yüzünü sıvazlayıp dolan gözlerini gizlemek için kapatıp, başını geriye attı.

"Uyuyamadım" dudakları kelimeleri dışarıya göndermemek için bir süre kapandı. "Bazı şeylere sırtımı dönersem başımıza gelen bu olayları savarım sandım. İlk gün bir barda sabahladım ve uyuyamayışım umrumda olmadı. Silüeti gözümün önüne gelip durduğunda bunu aldığım ağır alkole bağladım"  gözlerini açmamasına rağmen Sehun'un yüzündeki  sabırsız ifadeyi tahmin edebiliyordu. "Her seferinde, her uyumaya çalıştığımda zihnimin bana ihanet edişini sana nasıl açıklarım hiçbir fikrim yok. Uyumak için içkiden bayılmam gerekiyordu"

"Buraya, o  yangının ortasına nasıl geldin? Onu nasıl kurtardın, aklım almıyor."

"Öylece bir kafede dışarıyı bakarak ama görmeden seyrederken kendimi; evde, odamda buldum. Yatağın üzerinde öylece uzanıyordu" çatırdayarak yanan tahtaların etrafa savrularak düştüğü anı hatırlayınca aniden kaşları çatıldı.

Somut yangın bambaşkaydı, onu öylece savunmasız halde yatarken gördüğünde, kalbinde hissettiği soyut yangının izleri ise daha başka...

"Ona ulaşmaya çalıştım, tam karşımdaydı. Yangın daha fazla büyümeden kucağıma alıp onu götürebilirdim. Bir şey engel oldu. Komodinin üzerinde o ana kadar hiç görmediğim o bıçağı gördüm. İşlemeli ve tuhaf bir bıçaktı. Ağlıyordum ve aklımda tek yankılanan Azura'nın bana söyledikleriydi. Nasıl yaptım bilmiyorum ama o bıçağı sapladım ve gözlerini açmasını sağladım. Tekrar bıçağı çekip attığımda onu evden çıkarabilmek için tüm şartlar sağlanmış gibiydi"

Kim Jongin başını kaldırıp, gözlerini açtığında Sehun o ana kadar hiç şahit olmadığı bir şeye şahit olmuştu. Hafif kavruk elmacık kemiklerinden süzülen birkaç damla yaş, uzun süredir devam eden dostluklarında, Kim Jongin için bir ilkti.

"Birkaç defa gözlerime değen gözleri tekrar bana bakmayacak diye yangının ortasında ağlıyordum"

*

Gözlerini kapıya çevirdin. Göz altların şişmiş, dudakların ve burnun ağlamaktan kızarmıştı. Kirpiklerini kırpıştırdığın her saniye bir damla daha süzülürken, engel olmak için hiçbir şey yapmıyordun. Kolların dizlerinin etrafına sarılı şekilde öylece bakıyordun.

Jongin kapıyı kapatıp yatağa doğru adımladı. Senin yaptığın gibi sırtını yatak başlığına dayayıp öylece karşısındaki duvarı izliyordu. Gözlerinin odağı artık Kim Jongin'di.

"Benden kurtulmak istiyorsun değil mi? " söylemek istediğin cümlelerin bunlar olmadığını biliyordu. "Ne olur" dedin içinden, "ne olur beni senden ayırma"

"Ben..."

"Biliyorum Jongin. Olmayacak her şey için kendimi yorduğumu biliyorum. Umutsuzca seni beklemek yorucuydu ama değdi" yüzündeki kırgın gülümsemeyle beraber tam yüzüne baktın. "Güzel yüzündeki her ayrıntı içi değdi. Kısılan gözlerine bakınca dünyamın alt üst oluşu bile nasıl bir rüyaydı, anlatamam. Seni tasvir edecek cümlelere açım sanırım. Kelimeler Jongin, onların gücüne inanırım. Kelimelerimin işe yaramayacağını söyleselerdi bir gün bana; güler geçerdim. Ben bugün kalemimin bile seni kaldıramadığını öğrendim" başını yenilgiyle dizlerine gömdün.

Saçlarında hissettiğin eliyle başını birkaç saniye sonra kaldırmıştın. Çenendeki parmakları savrulan küllerden yeniden bir orman yaratıp ateşe vermişti.

"Kaleminin işe yaramadığı zamanlarda sana sadece ben yön vereceğim" dudakları seninkilerle buluştuğunda gözlerini kapatmıştın. Üst  dudağın dudakları arasında öylece ezilirken az sonra geri çekildi. Nefesini dudakların üzerine soluyacağı kadar yakınındaydı. Kesik kesik ama kendinden emin nefesleri dudaklarını kavururken senin düzensiz solukların da onunkine karışmıştı. Gözlerin arada bir gözlerine kaysa da odağın olan dudaklarından kurtaramıyordun. Etli dudakları tüm nemiyle parlıyordu. Erkeksi kokusuna sığınarak nereye koyacağını bilmediğin ellerini kendi dizlerinden ayırıp onun tişörtünün bel kısımlarını sıkı sıkı kavramak için kullandın. Alnına yasladığı alnı göğsünden bir kuş sürüsünün sancıyla havalanmasına sebep olmuş gibiydi.

"Benden gitmemi isteyecek misin? " kasıklarında başlayan hareketlenme tam aksini istiyordu. Tamamen Kim Jongin'le bir bütün hissetmeyi, onun kollarında kalmayı isterken bencil olduğunu biliyordun.

"Benle kalmanı istemek hadsizce olmazdı diye düşünüyorum" sol elinin parmakları, üzerindeki ip askılı badinin açıkta bıraktığı omuzlarında dolanırken yutkundun. O büyük yanma hissi sadece omuzlarında; parmaklarının temas ettiği kısımlarda değildi.

BÜYÜ.||Kim Jongin OCHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin